günümüz şartlarında boykot bireyin tek silahıdır.
boykotun ne olduğunu anlamak için bağlamın ne olduğunu irdelememiz lazım. güve yakalamak isterseniz, bir ışık kaynağı bulur ve sonra etrafına file geçirirsiniz. güveler ışığa çekilir, siz de bunu kullanırsınız. arı yakalamak isterseniz, şekerli su koyarsınız bir şişeye. arının karakterini arıya karşı kullanırsınız.
doğada her şey bir şeylere çekilir. bunu kullanarak da her şeyi yakalayabilirsiniz. yakalamanın karakteri değişebilir. köleleştirmek de yakalamaktır, doğrudan yemek de, üreticilik yapmak da.
avladığınız şey şehirli insan olsaydı ne kullanırdınız? ne sever ortalama şehirli insan? neleri değerli bulur? mesela bir akasya değerli midir şehirli insan için? yoksa eczacılık diploması mı değerlidir? cinsellik kullanılabilir mi? her şeyi seksi kadınlara söyletsek daha mı fazla izleniriz?
etrafımızdaki her şey bizim bir zayıflığımızı sömürme prensibiyle çalışmaktadır. iyi veya kötüdür demiyorum. altta yatan prensip budur. emo kültürü de buna dayanır, düğün endüstrisi de, üniversiteler de. devlet sistemi bile buna dayanır. içimizdeki bir isteği belirler ve onunla bizi yakalar tüm sistemler. sıcak olma isteği. dışlanmama isteği. sevilme isteği. seks yapma isteği. yeme isteği. daha çok yeme isteği. bolca şekerli yeme isteği. yorulmama isteği.
bunlar birikir. daha çok birikir. ve birikene baktığınızda sadece en üstte ne varsa onu görürsünüz. en son hangisi başladıysa. sigara mesela. herkes sigara bağımlılığının farkında. sigara bağımlısı olduğunu bilmeyen yoktur mesela. ama uyku bağımlısı veya görsel içerik bağımlısı olduğumuzun farkında değiliz çoğumuz.
bazen bu birikenler bireyi delirtir. bir ucu
henry david thoreau'dür diğer ucu
ted kaczynski ve
ivan illich'tir.
the mosquito coast'tur. (okuyun, izleyin, araştırın diye renklendiriyoruz bunları.)
yakalanan şehir yumuşakçaları olarak yapabileceğimiz tek şey kendimizi değiştirmektir, davranışlarımızı, duygularımızı, çekildiğimiz şeyleri... başka hiçbir şey yapamayız. çekildiğimiz şeyleri değiştirince mecburen yakalandığımız şeyler de değişecek. alman'ın çekildiği şey farklı olduğu için siyaseti farklı mesela. bizim siyasetçilere çekilmiyorlar. futbolu, sanayisi, tarımı, ormancılığı, mühendisliği... hepsinde başka şeylere çekildikleri için farklılar bizden.
boykot işte budur. bireyin tek silahıdır. sizin dandik televizyonlarınızı zaten izlemiyorum diyebilmektir. bir litre sıvıya kimse kusura bakmasın 15-16 lira veremem
diyip birayı bırakmaktır. kendi yoğurdumu yaparım diyip tüm kalitesiz süt ürünleri üreticilerine postayı koyabilmektir. internet çağında şu gazete şu gruba satıldı diye sürekli kafa yoruyoruz mesela. atv, kanal d, trt yandaş oldu falan diyoruz. o kalitesiz içeriğe yönelmemiz gerektiğini sanıyoruz. kendimizi değiştirmek yerine aynı ağa takılıp duruyoruz ve bu ağ çok kalitesiz diyoruz.
boykotu başkası için yapamayız. boykot kendimiz için olmalı. daha kaliteli yoğurt yemek bira içmek için olmalı. daha kaliteli bilgiye ulaşabilmek için olmalı medya boykotu. bu içimizden gelmeli. ben artık istesem de okuyamıyorum, izleyemiyorum cnn falan. eskiden 5-6 saat izlerdim bazen. kalitesizliğin bir kere farkına varınca içimden bile gelmiyor o içerikle zaman kaybetmek.
işte tam da bu yüzden çok da güçlü bir silahtır boykot. bir şeylerden tiksindiğiniz anda artık çok zordur karşı tarafın buna önlem alması. biz bugün toplum olarak sözde tiksiniyoruz her şeyden. makam arabalarını eleştiriyoruz ama elimize para geçtiği an 150 binlik araba almaya çalışıyoruz. veya 200 binlik araba sahibi olmayı değerli bir şey sanıyoruz. gözümüze batmıyor o israf.
* ortalama alman pahalı arabaya çekilmiyor. ortalama türk çekiliyor. işte bu yüzden ortalama alman'ı yakalamak için ürettikleri siyaset ağı ortalama türk'ü yakalamak için ürettiklerinden çok daha özenli, ayrıntılı, nitelikli.
gerçekten topluca tiksinebilirsek her şey o kadar kısa sürede değişir ki. samimi şekilde gökdelenlerden tiksinseydik bir tane bile olmazdı etrafta. ama toplumun büyük kesimi içten içe hayran gökdelenlere. o plaza hayatına, rezidanslara gıpta ediyor. onları izleyerek büyümüş, güzel sanıyor onu. 500 metre kare beton üzerinde 50 kat insan yaşaması avrupai ve çekici geliyor. avrupalı bunu yapmıyor ama ona rağmen avrupai.
cnn satılmış, birinci lig yandaşların elindeymiş, fener başkanı şu olmuş, pınar grubu şöyle açıklama yapmış... bunların sonu gelmez. biz samimiyetle çirkinliklerden tiksinmeliyiz sadece. böyle bireylerden kurulu toplumlar merak etmeyin her türlü düzlüğe çıkarlar.