ankaralı pek şeker bir indie/alternatif rock grubu. spotifyları.

bu yıl çıkardıkları bu albümü rüyamda gördüm ile dikkat çekiyorlar. albümden hangimiz gitmez'e tatlı bir klip çekilmiş ve spo'da en çok dinlenen şarkıları kırık olsa duramazsın fakat, örneğin bir renkli gözler şarkılarıyla da gece triplerine sokabiliyorlar.

bir incelemekte fayda var.

sezonun son maçı.

çok mutluyum. söylenebilecek her şeyi söyledik bu sezon. nokta.

fenerlilere şunu söylemek istiyorum. abi şu melih denen adamı takımdan bi şutlasanız mı artık? size yakışmıyor.

takım: nickten de anlaşılacağı üzere 20 yıllık biraspor.

super meat boy: the battle of lil' slugger

keyif veren şeyler ile depresyona iyi gelen şeyler arasında fark vardır. önce bunu aklınızda tutun. örneğin; (kendimle ilgili doğru olanları paylaşıyorum, insandan insana fark var, bunu da unutmayın)

normalde çok zevk aldığınız; yavaş ritmli, romantik, dramatik, epik tarzlarda müzikler dinlemeyin. açın lamb of god dinleyin, gojira, bor of osiris, meshuggah gibi ekstrem metal dinleyin. acınızı bir nebze de olsa öfkeye çevirir. ona buna sardırmadan bu öfkeyi, mesela hızlı tempo yürüyerek, biraz atabilirsiniz.

keyifli filmler veya diziler izlemek kafanızı dağıtabilir, ama depresyondan çıkarmaz. dahası bazıları tribe de sokabilir. bunların pek faydası olduğunu sanmıyorum.

denize girmek, güzel yemekler yemek gibi zaten herkes ve her zaman için keyifli olan şeyler de aynı şekilde: size yardımcı olabilir, ama bunlardan keyif almadığınızı görüp daha da çökmeniz de mümkündür. hafif depresrondan bahsetmiyoruz burada, major gibi kötü sıkıntılar intihar düşünceleri (yaşadım biliyorum), kendinizi denize bakarken bir anda ne kadar büyük, boş ve anlamsız olduğunu düşününürken bulmanıza sebep olabilir.

sanırım en güzeli, kendinizi güçlü hissetmenizi sağlayacak şeyler yapmak. programlama öğrenmenizi tavsiye ederim mesela. ufak ufak başlayıp minik şeyler başarmak insanı iyi hissettirir. bir işe yarabildiğinin, bir şeyler yapabildiğinin kanıtıdır. halihazırda yazılımla uğraşıyorsanız, altından kalkması zor programlarla uğraşın. yapamasanız bile neden çalışmıyor siniri bile depresyona iyi gelir (şaka değil).

programlama örneğindeki gibi: hobi edinmeniz son derece faydalıdır. müzik çok güzel bir şey mesela. deneyin. çalmayı bilmiyorsanız bir gitar alın, bir şey alın. yılmam derseniz kursa gitmeye de gerek yok; video izleyerek falan uğraşın. güçlü ve potansiyelini kullanabiliyor hissetmek önemli.

hepsinden önce de, depresyonun çıkılabilecek bir şey olduğunu unutmayın. ben birkaç ay önce başardım. ha mutlu musun diye sorarsanız, zaten ne yaparsanız yapın, bakın ne yaparsanız yapın, ne yaşarsanız yaşayın diyorum, hiçbir zaman çok mutlu olmayacaksınız. ki bu düşünceden rahatsız olmayın. size mutlu olmanız gerektiğini söyleyen bir şey yok; aptal sosyal medya hesaplarından başka. acınızı çekin. insan kendi cehennemini görmeden cennetinden zevk alamaz.

sizinle konuşmasalar sizinle derttaş olan insanlar olduğunu bilin. su içemeyen çocuklar var, kolu bacağı olmayan insanlar var diyenlere kulak asmayın. evet durumunuz onlarınkinden ağır değil gerçekten, ama bunu bilmeyecek kadar aptal değilsiniz herhalde. siz, depresyonun her şart ve yaşantı altında girilebilecek bir şey olduğunu, intihar eden milyonlar olduğunu unutmayın. bu süreç doğal. insan sonsuza kadar mutsuz yaşayamaz. sonsuza kadar sıkıntı çekebilir, hatta çeker. ama mutsuz yaşayamaz. beynimiz buna uygun değil. zorlasanız da olmaz.

"insan mutlu olduğunu bilmediği için mutsuzdur. mutlu olduğunu fark eden kişi birden mutlu olacaktır. insanlar dertlerini saymaya bayılırlar. çok azımız mutluluklarını hesap eder."

önermeler:

1) bu başlıkta "top 5 üniversiteden mühendislik" gibi kalıplar kullananları sokakta çevirdiğinizde, türkiye'de üniversite sınavı sisteminin son derece yanlış olduğunu, analitik düşünme ve iyi bir birikime bakmadan at gibi soru çözebilmeyle başarılan bir sistem olduğunu söyleyecekler.

2) her fırsatta tıbbiyeli olduğunu belirtme ihtiyacı hisseden yazarların neredeyse tümü, nöbetinin otuz bilmemkaçıncı saatinde, yahut tus'a çalışırken, mecburi hizmet üzerine kara kara düşünürken vesaire, dertdaşlarıyla bir araya geldiklerinde şimdiki akılları olsa tıpa mıpa girmeyeceklerinden, zaten türkiye'de bu işin laçkalaştığından, bilim hayalleriyle girip durmadan ağız kokusu çektiklerinden dem vuruyorlar.

3) "düzce, trakya mühendislik" kalıbı üzerinden mühendis kelimesini çiğneyip atabileceğini iddia edenler, yarın bir gün aselsan'da yazılımcı olduğunu öğrendiği adamlar hakkında "vaay adam mühendis" gibi naraları kullanmaktan geri durmayacaklar.

4) "analitik düşünme, problem çözme" konusunda uzman olduğunu iddia eden mühendis yazarlarımızın birçoğu, eminim ki okullarında falanca dönemde mat101'i şunu bunu beşinci kere aldıklarından ağlamaklı sırıtmalar eşliğinde bahsettiler.

5) türkiye'de tıbba aile zoruyla ya da üniversite sınavı çıkışı kararsızlığıyla giren yazarlar, eminim burada bir nebze olsun acılarını azaltabilmek için tıbbı en çok öven insanlar oluyorlar, zira doğal insan psikolojisi böyle davranır; savunmaya çekilir. dolayısıyla yaptığının farkında olmayan arkadaşlara onları da ekleyelim.

bu bağlamda bu salak başlığı açıp da zaten memlekette vıcık vıcık olan doktor götü yalayıcılığını kamçılamış arkadaşın da, doktor götü yalayıcılığına düşman olup fakat mühendislikten de nasibini alamamış ağlamaklı dotacı uzun saçlıların da başarılarının devamını diliyor, her iki tarafın da kendilerine bir çeki düzen vermeleri adına azıcık sanatla sepetle uğraşmalarını, iki üç sayfa da olsa bir kitap bir şey okumalarını, bunları yaptıktan sona kompleksli birer ezik gibi bölüm muhabbeti üzerinden çük sallamaktan çok, kendi alanlarını severek kendilerini daha iyi nasıl yetiştireceklerine odaklanmalarını tavsiye ediyorum.

not: "doktor götü yalayıcılığı" kavramını kullanırken üniversite sınav puanı odaklı dersanemsi zihniyetlerden bahsetmek istedim. yoksa ülkede doktorların işiyle meşgul olurken gördükleri/görmedikleri saygı ayrı bir tartışma konusu.

dead can dance - the host of seraphim

durduk yere adamın amına koyan şarkıların tepe adaylarından, müthiş bir parça.

yol gözümü dağlıyor ne kadar güzel bir cümle öyle. "yaşamaya devam etme çabası içindeyken çekilen acı" kavramını bundan daha sade, daha güzel ifade edemezsin.

yol gözümü dağlıyor.

adam söylemiş. hayran olmamak elde değil. hayko cepkin dedikçe ceket önü iliklemek lazım.

eurovision'un eurovision olduğu yıllardan şunu şuraya bırakıp kaçayım.

şimdi bu yılki şarkıların kalitesini, güzelliğini üst üste koyduğunda bir tane şundan edebiliyor diyen beri gelsin.

içim yanıyor sözlük.

microsoft faşizanı laptop firması. ürettikleri cihazlar, kendilerine linux yüklemeye çalışırken dudak uçuklatacak düzeyde direnç gösterirler. ya yüklemeye çalışırken donar, ya yüklersin kapatmaya çalışırken donar, başka sürümler denersin ta en baştan hiç işletim sistemi ekranı bile açılmaz. üstelik kendilerine uzunca, açıklayıcı ve yardım isteyen bir mail attığınızda windows dışında bir işletim sistemi kullanmanızın kendilerinin problemi olmadığını söylerler.

altı üstü windows'un yanında ikinci bir işletim sistemi olarak 30 gb'lık alanına linux yükleyeceğim. fiyat/performans oranını göz önüne alarak bu firmadan bilgisayar aldım. ama yok adamlar neredeyse makinalarıyla 7/24 oyun oynamadığınız, başka bir şeyler yapmaya çalıştığınız için garipsiyorlar seni. o zaman sipariş verirken internet sitenizde "cihazımızı neden tercih ettiniz" sorusunun seçeneklerinden birine "yazılımla uğraşıyorum" koymayacaksınız. çünkü herkes senin makinanla windows üzerinde lol oynamak zorunda.

bundan sonra anca kasalarınızı daha da saçma uzaylı şekillerine sokarak çirkinleşmeyi bilirsiniz. nerd cihazı olmanızla gurur duyun.