ben de askere gittim. şimdi son zamanlarda türeyen, popüler hale gelen askerlik temalı film ve dizilere bakınca şaşırıyorum. en basit koğuş ortamı bile çok farklı. acaba ben doğru askerliğe mi gittim diye soruyorum. patlamalı, çatlamalı, tam teçhizatlı operasyonlar şöyle dursun, bölüklerdeki, koğuştaki kankacılık bile böyle medeni değildi.

ben askerlik deyince botun ayağı vurup yara ettiği, bölüğü üst devrelerin su bastırdığı, koğuşta milletin birbirlerine ayı şakalar yaptığı günleri hatırlıyorum. çok enteresandı gerçekten. ben hep, herkesi sahaya yayılmış izmarit toplarken hatırlıyorum. demek ki bunuyorum.

(bkz: full metal kul ahmet's jacket)

balıkesir köylüsü bir eleman vardı. gece koğuşta 31 çekerken doğulu elemanlar tarafından fark edilmişti. çırılçıplak soyup dövmüşlerdi koridorlarda.

kör numarası yapan bir urfa'lı vardı. lavuğu gata'ya yolladılar. temiz çıkınca dönüşte komutan dönerek uçan tekme atmıştı.

komutan eşleri kuaför sırası yüzünden birbirine girişmişti. kadınların götü, başı açılmıştı. soruşturma olmuştu.

duşlarda duvarlara bulvar yapıştırıp ağlayarak sıvazlayana denk geldim.

bir arkadaşım hamamda boklu jop bulmuştu.

ekmek arasına kabuklarıyla ayçekirdeği doldurup yiyen vardı.

sürekli haplı gezen imam vardı.

torpilli olduğu için sadece yatıp gidenler oldu.

anlatmakla bitmez. yani dizi ve filmlerdekiyle alakası olmayan mefhumdur askerlik.

şırnak çakırsöğütte adam omo deterjan kutusunu (çamaşır asan kadın resmi vardı üzerinde o zaman) almış 31 çekiyordu.nasıl bir yerde askerlik yaptığımızı anlatması açısından bir anımdır.