sabahtan beri şöle gelişmiş olan ilişkilerdir:
ab: rum kesimini tanı
t: tanımıycam işte
ab: tanıycaksın yoksa olmaz
t: e olmasın ozaman
ab: tanısana şunu
t: tanımam tanımam, ben ankaraya gidiyorum
ab: tamam du bi bakalım ne yapabiliriz.
t: ha şöle hizaya gel
ab: tamam sözlü olarak tanısan da olur.
t: ha bak o olur.
(bkz:
shubuonun yalancısı)
stratejik olarak turkiye/ab iliskilerinde turkiye'nin yapabilecegi en iyi geri vurus fransa ve almanya'ya kibris sorununun cozumune yardim etmeleri/saglamalari karsiliginda turkiye'nin ab'ye girmekten vazgececegini soylemek olur. fransa/almanya bu teklif karsiliginda akil tutulmasi yasayacaktir cunku iki ulke kibris'i zaten turkiye'nin ab'ye girisini engellemek icin kullaniyor ve kibris sorunu'nun cozumunun onunu tikiyorlar. bu yuzden turkiye'nin ab'den kibris sorununun cozumu karsiliginda vazgecmesi fr/alm ikilisinin iki yuzlulugunu ortaya seren ve onlari secim yapmaya zorlayan efsane bir stratejik hamle olurdu.
birbirine acilamayan platonik asiklar gibidir.
iki ileri bir geri adimlar, birbirini oyalamalar, seker seyler sizi :))
iki taraf için de cıkar ilişkisine dayalıdır.
ab, çok hümanistmiş görünüp, adaylık statüsü devam eden bir ülkede ağzını açanın tutuklanmasına en fazla “kaygılız” diye tepki verir. tıpkı 2005-2012 arası tüm denetim mekanizmaları bir bir tek elde toplandığında “demokratikleşme adımları, vesayet bitiyor” dedikleri gibi. ab’nin 2018 türkiye’sinden tek beklentisi suriyelilerin türkiye içinde kalmasını sağlamak. başka hiçbir istekleri ve amaçları yok.
türkiye ise hem iç politika malzemesi yapmak için ab ile zıtlaşmaktan hem de suriyelileri ülkede tutarak maddi kaynak sağlamak dışında ab ile ilgilenmiyor.
ab, sadece kendi halkları içın özgürlük
ve demokrasi talep eder ve savunur. fransız sosyalistlerin suriye’de el nüsra’ya destek olması, ingiliz işci partili başbakanların ortadoğu’yu yerle bir etmesi gibi.
hatta tam aksine avrupa sağı ve aşırı sağı ortadoğu için sosyalist ve solcu avrupalı siyasetçilerden çok daha hayırlıdır.
tabii canım türk halkı ikinci sınıf insan muamelesi görmeyi kabul etmiyor. mesela o yüzden soma faciasının ardından seçimlerde kendilerine ikinci sınıf insan muamelesi yapanları nasıl cezalandırdıklarını hepimiz biliyoruz.
türk halkı gerçekten ikinci sınıf insan muamelesi görmeyi kabul etmese, böyle bir vize problemi de olmazdı.
(bkz:
bsg)
türkiye avrupa için bir pazar olduğu sürece, doğudan gelen mültecilerin onlara ulaşmaması için istasyon görevini sürdürdüğü sürece, isterse türkiye'yi hitler yönetsin. avrupa'nın skinde bile olmaz.
insan hakkı, demokrasi vs. gibi kavramlar sadece kendileri içindir.
turkiye cumhuriyeti dis isleri bakanligi'nin inanilmaz sacma stratejileri sayesinde bir turlu ilerleyememistir.
bazi taleplerde avrupa birliginin soyledigini goz ardi etmek, bunda israrci olmak cok ciddi hasarlara sebep oldu. adini soylemek istemedigim bir turk diplomat, yillar once bu konuda bakanligi cok mantikli elestirdigi icin gorevden alindi. alti ustu "biraz ilimli olalim" dedi. fikir basitti, devlet bazinda "avrupa, biz geliyoruz" demek yerine kategori kategori her konuda cok detayli ve "fazla sayida" anlasma yapilmasinin gerekliligini soyluyordu. sayisiz coklukta egitim ve ticaret anlasmasi yapildiginda, avrupa birligi ile turkiye arasinda bir fark kalmayacak. ustte bir videoda selim kuneralp konusurken de biraz soylemis fakat fikir ona ait degil. fikrin tam versiyonu "pratik olarak avrupa birligi'ne dahil olmanin mumkun olmasi ve teorideki uyeligi cok onemsememek" odakli. bu inatcilik yuzunden, bugun japonya ile turkiye'nin avrupa acisindan farki neredeyse yok.
bugun bakanlik, avrupa birligi konusunu "bizi alin" stratejisi ile devam ettirirken spesifik anlasmalari goz ardi ediyor. hic mi yok detayli calismalar? elbette var. fakat yetersiz.
siz avrupa birligi icinde yer alacaksaniz, avrupa birligi de sizin ulkenize girebilmek zorundadir. avrupa'nin bu konuda turkiye'ye mesafeli olmasinin sebebi ise oncelikle finans. gocmenler ikinci ve teror ucuncu sirada. hepsi birbiriyle baglantili, hicbirisine cozum yok.
turkiye'deki ilan edilmemis ic savas bittiginde, avrupa birligi saglam kalirsa ancak iliskiler duzelebilir.
ilave olarak mayis ayisindaki secim icin de avrupa beklemede. secimdeni takip eden birkac ayi reel olarak gozlemlemeden ciddi adimlar atilmayacak. duruma gore su an yururlukte olan bazi anlasmalarin en azindan kismi olarak iptali; masada gorusulenlerin en az icerik degisimi, uygunsa tamamen iptali gundemde.
bunlarin hepsi, 80 milyonluk nufusun disindaki insanlari ve ulke sinirlarinin otesindeki yerleri yeterince onemsememekten geliyor.
global dunyaya uyum saglayamayan, rezil iliskilere mecbur kalir.