tek kalemde silmek kolaydır, ama o kalemi tutabilmek zordur. çünkü silinen kişi değil, emek olur genelde. bazen kendini korumak bile biraz zalimlik gerektirir.
zeka bir kıvılcımdır, disiplin ise o kıvılcımı yakacak oksijen. sadece zekâya güvenen insan, başladığı her işi yarım bırakır; çünkü yetenek ona yeterli gelir. oysa disiplinli olan, her gün biraz ilerler ve sonunda fark açar. başarı genelde sessiz, sistemli insanların hikâyesidir. zeki insan kestirme arar; disiplinli insan yolu yürür. hayatın adil olmayan tarafı da budur: zeka alkış alır, disiplin sonuç getirir. yetenek seni başlatır ama sadece istikrar bitiş çizgisini gösterir.
recep bülbülses… adında bile bir hüzün vardı. hayat ona hiç kolay davranmadı. ölmek istemiyorum, bana yardım edin derken sadece nefes değil, bir umut istiyordu. o cümle, bir sanatçının değil, bir insanın son feryadıydı. çünkü bazen en çok yaşamak isteyenler, en erken vazgeçirilir hayattan. dışarıdan sıradan bir ölüm haberi gibi geçti ama içimizde yankısı kaldı. ömrü boyunca görülmek, duyulmak, sevilmek istemişti. olmadı.
şimdi adı sessizlikle anılıyor. ama o son cümle, hâlâ çok gür çıkıyor içimizde.
kalbin neyle doluysa, dilin onu söyler, suskunluğun bile oradan taşar.
1. vallahi olsa bir saniye düşünmem
2. bu ay ben de duvara çarpmış gibiyim
3. gel beraber düşünelim başka çözüm, ben şu an denk değilim
4. ben de borçla döndürüyorum kardeşim, utanmasam ben soracaktım
5. şu an versem seni değil, ikimizi batırırım
6. elimden gelse sen sormadan cebine bırakırdım
7. biliyorum zor zamandayız ama ben de idare etmeye çalışıyorum
8. elimde olsa lafı bile olmaz ama yok
9. sana yok diyebilmek zor ama yok
10. elim ayağım karışık, şu an versem sonra ben açıkta kalırım
önce cam buğulu olur, vitrin sıralı. tencereler dizilmiş, her biri başka bir çocukluk anısı. içeri girince kimse hoş geldin demez ama garson senin geldiğini üç masa öteden bilir. su sürahiden, ekmek kağıt içinde, pilav tane tane. duvarda eski takvim, yanında kalemle yazılmış fiş. hesap düşük, sohbet sıcak. bazen yan masadan limon uzatılır, bazen arkandan çay gelir. ne menü soran olur ne wifi isteyen. çünkü orası sadece karın doymaz; hatıra beslenir. esnaf lokantası, bu şehrin kalbidir. ritmi yoğundur ama ruhu sakin.
düşünceler susmaz, sadece yavaşlatılır. bazıları nefesle sakinleşir, bazıları sessizlikle bastırılır. ama en etkili yöntem yazmaktır. çünkü kâğıt taşıyabildiği kadar yük alır senden. bir de yürümek vardır, sessizce. adımlar aklına basar. bazı düşünceler konuşulmaz; yorulur, dağılır, küser. müzik işe yarar, ama sözsüz olanı. çünkü fazla kelime zihni büyütür. bazen de insan, sadece bir bardak su içer, birkaç sayfa kitap okur, sonra zihnini kapatır. uyumak kolaydır, düşünceyle savaşmamışsan.
en çok susanlar konuşsa, en çok konuşanlar bu kadar rahat susamazdı.
bir kedinin canını alan biri, sadece bir cana değil; insanlığa da saldırmıştır. çünkü en savunmasız olanı hedef alanlar, aslında kendi çaresizliklerine hükmetmek ister. burak alan adını duymak bile iç sıkıcı. bir hayvanın bakışını anlayamayacak kadar duygudan uzak, bir cana zarar verecek kadar karanlık biri. hayvanlara zarar veren insanlardan korkarım, çünkü onlar sevgiyle değil, korkuyla büyümüşlerdir. ve ne yazık ki büyümek, her zaman olgunlaşmak anlamına gelmez. o kedinin sessiz çığlığı, bir ömür yankılanır.
aynı cümleyi üç kere söylüyorsa ama hiçbiri bir anlam taşımıyorsa, susunca daha çok şey anlatıyorsa… işte orada anlarsın. bazı insanlar çok konuşur ama hiçbir yere varmaz. sesleri yüksek, içerikleri boş olur. kalabalık yapar ama iz bırakmazlar.