tequila

leziz (665)

Ocak 2002 - 978 Entry - 34 Follower - 130 Following
Last Entrys:
jim rohn’u çok ciddiye alamıyorum açıkçası… adamın kariyeri, “çalışırsan başarılı olursun”u 85 farklı şekilde söylemek üzerine kurulu. ama bir lafı var ki, kabul edeyim, içine biraz gerçeklik serpiştirilmiş gibi:
“etrafındaki beş kişinin ortalamasısın.”

aynı anlama gelen cümleleri anne babalarımız böyle süslü olmayan şekilde, etkileyicilikten uzak bir ses tonu ile söyledikleri için, gözlerimizi devirip dinlemedik.

gerçek hayatta çevreni belirlemen her zaman mümkün olmayabiliyor. ama teknoloji sağolsun, çevremizi sanal bilgelik ile doldurabiliyoruz.

flu tv en çok bu yüzden anlamlı. sayeleri çevremin vasatlığı rahatsız etmiyor. iyi ki varlar ve umarım olmaya devam ederler.

flu tv - 3 favorites -
(bkz: antar)

korsakov senfoni no 2 - 0 favorites -
dün akşam (06.11.24) adanalı müzik severlere muazzam bir tematik program sunmuşlardır.

- borodin orta asya stepleri
- glazunov keman konçertosu
- korsakov senfoni no 2

bildiğim kadarıyla, bu yıla kadar korsakov 2 nolu senfoni, ülkemizde konser programlarında kendine yer bulamadı. bestecinin, sehrazat eserini yazıncaya kadar en çok icra edilen bestesi olduğunu göz önüne alırsak, bu tematik gece için mükemmel bir seçim olduğunu belirtmeden geçemeyiz.

programın oluşturulmasında ve icrasinda emeği geçen herkese teşekkür ederiz. unutulmaz bir gece yaşattınız.

çukurova devlet senfoni orkestrası - 0 favorites -
(bkz: antar)

rimski korsakof senfoni no 2 - 0 favorites -
prokofyev'in 1 numaralı senfonisi, nam-ı diğer klasik senfoni, müzik tarihinin en eğlenceli ve ironik paradokslarından biridir. neden mi? çünkü 20. yüzyılın en yenilikçi bestecilerinden biri olan prokofyev, bu eseriyle klasik dönemin üslubuna geri dönmeyi seçmiş ve bunu yaparken hem geçmişin zarif geleneklerini hem de geleceğin nükteli zekasını bir araya getirmiştir.

1917 yılında yazılan bu senfoni, mozart ve haydn gibi klasik dönem bestecilerinin eserlerini anımsatan bir sadelik ve zarafet taşır. ancak, prokofyev'in zeki dokunuşları sayesinde bu eser, klasik dönemin bir taklidi olmaktan çıkar ve adeta geçmişle şimdiki zaman arasında bir köprü kurar. eserin dört bölümlük yapısı tamamen geleneklere uygun olsa da, içeriği klasik üslubun sınırlarını test eden sürprizlerle doludur.

prokofyev, bu eseriyle sanki joseph haydn'ı taklit ediyormuş gibi yapar. ancak bu taklit, bir hayranlık durumu kadar ince bir alay içerebilir. örneğin, birinci bölümdeki neşeli tema, klasik dönemin düzen ve simetri anlayışına uygun olsa da, prokofyev’in ani modülasyonları ve beklenmedik dinamizmi, dinleyiciyi sürekli tetikte tutar. bu bölümü dinlerken, haydn’ın esprili stiliyle prokofyev’in modern zekâsının dans ettiğini hissedersiniz.

prokofyev, bu senfonide bir zaman makinesine binmiş gibi klasik döneme gider, ancak kendi kişiliğini asla geride bırakmaz. eserin ikinci bölümü olan larghetto, klasik dönemin zarif bir andante havasını taşır, ancak prokofyev’in armonik oyunları ve melodik süslemeleriyle neredeyse tatlı bir hiciv haline gelir.

üçüncü bölüm olan gavotte, başlı başına bir şaka gibidir. geleneksel bir dans formu gibi başlar, ancak prokofyev’in mizahi yaklaşımı sayesinde neredeyse mekanik bir marşa dönüşür. “haydn bir makine olsaydı nasıl bir gavot yazardı?” sorusunun cevabını burada bulabilirsiniz.

son bölümde ise prokofyev, klasik dönemin coşkusunu zirveye taşır. molto vivace, hızlı temposu ve enerjik yapısıyla klasik formun modern bir yorumu gibidir. finali dinlerken, prokofyev’in yüzünde muzip bir gülümseme görür gibi olursunuz.

sonuç olarak, prokofyev’in 1 numaralı senfonisi, yalnızca klasik döneme bir saygı duruşu değil, aynı zamanda prokofyev’in kendi yaratıcı zekasının parlak bir yansımasıdır. haydn ve mozart, bu eseri dinlese şüphesiz “bu delikanlı işi çözmüş!” diyeceklerdi. ama aynı zamanda bu senfoniyi dinledikten sonra onların da “biraz fazla mı ileri gitmiş?” diye gülümseyerek sorabileceklerini hayal etmek işten bile değil.

kısacası, bu eser hem geçmişe bir övgü hem de modernizmin neşeli bir kutlamasıdır. prokofyev’in bu zekice ironisi, müzik tarihinde bir eşik olarak kalmaya devam ediyor.

prokofyev senfoni no. 1 - 0 favorites -
haydn’ın 44 numaralı mi minör senfonisi, "trauer" (yas) namıyla da bilinir ve bestekarın sturm und drang (fırtına ve stres) döneminin mühim eserlerinden biridir. 1772 civarında bestelenen bu senfoni, klasik dönem müziğinin çerçevesini belirleyen önemli unsurlar taşır ve haydn’ın müziğinde alışılmadık bir dramatik yoğunluğu yansıtır. eserdeki enerjik yapı, karanlık tema seçimleri ve yoğun ifade gücü, dönemin avrupa'sında rağbet bulan duygusal ve dramatik üslubu temsil eder.

haydn’ın 44 numaralı senfonisi dört bölümden oluşur: allegro con brio, menuetto (allegretto), adagio ve finale (presto). senfoni, tonal olarak nadir görülen mi minör tonunda başlar ve bu karamsar tonu eserin büyük kısmında sürdürür. ilk bölümdeki (allegro con brio) hızlı, keskin ritmik vuruşlar ve dramatik geçişler, bir çeşit huzursuzluk hissi yaratır. bu bölümde haydn’ın kontrast oluşturma becerisi ve dramatik gelişim sağlama yeteneği belirgin şekilde hissedilir.

ikinci bölüm olan menuetto, geleneksel bir minüet temposunda yazılmış olsa da ağır ve adeta içsel bir sorgulamayı çağrıştıran yapısı ile dinleyiciyi düşündürür. haydn burada klasik dönemin minör tonunda yazılmış nadir minüet örneklerinden birini sunar. üçüncü bölüm olan adagio, senfoninin adının kaynağı olarak bilinir. bu bölümdeki yoğun lirik yapı ve dingin tempo, bir yas havası yaratır ve haydn’ın isteği üzerine ölümünden sonra cenazesinde çalınması arzu edilen bölüm olarak anılır.

finale bölümü (presto), hızlı temposu ve enerjik yapısıyla senfoniyi çarpıcı bir şekilde sona erdirir. bu bölümde mi minör tonunda başlasa da bitişte mi majöre geçiş yaparak dinleyiciye küçük de olsa bir umut ışığı sunar. bu geçiş, hem dönem için yenilikçi bir deneme hem de eserin dramatik yapısına uyum sağlayan bir çözüm niteliğindedir.

44 numaralı senfoni, haydn’ın sanatsal olgunluğunun ve ifade gücünün bir göstergesidir. eserdeki karanlık duygular ve trajik ton, klasik dönemde daha ziyade neşeli ve hafif olarak bilinen senfoni formuna farklı bir bakış açısı kazandırır. haydn’ın bu senfonisi, sadece bir "yas" senfonisi olarak değil, aynı zamanda insanın içsel çatışmalarını ve duygusal derinliklerini işleyen bir eser olarak da müzik tarihine geçmiştir.

bu senfoni, haydn’ın sonraki besteciler üzerindeki etkisinin de bir göstergesidir. özellikle beethoven ve brahms gibi besteciler, bu eserdeki karanlık tonlamalardan ve dramatik yapılardan ilham almıştır.

haydn senfoni no. 44 - 0 favorites -
alexander scriabin’in piyano konçertosu op. 20 , bestecinin erken dönem eserlerinden biri olup, romantik müziğin ifade derinliği ile simgeci bir yaklaşımın ilk izlerini birleştirir. bu eser, 24 yaşındaki genç bir scriabin'in duyusal dünyasını ve yenilikçi müzikal kimliğini yansıtır. bestecinin daha sonraki mistik ve deneysel stiline göre daha geleneksel bir yapı taşıyan bu konçerto, aynı zamanda onun wagner ve chopin gibi romantik ustalardan etkilerini ortaya koyar.

konçerto, tipik üç bölümlü yapıdadır:

1. allegro
2. andante
3. allegro moderato

her bölüm, scriabin’in özgün melodik zenginliğini ve armonik yeniliklerini taşır. ilk bölüm, oldukça lirik bir temayla açılır ve scriabin’in karakteristik olarak "şairane" piyano yazısını yansıtır. orkestra ile piyano arasındaki diyalog, hem bir rekabet hem de uyum içindedir. bu bölüm, genç scriabin’in romantik tutkusunu açıkça gözler önüne serer.

ikinci bölüm (andante), konçertonun kalbini oluşturur. şairane bir lirik tema, adeta bir romans atmosferi yaratır. burada piyano, bir anlatıcı gibi hareket ederken, orkestra pastoral ve duygu yüklü bir eşlik sunar. bu bölümde scriabin’in chopin etkisi belirgin bir şekilde hissedilir; aynı zamanda, bestecinin içsel dünyasına dair ipuçları taşır.

son bölüm, enerjik ve neşeli bir ruh haline sahiptir. melodik yapılar arasında bir virtüözite sergisi sunar; ancak bu virtüözite, gösterişten çok müzikal ifadeye hizmet eder. final, romantik bir zirveyle dinleyiciyi etkileyici bir şekilde sonuca ulaştırır.

scriabin’in op. 20 konçertosu, onun piyanist kimliğini yansıtır ve o dönemde bestecinin konser kariyerine eşlik etmiştir. eser, chopin’in piyano konçertolarına stilistik bir yakınlık taşısa da, scriabin’in kendine özgü ses dünyasının ipuçlarını da verir. özellikle kromatik armoniler ve sembolik bir ifade arayışı, onun sonraki eserlerinin habercisidir.

konçerto, genç scriabin’in teknik ustalığını ve duygusal yoğunluğunu sergilemekle birlikte, dönemin müzik dünyasında daha az tanınmış bir şaheser olarak kalmıştır. günümüzde bu eserin sıklıkla çalınmıyor oluşu, onun yenilikçi ama bir o kadar da zorlu karakterine bağlanabilir. ancak, bu konçerto scriabin’in romantizm ve modernizm arasında bir köprü oluşturduğunu ve müzik tarihindeki benzersiz yerini belirginleştirdiğini açıkça ortaya koyar.

scriabin’in piyano konçertosu op. 20, hem romantik geleneklerin hem de bireysel bir müzikal vizyonun bir sentezidir. akademik perspektiften bakıldığında, bu eser, bestecinin müzikal dilindeki geçiş dönemini anlamak için kritik bir yere sahiptir. içerdiği lirik güzellik, teknik ustalık ve duygusal derinlik, eseri scriabin’in katalogunda bir mücevher haline getirir.

skriyabin piyano konçertosu - 0 favorites -
romantik dönemin öne çıkan bestecilerinden felix mendelssohn, 3 nolu senfoni’si ile yalnızca müziksel değil, aynı zamanda kültürel bir anlatı da sunar. 1829’da iskoçya’ya yaptığı ziyaretin etkisiyle başlayan ve ancak 1842’de tamamlanan bu eser, iskoç manzaraları, tarihi ve mistik atmosferini, alman romantizminin sanatsal inceliğiyle birleştirir. mendelssohn’un "iskoç" lakabını alan bu senfonisi, doğaya olan tutkusu ve kültürler arası bağ kurma arzusuyla şekillenmiştir.

romantik dönemde özellikle ulusal özellikler ve doğa betimlemeleri müziğin bir parçası haline gelmiş, besteciler yeni ülkeler keşfettikçe bu deneyimlerini notalara dökmeye başlamıştır. mendelssohn da, 3 nolu senfoni’de iskoçya’nın tarihi ve doğal güzelliklerinden ilham almış, özellikle iskoçların bağımsızlık mücadelesiyle özdeşleştirilen, güçlü bir karakter ve mistik bir hava yaratmıştır. örneğin, ilk bölüm olan “andante con moto – allegro un poco agitato”da iskoçya’nın hem kasvetli havası hem de direniş ruhu hissedilir.

senfoninin her bölümünde duygusal bir derinlik ve yapı bütünlüğü göze çarpar. ikinci bölüm, “vivace non troppo”, halk danslarını anımsatan bir temayla iskoç kültürüne selam gönderir. bu bölüm, geleneksel çalgılar olan gayda ve keman melodilerine yapılan bir övgü niteliğindedir. üçüncü bölüm ise, ağıt gibi başlayan “adagio”, iskoçya’nın acılı tarihine saygı duruşunda bulunur; dramatik tonu ve ağır temposu ile dinleyicide derin bir hüzün uyandırır. son olarak dördüncü bölüm, “allegro vivacissimo – allegro maestoso assai”, bir zafer marşı gibi coşkulu bir kapanış sağlar ve iskoç direniş ruhunun zaferle sonlandığını ima eder.

mendelssohn’un 3 nolu senfoni’si, çağının politik ve sosyal atmosferini müziğe aktarmadaki ustalığını gösterir. romantik dönemde, bu tür ulusal temalara yönelim, müziğin bir anlatı aracı olarak kullanılmasının önemli bir örneğidir. bu senfoni, yalnızca müzikal bir başyapıt değil, aynı zamanda bir dönemin ruhunu, manzarasını ve kültürel mirasını yansıtan bir anıttır. mendelssohn’un ustalığı, iskoçya’yı notalara sığdırarak izleyicilere bu büyülü ülkenin derinliklerini duyumsatma gücünde yatar.

mendelssohn senfoni no. 3 - 0 favorites -
bir önceki entaride, değerli yazarın dikkatimizi çektiği durum devam ediyor gibi.

https://www.instagram.com/…?igshid=odhhzwm5nmiwoq==

bu haftanın açıklanan programındaki eser, taş çatlasa 50 dakika. yine bir supriz yumurta durumu var.

çukurova devlet senfoni orkestrası - 0 favorites -
sonunda canlı izleme fırsatı buldum. 120 yıl önce kill devil tepelerinde, wright biraderlerin uçuşuna tanık olanlar, benim kadar heyecanlandı mı bilemiyorum.
f-16, yetmişli yıllarda üretilmeye başlanan bir tayyare. solotürk ekibinde kullanılan block 40 modeller ise seksenlerin sonunda geliştirildi yanılmıyorsam. insanlık adına genellikle karamsar bir insan olsam da, 80-90 yıl içinde, wright flyer'dan gelinen mesafenin muazzamlığı, bilimi ve mühendisliği doğru kullanarak, kısa sürelerde basarabileceklerimiz konusunda içimi umut ile dolduruyor. bu tayyareleri yapan da biziz, fizik kurallarını neredeyse hiçe sayarak uçuran da. insan olmak çok güzel be.

sonra, limitlerin üzerinde zorlanan uçağı, hangarda bekleyen bakım ekibi aklıma geliyor. herkes pilotları alkışlıyor, foto çektirmek için sıra bekliyor. bakim ekibi ise bekliyor, yapilacak bir ton iş var. onlar, benim gibi bir kaç arıza haricinde kimsenin aklına gelmiyor. alanda hazır bulunan ekipten biri ile selam gönderiyorum kendilerine, belki günleri neşelenir, vidaları daha bir mutlu sıkarlar, bilemiyorum.

en son atatürk'ü düşünüyorum. vizyonunu, dünü, bugünü. sevmeyen itleri, putlaştıran maymunları.

insan olmak güzel be çocuk diyorum yanımdaki oğluma. anlamıyor tabi, gösterinin heyecanından dinlemiyor bile beni, buna da ayrı seviniyorum.

tüm bu hisler ve düşünceler, bir low pass sırasında oluyor, film şeridi gibi işte.

solotürk - 3 favorites -