okul ücretinizi karşılayıp, sizi iki kişilik bir yurt odasına yerleştirirler bir de üstüne üstlük cebinize
* her ay dolar bazından harçlık
* koyarlar, sanırsınız ki kanatlarınız var uçuyorsunuz, özgürlük şarkıları söyler, başına buyruk tavırlar takınırsınız, "ekonomik özgürlüğü olan yetişkin bir bireyim" gibi safsatalarla bağımsızlık bayrağını çekersiniz direklere. mezun olma vakti yaklaştıkça sarar her tarafınızı bir panik dalgası...
asistan da olsanız işe de girseniz alacağınız maaş nedir ki, ev dediğinin kirası var suyu var elektriği var... yükseklerde uçan bir kartal değil de deliğine girmeye çabalayan bir tavşan oluverirsiniz birden, hayatın gerçek yüzünü farkeder "ulan şimdi yan bastık 4 yıl benim param var demişim kafa tutmuşum, gelmişim 20 küsur yaşıma, şimdi nasıl gidecem de babadan haftalık ister gibi ühühühüüü kiram yetişmedi deyip de ühühühü" diye ağlamaya başlarsınız.
bilkentte burslu okumak adamı fena şımartır, beklenti çıtasını yükseklere iliştirir, bundan sonra gideceğiniz her yerde
*** beklersiniz ki karnınızı da doyursunlar, evinizi de ısıtsınlar, hatta sinema paranızı da sağlasınlar. e pek tabii gerçeklerin yüzünüze çarpmasının şiddetiyle kıç üstü oturursunuz yere.