ben konuşmuştum parti teşkilatlarında yer alan bir tanesiyle. vardır bahçeli'nin bir bildiği diyorlar. utanmıyorlar.

aynı zihniyet yıllardır ülkemizi yönetenlerin, yıllardır ülkemizi yönetmesinin de sebebi.

hala böyle göstermelik ve abuk subuk işlerle ekonominin neden olduğu sıkıntıların düzeleceğini sanıyorlar.

kira artışlarına sınır getirmiştin, ne oldu? önleyebildin mi artışları? hiçbir işe yaramadı, hatta sorunlara yol açtı, mecbur kaldırdın.

geçen, çıkmışlar ilanlardaki ev fiyatı artışlarına ceza kesmişler. sanki satıcılar bu engelleri dolanamayacak. ya da ürün satışlarındaki “fahiş fiyatlara” cezalar kesiyorlar. millet keyfinden mi zam yapıyor ? hissedilen enflasyon yüzde 100’lerde, paran her gün değer kaybediyor

hatırlayın bir ara pahalılığı tarladan ürünü getiren aracılara bağlamışlardı da “tanzim satış noktaları” diye bir şey başlatmışlardı. üç ay sürdü çünkü maliyetler yüksekti, beceremediler.

bunlar hâlâ zannediyor ki pahalılığın nedeni kötü niyetli birkaç kişi. tabi kendileri toz pembe bir dünyada yaşadığı için, ekonomi onlara göre iyi; sadece dış güçler, fırsatçılar falan bozuyor.

yok yok ekonominim kötü olduğunu elbette biliyorlar, fakat ekonomi bilgileri birkaç kemal sunal filmindeki “zam karşıtı belediye başkanı” sahnesinden ibaret, bu tür uygulamalarla düzeleceğini sanıyorlar.

geçen diriliş ertuğrul’da osmangazi pazarı teftiş ediyordu. bunlar da 2025 türkiye'sinin pazar teftişi ile düzeleceğini sanıyorlar.

olum siz hangi çağda yaşıyorsunuz lan? serbest piyasa fiyatları çatır çatır belirliyor. siz bir deliği kapatsanız öbür taraftan yeni bir delik açılıyor. çünkü mesele kişiler değil, sistemin kendisi bozuk.

fiyatları yasakla, cezayla, tanzim çadırıyla değil; ekonomiyi düzelterek, üretimle, adaletli vergiyle, güvenle düzeltebilirsin. ama onu yapacak kapasite nerde?

bizim kasabada bir tane futbol sahası vardı. oraya kilo vermek isteyen kadınlar erkekler yürüyüş yapmaya giderdi. babam da kilo vermek için her akşam oraya gider, ben de futbol topumu alır peşine takılırdım.

ben çimlerde top oynarken babam da sahanın etrafındaki parkurda koşar dururdu.

ben top oynardım ama tek başıma oynardım. biraz çekingen olduğum için pek fazla arkadaş bulamazdım.

bazı çocuklar babalarıyla oynardı onları görürdüm keşke benim babam da yanıma gelse de ben de onunla oynasa derdim. babam hiç gelip benimle oynamazdı.

tam 20 tur koşar yanıma gelirdi sonra bir süre açma germe hareketi yapar ardından hadi gidiyoruz der ve giderdik.

o çocuğu oraya götürür güzel bir çift kale maç yapar arada da yalancıktan goller yer çıkışta da bir dondurma ısmarladım.

(bkz: korrrrramiral)
ama 5 r ile. öyle iki osuruk r değil.

beklemediğim bir gelişme, zira iktidar mansur yavaş'ı cb adayı yaptırmak istiyor gibiydi. ta barış süreci ile başlayan ve ekrem imamoğlu'nun tutuklanması ile devam eden planın amacı kürtlerin oyunu almak gibiydi

ekrem imamoğlu kürtlerin oyunu alabilecek en önemli adaylardan biriydi. bugün dem parti imamoğlu'na oy vermiyoruz dese dahi kürtler verebilir ve fakat aynı açıklama mansur yavaş için yapılsa, kürt seçmenin neredeyse hiçbiri yavaş’a oy vermez. bu yüzden imamoğlu bertaraf ediliyor ve mansur'un önü açılıyordu

şu ana kadar hakkında soruşturma başlatılmayan tek chp'li belediyenin mansur yavaş olması da bunu doğruluyordu.

üstelik kayyum tartışmaları sırasında kılıçdaroğlu'nun geldiğinde mansur'u aday göstereceğine yönelik kulis bilgileri vardı. kılıçdaroğlu hükümet eliyle geldiğine göre hükümetin talimatlarını yerine getirecekti.

dolayısıyla işaretler mansur yavaş’ın cb adaylığını gösterirken bu duruma şaşırdım.

şimdi mansur yavaş olur da tutuklanırsa asıl sınav o zaman bizi bekliyor. halkı harekete geçirmek konusunda da önce tabi özgür özel'e büyük iş düşüyor.

imamoğlu tutuklandığında halk sokaklara indi fakat sayın partisi olayı mitinglere çevirip halkın gazını alarak adeta iktidarın ekmeğine yağ sürdü. kendisi "bana bu milleti sokağa davet ettirme" deyip duruyordu. şimdi göreceğiz cesaretini. mansur son kaledir eğer bunu da savunamazsak bir daha kendimizi savunamayız.

bu beşiktaşlılar kafayı yemiş amk. 10 tane teknik direktör yemiş takımı, bir teknik direktörün gelip sihirli değnekle değiştirmesini bekliyorlar. oğlum şu kafadan bir çıkın lan. bu takımın oyunundan hiçbir yeni teknik direktör sorumlu tutulamaz. sergen'e verdin mi takımı, iki sene sonunda sergen düzeltememişse o zaman konuş. artık şu takımın kalitesinin ve başarısızlığının bir farkına varın amk tinercileri.

yine galatasaray fenerbahçe iteleşmesine döndürülerek fanatize edilen başlık. şu “sen daha çok yardım aldın, hayır sen aldın” muhabbetini görünce, devletin neden kulüplere para dağıttığı daha iyi anlaşılıyor. daha devletin futbolu açıkça belli amaçlarla desteklediğini tartışamıyoruz ekonomiyi nasıl tartışacağız?

galatasaray ve fenerbahçe’nin bu tür harcamaları yapması imkânsız. daha geçen sene, 20 milyon euroya alınan en-nesyri kulübün en yüksek bedelli transferiydi. bu sene 80–90 milyon euroyu bulan harcama yapıldı. ali koç’un devlet desteğiyle bankalar birliği’nden çıkmak istediğini zaten biliyoruz. galatasaray kısmı ise tam bir facia, zira neredeyse 130 milyon tl’lik bir harcama yapıldı. böyle paralar bir türk kulübünün bulabileceği paralar değil, arkadaşlar.

devlet, alttan alta fonlayarak türk futbolunu açıkça şişiriyor. biz de hâlâ “şampiyon oluyoruz, oyuncu satıyoruz, para kazanıyoruz” diye kendimizi kandırıyoruz. üstelik bu şişirme yalnızca para aktararak değil; kulüplerin kara para aklamalarını, bahis reklamlarını, işledikleri tüm suçları ve pislikleri görmezden gelerek de yapılıyor.

bir de bu konuyla ilgili türk hakemlerine de değinmek lazım. bu ülkede hakemlerden memnun olan bir kişi var mı? yabancı hakem istemeyen bir kişi var mı? peki, bunca ısrara rağmen hâlâ neden yabancı hakem getirilmiyor, dersiniz? çünkü her maçtan sonra deli gibi hakem kavgası yapıyoruz da ondan.

devlet, taraftarın tıpkı dış güçler gibi “yapı var” masallarına inanarak, hayali düşmanlarla saflarını sıklaştırmasını, fanatize olmasını ve ekonomi yerine futbol konuşmasını istiyor ve bunda da çok başarılı oluyor.

kısaca türk futbolunda 3–4 senedir, ekonominin de yerle bir olmasıyla devlet tarafından yoğun bir futbol müdahalesi var. acayip de oltaya geldiğimiz için, sanıyorum bu ülke biz futbol konuşurken batacak, biz de batınca farkedeceğiz.

ittihatçılık ruhunun öldüğünü gördüğümüz maç.

ilk incelemesini osman gökçek üzerinde yapması gereken enstitü

eskiden böyle şeyler chp için söylenirdi. toplumdaki dönüşümü görmek açısından önemli bir söylemdir