benim için artık dünyanın en iyi ikinci dizisi. birincinin kim olduğunu zaten herkes biliyor.

inanılmaz derecede keyif alarak izledim ve elbette birinciyi hatırlattığı için sonlara doğru inanılmaz derecede duygulandım. resmen yavaş yavaş ara vererek izledim sırf bitmesin diye.

demek saul goodman'in de içinde öyle veya böyle iyi bir insan yatıyormuş. yaptığı oyunlar bir nevi sadece keyif almak içinmiş. sonunda bunu öğrenmiş olmak hayranlığıma hayranlık kattı zira bir ara korktum yedi seneyi kabul edip çıktıktan sonra yine dalavere yapmaya devam edecek diye.

artık izleyecek bir şey kalmadı :( bundan sonra yapacağım tek şey hayatımın aşkı ile tanıştığım zaman oturup bu mükemmel iki dizi sil baştan beraber izlemek olacak.

çok özleyeceğim…

izlemeden önceki düşüncem "böyle saçmalık mı olur, kim takar avukatı" şeklindeydi. eğer siz de benim gibi düşünenlerdenseniz ön yargınızı bırakın ve izleyin.

her insan gibi jimmy'nim de içinde iki karakter vardır. biri personadır, herkes tarafından sevilen, abisine iki yıl boyunca her gün gazete taşıyan, inatla doğruyu yapmaya çalışan jimmy mcgill.

diğeri ise shadow, yani her yolsuzluğu, her hukuksuzluğu, her gri alanı bir “moneymaker” fırsatı olarak gören, gençliğinden beri slippin' jimmy diye anılan taraf.

aslında her ikisi de aynı kişidir. iki karakter de iç içe geçmiştir. saul nerede başlar jimmy nerede biter çok anlaşılmaz. anlaşılmasına da gerek yoktur aslında çünkü her ikisi de baştan beri oradadır.

dizi bize saul'un bir başkasına dönüşümünü değil, kendi içindeki versiyonlardan hangisini öne çıkaracağına karar vermesine neden olan olayları anlatır. her bölüm, onun persona'sının yavaş yavaş çözülüp shadow'un sahneyi devralışının, toplumun ödüllendirdiği iyi çocuk maskesinin ne zaman ve nasıl parçaladığının hikayesini izletir bize.

işte bu yüzden tarihin en iyi ikinci dizisi. birinci de zaten walter'ın hikayesini anlatan dizi.