28 şubat mağdurudur. kırıkkale üniversitesi’nde doçent ünvanı ile asistanlık (!) yapmış, kadrosunu ancak cumhurbaşkanı sezer ve yök başkanı teziç değiştikten sonra alabilmiştir.

2010’da kdgm müsteşar yardımcılığı yaparken fetö tarafından hedef alınmış, fetö gazete ve televizyonlarında balyozcu/ergenekoncu ilan edilmiştir. kemal kılıçdaroğlu bu iddiaları meclis kürsüsünde dillendirmiştir

2010 öncesi akademik çalışma alanıyla ilgili yayınlanan yorum yazısı nedeniyle kara çalmak haksızlık olacaktır. ytb başkanlığı sırasında fetö ile aktif mücadele ettiği de not edilmelidir.

ak parti bolu il başkanlığı ve tbmm bolu millet vekili olarak görev yaptı.

2011'de gümrük ve ticaret bakan yardımcılığı görevine getirildi.

bakan yardımcıları arasında kendi bakanlığında en yetkili olan bakan yardımcısı olduğu konuşulmaktadır.

başbakan müşaviri olarak görev yapmaktadır. türkiye'deki sayılı ortadoğu uzmanı isimlerden biridir

kudüs / tarihin kalbi, coğrafyalar gezdi yüreğim ve bilimler tarihçisi fuat sezgin kitaplarının yazarıdır.

bkz. sefer turan

trt kahire temsilcisidir. son yıllarda yetişen başarılı genç gazetecilerden biridir.

daha önce trt'nin şam, erbil ve adis ababa temsilciliği'ni yapmıştır.

arap baharı sürecinde libya, yemen, suriye ve mısır'daki olaylara tanıklık etmiştir.

libya'nın devrik lideri muammer kaddafi ile yaptığı röportajı yankı uyandırmıştır.

of'li danişman.

başbakan başmüşaviridir. sıkı bir sosyal medya kullanıcısıdır.

twitter'ı etkin bir şekilde kullanmasıyla dikkatleri üzerine çekmiştir.

sayesinde kendilerini dikkatli twit atmak zorunda hissedenler çoktur.

dikkati ve hızlı yanıtlar verebilmesinde of'lu olmasının payı büyüktür.

istanbul lisesi'nde linç kampanyası: meb'in tüm mevzuatlarına uygun bir şekilde istanbul lisesi'ne ek kayıtla gelen z.y. isimli öğrenciye bazı öğrenci velileri resmen "linç" kampanyası başlattı.

milli eğitim bakanlığı'nın ilgili mevzuatlarına uygun bir şekilde istanbul erkek lisesi'ne kaydı yapılan z.y. isimli öğrenciye karşı başlatılan karalama kampanyası "tecrit"e dönüşmüş durumda. z.y.'nin haksız bir şekilde bu okula kaydedildiğini savunan bazı öğrenci velileri durumu iyice abartarak öğrenciye okulu "zehir" etmeye kalkıştılar. bazı öğrenci velileri daha önce yaptıkları eylemlerden sonra şimdi de çocuklarına z.y. ile okulda konuşmamalarını, onu tecrit etmelerini istiyor. bu durum karşısında büyük bir psikolojik baskı yaşayan z.y.'nin ise uzun süredir okula gitmediği öğrenildi.

star gazetesi'nin haberine göre z.y., kendisine yönelik bu karalama kampanyasından çok etkilendi ve ruhsal durumu kötüye gitti. z.y.'ye karşı sosyal medyada da örgütlenen bazı öğrenci velileri ve öğrenciler aralarında "onu tecrit edeceğiz, bu gidişle intihar eder" gibi skandal diyaloglar kuruyor.

provokasyonun sorumlularina uyari
öğrenci velilerine ‘provokasyon’ uyarısı yapılırken, sosyal paylaşım sitelerinde ve e-postalarda ‘okulda tecrit edeceğiz’, ‘konuşmayacağız’, ‘bu çocuk bu yalnıztan sonra intihar eder’ gibi yazı ve tacizlerle psikolojisi bozulan z.y’nin de okula gidemediği öğrenildi.

78 yasal nakilden sadece biri
dün bir yazılı açıklama yapan istanbul il milli eğitim müdürü muammer yıldız, nakli tartışma konusu olan z.y’nin anadolu lisesi’ne denkliği olan bir okuldan ve ‘çok başarı’ olduğu belgelendikten sonra, milli eğitim bakanlığı’nın da mevzuata uygunluk onayıyla kaydının yapıldığını bildirdi. açıklamada, 2011-2012 eğitim öğretim yılında 78 öğrencinin bu maddeye göre kabataş erkek lisesi, kadıköy anadolu lisesi, cağaloğlu anadolu lisesi, vefa lisesi, pertevniyal lisesi, adnan menderes anadolu lisesi, hüseyin avni sözen anadolu lisesi’ne puan ve kontenjan şartı aranmaksızın sorunsuz bir şekilde kaydının yapıldığı da belirtildi.
okulun internet sitesindeki açıklamasında öğrenci velilelerin protesto eyleminin arkasında ‘eski bir okul yöneticisi ve okul aile birliği üyesinin bulunduğunu belirten istanbul erkek lisesi müdürü sakin öner ise provokasyonun sorumluları hakkında yasal işlem yapacağını söyledi. öğrenci velilerine seslenen öner, “sizden ricam bu illegal örgütlenmenin provokasyonuna gelmeyerek pazartesi öğrencilerimizin derslerine zamanında girerek sağlıklı bir eğitim öğretim ortamının oluşmasına yardımcı olmanızdır” dedi. çağrıya uyan velilerin, dün sorunsuz bir şekilde çocuklarını okula gönderdiği gözlendi.
psikolojik baski
öte yandan, öğrenci z.y’nin, protesto gösterileri, e-posta ve sosyal paylaşım sitelerinde yer alan tehdit ve hakaretler nedeniyle psikolojisinin bozulduğu öğrenildi. protesto eylemlerinin ardından ‘okulda tecrit edeceğiz’, ‘konuşmayacağız’, ‘bu çocuk bu yalnıztan sonra intihar eder’ gibi yazı ve e postalarla karşılayan z.y’nin okula gidemediği öğrenildi.
http://dunyabulteni.net/…ype=haber&articleid=176372

bu konuda yürütülen kampanya hukuki olmaktan çok siyasi gibi gözüküyor. zira milli eğitim bakanlığı anadolu liseleri yönetmeliği’nin geçici 2.maddesinde, yönetmeliğin yayımı tarihinde yurt dışında öğrenim görmekte olanlardan, bakanlıkça denkliği tanınan bir okulda en az iki ders yılı okumuş olma şartı aranıyor. 2001 yılından beri yurt dışında ve denkliği tanınan iyi bir okulda okuyan kız da bu şartlara haiz ve ilgili evraklarını milli eğitim müdürlüğü’ne ve okula iletmiş. okuldaki müdür yardımcısının başvuruyu siyasi davranarak reddetme çabası içerisine girmişken milli eğitim müdürlüğü hukuki gerekçeyle başvuruyu kabul etmiş. bundan sonra ulusalcı çevrelerce, siyasi bir linç kampanyası başlatılmıştır. mesele bundan ibarettir.

nuh yılmaz: "iddialar tamamen iftira. okul müdür yardımcısı şahsıma ve kızıma hakaret etti. kayıt yaparken kızım için ‘iq’su bu okulda okumaya yetmez’ dedi. kendisine hakaret davası açtım. kızımın kaydı yönetmeliğe de uygundur. 2001 yılından beri yurtdışında yaşıyoruz. kızım da 2001 yılından beri okula gidiyor. milli eğitim müdürlüğü’ne de, okula da bu belgeleri ilettik. türkiye’ye gelenlerin bir hak kaybına uğramaması için böyle bir ugulama var." (vatan gazetesi)

muhafazakar, vatandaşlara karşı gösterdiği antipati ve düşmanlık dikkat çekici boyutlarda olduğu bilinen kişi.. sırf ak parti'ye yakın olduğunu düşündüğü birinin kızını, başarılı özgeçmişine rağmen okula almamak için elinden geleni ardına koymamış, başarılı olamayınca da sosyal medya üzerinden "bel altı" operasyon yürütmüştür...

vicdan ve insaf sahibi arkadaşları kızın annesi ismihan yılmaz'ın basın açıklamasına göz atmaya davet ediyorum:

"sayın istanbul lisesi camiası ve basin mensupları,

uzun yıllar yurt dışında geçen bir süreçten sonra türkiye ye dönme noktasında alınan karar ve bu çerçevede ülkemizde yerleşik düzenimizi kurmak yönünde gösterdiğimiz çabalar, kızımızın istanbul erkek lisesi'ne kaydedilmesi ile farklı bir mecraya yönelmiş ve tamamen önyargılara dayalı bir tutum ve yaklaşım izlenilerek; hiç hak etmediğimiz bir toplumsal linç kampanyası başlatılmıştır.

internet mecralarinda konu edilenler, okula kayıt işleminin yasal çerçevede gerçekleştirilmediği, siyasi itibar ve nüfuz kullanıldığı, sınırlı kontenjan sayısının aşıldığı ve bu nedenle istanbul erkek lisesinin 1957 yılında alman hükümeti ile yaptığı anlaşmadan kaynaklı bir takım kazanılmış hakların, bu bağlamda abitur ve sprachdiplom haklarının kaybedilmesi riskinin mevcut olduğu, sbs sınavına tabii tutulan öğrencilerden hareketle eşitliğe ve hakkaniyete aykırı bir durum yaratıldığı ve bu nedenle eleştiri ve direnişin salt okul bünyesinde kalmayıp toplumsal destek ve kabul görmesi gerektiği yönündedir.

iddia edilenlerin aksine, okula kayıt işlemi tamamen yasal platform dahilinde ve ilgili yasal haklar kullanılarak gerçekleştirilmiştir. eleştiri konusu edilenler esasen mevzuatı bilmemekten kaynaklı ön yargılara dayalıdır.
istanbul erkek lisesi, türkiye'nin en tanınmış ve en eski liselerinden birisidir. 128 yıllık tarihi geçmişe dayalı saygınlık salt eğitim alanında ki kazanımlara dayalı olmayıp; okul izlediği ön yargıdan uzak, objektif, bilimsel temellere dayalı yaklaşımı ile de haklı saygınlık ve değer görmektedir. ülkenin en seçkin öğrenci grubunun tercih ettiği bir eğitim kurumu statüsünde olmasının asıl gerekçesi de kanamızca budur.

bu çerçeveden bakıldığında okula kaydı yapılan kızımızın bir takım siyasi baskı ve nüfuz kullanımları sonucunda okula kaydının yaptırılabildiği;, esasen söz konusu okulda okumayı hak eder vasıf ve donanımlara haiz olmadığı yönünde bir yargı hakimdir. bu bağlamda bir kısım saygın isimlerin haksız yere ifşa edilmesi ve toplumsal saygınlık ve güvenilirliklerinin gölgelenmesi de bir başka üzücü taraftır. bilmenizi isteriz ki, tüm bu iddialar asılsızdır ve esasen yöneltildiği muhatap dikkate alındığında bireysel ve toplumsal vicdanda kabul edilemeyecek derece haksız, bir o kadar da yaralayıcıdır. kızımız amerika’ da international baccalaureat sınıfından, üstün derece ile transfer olmuş, abd'de çeşitli ödüller kazanmış, gösterdiği üstün başarı dolayısıyla ülkenin saygın ve önde gelen isimlerinin taktir ve övgüsüne mazhar olmuş ve bu nedenle amerika birleşik devletleri başkanı barack obama tarafından da beyaz saraya kabulle onurlandırılmıştır. saldırılarda hedef alınan, eğitim hayatı pek çok başarı ve takdir belgesi ile dolu bir öğrencidir. istanbul erkek lisesinin tercih edilmesinin gerekçesi de esasen budur; kızımızın kapasitesini tam anlamıyla ortaya koyabileceği saygın bir eğitim kurumunun bünyesinde yer alması istenmiştir. aranızdan hangi anne ya da baba yurt dışından getirdiği üstün yetenekli ve başarılı çocuğuna yasaların tanıdığı istisnai hakkı kullanarak onu mümkün olan en iyi eğitim kurumuna teslim etmek istemez, sorusuyla dürüst bir şekilde yüzleşmenizi rica ediyorum.

üstelik tüm bu haksız saldırı ve karalamaların odağına oturtulmak istenen kızımız yasa gereği henüz bir çocuktur.

20 kasım 1989 tarihli, unicef’ in çocuk haklarına dair sözleşme 1. madde kapsamında; “bu sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.” hükmü konularak çocuk kavramına açıklık getirilmiştir. türk hukuk mevzuatında da henüz 18 yaşını doldurmamış olanlar uluslar arası mevzuat paralelinde çocuk adledilir.
çocuk olmak:
madde gereği sözleşmeye taraf devletlere, çocuğun ana–babasının, yasal vasilerinin veya ailesinin öteki üyelerinin durumları, faaliyetleri, açıklanan düşünceleri veya inançları nedeniyle her türlü ayırıma veya cezaya tâbi tutulmasına karşı etkili biçimde korunması için gerekli tüm uygun önlemi alma yükümünün yüklenmesi, 3. madde gereği kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararının temel düşünce adledilmesi demektir. çocuk bu anlamda bedensel ve ruhsal gelişimini tamamlamak adına toplumun tüm birey ve kurumlarına tevdi edilen kutsal bir emanettir. basın bu hassas dengenin, ve emanetçilik ödevinin ayrılmaz bir parçası noktasında onurla yer almak zorundadır.. zira basın özgürdür, basın tarafsızdır ve basın onurludur. basın bireysel hak ve özgürlüklere uzanmamalıdır, basın bir çocuğun haklı kazanım ve değerlerini, geleceğe dair hayal ve beklentilerini fütursuz ve sorumsuzca yaralamaya yönelik; haksız, karalayıcı ve suçlayıcı eylem ve tasarruflar içerisinde yer almamalı ya da tüm bunların bir uzantısı haline gelmemelidir. basın hedefte duranın bir çocuk olduğunun bilinci, sorumluluğu, olgunluğu ve ahlaki yükü altında özenle ve sağduyuyla hareket etmelidir. sizlerden beklentimiz budur, basın hak ve özgürlüğünün ve sorumluluğunun yerine getirilmesidir.
türkiye cumhuriyeti anayasası 41. madde gereği “devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.” hükmünü havidir. şiddet fiziksel şiddet boyutuna varacağı gibi; psikolojik şiddet boyutuna da vardırılabilir. eğitim hayatının bu ilk gününde, işbu basın açıklamasının yapılması zarureti somut olayda kızımıza yönelik psikolojik şiddetin boyutlarını ortaya koymaktadır. bir eğitim kurumunda kızımızı esasen nelerin beklemekte olduğuna dair endişeli, karamsar bir tablo çizilmektedir. oysa her insan ve her çocuk ön yargıdan arınmış sağduyulu bir kabulü ve şansı hak eder. kızımız adına talep edilen sadece budur, ön yargıdan arınmış bir kabul, bir gül bahçesi değil, ama huzurlu bir eğitim ortamının sağlanması ve kendisini ifade etme şansından yoksun bırakılmamasıdır.

hiçbir hukuk bireysel vicdan ve sağduyunun üstünde değildir. bu nedenle ailemizin ve kızımızın onuru ve değerleri şimdilik sizlerin onur ve sağduyusuna ve vicdanlarına, içsel değerlerinize tevdi edilerek; gereğinin yapılması; sözü edilen haksız yaralama ve yıpratma kampanyasına derhal son verilmesi ya da bu yöndeki süreçlerin bir parçası olmaktan kaçınılmasıni rica ediyoruz. ancak bu yöndeki ricamız, üzülerek belirtmek isteriz ki; gerektiği taktirde türk hukukuna teslim olacağımız ve ihlal edilen hak ve değerlerimizin teminat altına alınması, kızımızın bedensel ve ruhsal bütünlüğünün korunması adına tüm yasal sorumluları hakkında gereken işlem ve süreçlerin yasal platformda başlatılacağına dair kararlılığımızın da bir göstergesi olarak değerlendirilmelidir.

sonuç olarak, sığınacağımız son limanın yüce türk yargısı olmasi inanç ve beklentisi ile bir çocuğu ve onun eğitim yaşamını hedef alan haksız ve karalayıcı yaklaşımlara son verilmesi yönünden, özellikle kızımızın artık bir mensubu olduğu okul ve okul camiası, ilgili dernekler, saygı değer veliler ve öğrenciler başta olmak üzere, gereken insani ve toplumsal hassasiyeti önemle rica eder, gösterilecek duyarlılık için ailem ve kızım adına şimdiden müteşekkir olduğumuzun bilmenizi rica ederiz. 23.09.2011

saygılar,

annesi,

ismihan yilmaz"