35 yıl çankaya’da yaşadım. benden daha çankayalı zor bulunur. doğdum, büyüdüm, gittiğim bütün okullar, üniversite, mezun olduktan sonra girdiğim iş ve sonrasında çalıştığım bütün yerler, hepsi çankaya’daydı. hala çankaya’da yaşıyor olsaydım oy vereceğim aday olacaktı. yolu açık olsun.
bu olaydan bağımsız, bu başlık altında da gördüğüm ve ekşide sıklıkla karşıma çıkan bir durumla ilgili can sıkıntımdan bahsetmek isterim. bu memleket afganistan olmadıysa (henüz), bunun sebebi çankaya, kadıköy, karşıyaka gibi ilçeleridir. bugün ankara’da çankaya dışına çıktığında pavyon haricinde bira içebileceğin neredeyse tek bir yer bile bulamazsın, starbucks ya da kurukahveci bilmem ne efendi dışında bir tane düzgün cafe bulamazsın. keçiören’de, etimesgut’ta, mamak’ta yaşarsın ama sevgilinle çankaya sınırları içerisinde buluşursun. benzer şeyler kadıköy için de geçerli, karşıyaka için de. bu saydığım ilçeler ülkenin kültürünü sanatını, sosyal hayatını, gece hayatını yaşatan yerler. birileri diyor ya her türlü hegamonyayı kırdık ama bir kültür sanatta hegamonyayı kıramadık diye. hah işte onun sebebi bu ilçelerin insanı. kala kala 3-5 ilçeye kaldınız ve saçma sapan buranın insanına dil uzatıyorsunuz. sanat sepet tayfası, ittapar, entel dantel vs gibi aşağılayacı sıfatlarla bu ülkenin en iyi eğitim görmüş, en birikimli ve en duyarlı insanlarına hakaret ediyorsunuz. buralar da bir gün ülkenin geri kalanına benzeyince, ki bu da olacak sizin de katkılarınız sayesinde, bundan en çok zararı sizler göreceksiniz.
konuya dönecek olursak, ana akım medyadan kopuşu gezi sonrasına denk geldi. kendisi lafını esirgemeyen bir gezi savunucusuydu, muhalifti ve popülerdi. barındırmadılar. halk tv’de falan takıldı sonrasında. ilk önce chp’den milletvekilliği için aday adayı olmuştu, sanırım listeye girememişti. tip’ten izmir milletvekilliği adaylığı sonrasında geliyor. gördüğünüz üzere chp-tip geçişkenliği mümkün hatta bence son derece yaygın, özellikle çankaya, karşıyaka, kadıköy gibi ilçelerde. chp’nin seçmen profili akp gibi üniform değil. özellikle “sanat sepet tayfası” tip’e oldukça sıcak bakıyor. olmaz tabi ama tip’in popüler bir adayla potansiyelini tartması oldukça makul bir hareket. umarım başarılı olur.
geçtiğimiz yıl sonuna doğru yeni nesil eurocode’lar yayınlandı. national annex’ler henüz çoğu memlekette hazır olmadığından pratikte bir kullanımı yok. eski eurocode’lar halen geçerli. en azından uk’de durum bu.
iphone ilk çıktığında, onu oluşturan teknolojiler de yolun başındaydı. dokunmatik ekranlar, kameralar, kablosuz teknolojiler, lityum piller, sensörler, mobil işlemciler, aklınıza ne geliyorsa. 17 yıl sonunda gelişim inanılmaz oldu.
bu alet mevcut teknolojilerin geldiği son noktanın ürünü. yukarıda saydığım teknolojilerin önü eskisi kadar açık değil. nesiller arasında uçurum olmayacaktır. muhtemelen her yıl yeni nesil de olmayacaktır. eğer çok acayip bir break-through olmazsa, 10 yıl sonraki alet de üç aşağı beş yukarı budur. zaten bu alet adından da anlaşılabileceği gibi “pro”. yakın zamanda kırpılmış versiyonları görebiliriz.
normaldir, olması gerekendir. kendi faydalarına olan bir şey niye ekşi yazarlarına batmış anlamadım. kargo firmaları da daha çok iş yapıyor, şikayetçi olduklarını sanmam. burada dert yanan satıcılara da bakmayın. madem çok şikayetçisin, kapat online dükkanı, bütün türkiye’ye satış yapmak yerine sadece mahallene satış yap. yani herkes için iyi bir sistem söz konusu. elbette aynı üründen birden fazla sipariş vereceğim, farklı renklerini, bedenlerini deneyeceğim. fiziksel mağazaya gittiğinizde denemeden alıyor musunuz? almıyorsunuz. online alışverişte de deneme-beğenme böyle oluyor. elbette iade ile uğraşmak kimse istemez ama kalkıp mağazaya gitmek yerine bu şekilde alışveriş yapma imkanınız var. üstüne üstlük zaten online alışveriş siteleri de sizi böyle yapmaya teşvik ediyor.
satıcılar elbet şikayet edecek, hiç memnun satıcı gördünüz mü hayatınızda? sadece bir semte satış yapmak yerine online mağaza açıyorlar, bütün türkiye potansiyel müşteri. elbette online müşterinin de dolandırıcısı, art niyetlisi olacaktır. ama fiziksel satışta yok mu? yine benzer iade suistimalini fiziksel satışta yapamaz mıyım? ayrıca fiziksel mağazada hırsızlık, mağazadaki ürüne hasar gelmesi, sahte para, kasadan tırtıklayan kasiyer, mağazaya dadanan it kopuk, mafya vs türlü sıkıntı var.
online alışverişin sınırları kanunla belirlenmiş, tüketici-satıcı hakları belli, piyasa şartları belli, müşterilerin alışkanlıkları belli. işine gelmiyorsa uzak durursun, hiç bulaşmazsın. girmeyi göze alırsan da şartlar böyle, bu şartlarda ticaret yaparsın. elbette mükemmel bir sistem değil ama varsa mükemmel sistem, direk ona geçelim.
organik atıkta yetişen bir şey için yıkanmamalı demek biraz saçma. benim marketten aldığım mantarın üzerinde kullanmadan önce yıkayınız yazıyor. satan adam bunu yıka diyor. bence yeteri kadar açık.
görselama hala ikna olmayanlar için, mantar düşündüğünüz kadar su çekmiyor. mantarı yıkamadan önce ve yıkadıktan sonra tartınca aradaki farkın önemsiz olduğu görülmüş, buyrun:
https://www.americastestkitchen.com/…u-need-to-knowkısaca, kesilmemiş taze mantarın yıkandıktan sonra ağırlığında sadece önemsiz bir artış olduğunu ve bu artışın da önemli bir kısmının yüzeydeki ıslaklıktan dolayı olduğunu görmüşler. yani mantarlar su çekmiyor. mantarın zaten %80’i su. ıslak sünger nasıl su çekmiyorsa, mantar da su çekmiyor.
5 dakikada pişen mantar yıkanınca 20 dakikada pişiyor diyen olmuş. 3 seçenek var, ya saati bozuk, ya mum ateşinde pişirmeye çalışmış ya da tencereye olması gerekenden çok fazla mantar koymuş. 20 dakikada pişmeyen mantar olamaz. yıllardır mantarlarımı yıkarım, ne pişme süresinde ne lezzette bir sıkıntı yaşadım. tavaya atılan her şey gibi mantar da önce suyunu verir. suyu buharlaşana kadar tavanın sıcaklığı 100 dereceyi aşamaz. çünkü suyun kaynama sıcaklığı odur. suyun hepsi buharlaşınca, ki bu süreci altını açarak hızlandırabilirsiniz, yağla mantar baş başa kalır ve kavrulma bundan itibaren başlar. çünkü artık ortamda su kalmadığından tavanın içerisindeki sıcaklık 100 dereceyi geçebilecektir. suyu 2-3 dakikada buharlaştırıp 3-5 dakika daha kavurursanız mantarlar hazır olur. hemen hemen bütün sebzeler bu şekilde kavrulur. soğan da böyledir, biber de. önce suyunu verir, sonra kavrulur.
debeye giren entride yıkama işlemi sonucu bakterilerin mantar içerisine nüfuz ettiği ve dolayısıyla aslında yıkayınca daha da kirlendiği falan gibi bir şey iddia edilmiş. yok böyle bir şey. debeye giren her şey doğru değil. kim niye böyle şeyler sallıyor bilmiyorum. dediğim gibi, zaten su çekmesi diye bir şey olmadığından dolayısıyla bu bakterinin içeri nüfuz etmesi muhabbeti de boşa çıkmış oluyor.
bu arada muhtemelen yıkamayınca da bir şey olmuyor. görüldüğü üzere yıkamayan bir sürü insan var ve bu insanlar bir sağlık sorunu yaşamadıklarına göre yıkayıp yıkamamak çok da fark etmiyor. ama organik atıktan toplanmış bir şeyin yıkanmadan tabağa girmesi benim kabul edebileceğim bir şey değil.
e-yds’lerin birinde tam puan yapmıştım. sıralama açıklanmıyor ama herhalde o günün e-yds’sinde ilk 3-5’teyimdir :)
yahu hayatınızda ilk defa mı film izlediniz, beğenenler falan olmuş, akıl alır gibi değil. hatta elemanın teki beğenmeyenler dangalak falan demiş, inanılmaz gerçekten. zevkler tartışılmaz denilir de bu kadar da değil. bu bariz dandik bir film. elle tutulur 1 dakikası bile yok.
eğer her şey aynı olmak kaydıyla, türkiye bir güney amerika ülkesi olsaydı, avrupa’ya en ucuz bilet 400€ olsaydı, vize uygulanmazdı. olayın ırkçılıkla ya da başka bir komplo ile alakası yok. avrupa’da ırkçılık yok demiyorum, alası var. ama türkiye’ye uygulanan zorluk ırkçılıkla bağlantılı değil, gerçeklerle bağlantılı. türkiye, kalabalık ve ekonomisi bozuk bir ülke. ayrıca avrupa’ya erişimi çok kolay. üstüne bir de vize ihlalleri çok yoğun. bu şartlar sürdüğü sürece vize şartları ağır kalmaya devam edecektir.
bugün bir ağacın kesilmesi haberiyle çalkalanan memleket.
hadrian duvarının güzergahında sycamore gap diye bir nokta var. burada çok ünlü bir ağaç var. sycamore cinsi bir ağaç, türkçesini bilmiyorum. 300 yıllık bir ağaç. ağaç ve civarı önemli bir turist atraksiyonu. gerçekten de çok güzel bir nokta. google’dan bakabilirsiniz.
bu sabaha karşı ağacın kesildiği ortaya çıkıyor. gece birileri elektrikli testereyle gelip kesmiş. kesim muntazam, tam profesyonel bir iş. bunla alakalı 16 yaşında bir erkek çocuğu göz altına alınıyor. gün içerisinde de kefaletle serbest bırakılıyor. 16 yaşındaki bir ergenin elektrikli testere kullanıp tek başına öyle bir ağacı kesmesi bana pek mümkün gelmedi ama şu an başka bir şüpheli yok. olay vandallık olarak değerlendirilmekte.
yaşadığım memlekette bu ilaçlardan sadece apranax'ı reçetesiz alabilirsiniz. sanırım aleve diye geçiyor burada. buradaki insanlar arvelessizlikten ölmüyorsa türkiye'de ilaca erişimin sağlıksız olduğunu düşünmeye başladım. parasetamol ya da bilemedin ibuprofen grubu bir ağrı kesici probleminizi çözmüyorsa doktora danışmak faydalı olabilir.