birisi benden, "bir anda ayrılan sevgilisi" konusunda yardım istedi sözlükte. çok çaresiz hissediyorum dedi. bi öneriniz var mı dedi. bir anda tetiklendim, ne demek çaresizlik ya dedim. niye beni buluyor bu yardıma muhtaç çaresizler deliricem dedim. neden hep ben insanları pışpışlamak ve hayatta başka bir yol olduğunu göstermek zorundayım yahu harbi niye hep beni buluyorlar ki dedim.
mesaj yazdım yazdım sildim. "bir yabancıdan medet ummak normal mi" yazdım sildim. "sizi tanımıyorum ne yapabilirim ki sizin için" yazdım sildim.
"duyguları bittiği için ayrılan insan zalim değil dünyanın en haklı insanıdır. ne yapsın, bir şey ifade etmediginiz halde size acıma duyarak ve kendi gerçekligini inkar ederek, kendisini size mi adasın? hemşire mi istiyorsunuz, anne mi, sevgili mi? sizi seven birini bulun. duyguları bitmiş insanla en başta sizin işiniz olmamalı. bu güçsüzlüğü karşımda görmek istemiyorum."
yazdım, yine sildim, yollamadım. bu insanlardaki çaresizlik hissi ve güçsüzlük karşısında kendi 'tahammülsüzlüğüm'e empati bile yapamadım.
sonra evde volta atmaya başladım. nefesim daraldı. teyallam alnımda "akıl fikir verilir, sırt pışpışlanır, müracaat danışma" mı yazıyor abv dedim. çaresizliği için benden medet uman insanların bıraktığı buhrandan, bir an için delirdim. bu aşk meşk sevgili konularından bağımsız, konu ne olursa olsun, güçsüzlüğe asla tahammülüm yok ya asla. allan ezikleriiii diye sinire kesiyorum.
balkona çıktım. bir sigara yaktım. içmem normalde ama zula hep var. bir badime ses kaydı attım. sinirimi anlamaya çalışıyorum ama yok. sallanan ağaçlara bakıp ufaktan sakinleşirken, gülümsemeye başladım. vay be, diye düşündüm. kendime güldüm, ilahi ben ya dedim. anladım çünkü neye bu kadar tahammülsüzüm.
karşımda görmeye dayanamadığım o
güçsüz aslında
benim. aynaya bakmaya dayanamıyorum.