arşiv daire başkanının ismet paşa'ya attığı iftira

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

(bkz: ismet inönü) asker, devlet adamı ve çok zeki bir insandır. oğlu (bkz: erdal inönü) fizik dalında profesör olmuştur. şimdi bu en çok değerli uzman ise (üniversite eğitimi olup olmadığı bulunamıyor) (bkz: muhammet safi) başlığı altında yediği haltlar kayıtlı. buraya da bir örneğini alalım buyrun: safi hareketler
utanmadan şu cahil cesareti ile bir şeyler yapıp prim yapmaya kalkıyor. akp’nin iktidarında türkiye çok şey kaybetti. maalesef arşivleri de mutlaka kendi istedikleri gibi düzenlediler. bu kişiden tarihe karşı tarafsız olması beklenemez. işlerine gelmeyen belgeleri yok etmiş de olabilirler. bu kafa bunu çok rahat yapar.
gelelim yaygara koparılan adalara.
sn. ismet inönü sanki bugünleri görmüş. belki de mecburiyetten o adaları kurtarmış, dünyanın turizmine kazandırmıştır. adalara beton dökmekten başka bir şey yapmayacakları halde bu tipler ada! ada! diye bağırıyor.
al sana ada, ne yapacaksın sen adayı? sen kendi memleketine bak, rize’ye bak. ne hale gelmiş?
kasımpaşa’ya bak, ne güzel olmuş değil mi? adaların da içine yapmak için istiyor, başka amacı yok. türkiye’de çok ada var. karşılaştır yunan adaları ile farkı gör. sen arşivciliğinle rte diye kitap adı uydurmaya devam et de daha yüksel, belki şöför gibi millet vekili de olursun, biz millet olarak seni asla seçmeyiz ama olursun, çok para kazan. bu bilmediğin işlere hiç karışma. sen bir arşivcisin, ne generalsin ne başbakan, ne cumhuriyeti kurdun ne de ülkeyi yönettin. bu işler bilgi, zeka, strateji (sen söyleyemezsin bunu yardım al), politika, ileri görüş, akıl ve vicdan, kararlılık, cesaret, yabancı dil bilgisi, yöneticilik, liderlik gerektirir. “ben kimim ki?” diye arada bir düşün.
0 favorites - -
2. dünya savaşı sonrası, devletini bu savaş soktuğu için utancından intihar eden japon siyasetçi, aydın sanatçı ve kanaat önderlerinsen bihaber olan zerzevatların anlamayacağı bir adamdır inönü.

sözde arşiv müdürü de zerzevatların önde gidenlerinden.
1 favorites - -
bu belge ismet paşa’nın dehasını ve ileri görüşlülüğünü bir kez daha gösteriyor, almanların aklına uyup iş birliği yapsaydık ne halde olurduk düşünün.
0 favorites - -
büyük büyük annanelerimizi abdülhamid ne güzel rusa, slava dudukletti, büyük annanelerimizi de ne güzel vahdettin yunan'a dudukletti, bu ismet niye annenelerimizi amerikana rusa dudukletmedi de türk kaldık diyen siyasal islamcı zirvasi.
0 favorites - -
ismet inönü bu ülkenin başına gelmiş en kötü şeylerden biridir. (bkz: z vitamini) atatürk 10 yıl daha uzun yaşasaydı 12 ada bugün bizimdi, savaşa da girmezdik bundan emin olabilirsiniz. venediklilerden aldığımız 12 ada hiç yunanistan'ın olmamıştı ve italyan yönetiminde halâ türkler orada yaşıyordu. almanlar giderayak orada italyan ve ingiliz subaylara tarihi katliamlardan birini yaptılar. 12 ada için birçok cephede çökmüş geri çekilen almanya'yı karşısına alma cesaretini gösteremeyen inönü, 1945'de bitmiş tükenmiş almanya'ya savaş ilan ederek tarihimizde kara leke olarak kalacak bir olaya imza atmıştır.
0 favorites - -
cevap ilber hocadan gelmiş

- evrak yanlış okunmuş -

cumhurbaşkanı ile kars gezisinde temasa geçen başvekil şükrü saracoğlu’nun, von papen’in kendisine almanya’nın adaları teklif ettiğini bildirdiği görülüyor. cumhurbaşkanı, “almanların adaları kayıtsız şartsız teslim etmeyeceğinin çok açık olduğunu, bu yüzden ingilizler ve yunanlarla ihtilafa girilemeyeceğini” belirtiyor.

1943 yılında türk dış politikası büyük gerilim içindeydi. sovyetler birliği ile istenen saldırmazlık paktı, stalin’in açık reddine değil ama oyalamasına tosluyordu. ingiltere ve fransa ile olan benzer antlaşmaların bu mekânda ve zamanda pek fazla bir şey ifade edemeyeceği açıktı.

almanya, türkiye’nin istediği bir müttefik değildir. türkiye’ye bu dönemde ve hatta sonraki dönemdeki yönelen alman taraftarlığı ithamları asılsızdır. belirli istisnalar hariç bürokraside böyle bir hava yoktu ve cumhurbaşkanı ismet inönü’nün alman antipatisi açıkça ifade edilmese de köklü prensiplerinden biridir. türkiye her gününü endişe ile atlatan bir ülke haline dönmüştü. savaşın sıkıntıları, alınan asayiş tedbirleri şüphesiz ki iktidarla geniş kitlelerin arasını soğutmaya yetiyordu. üstelik alman-sovyet, ribbentrop-molotov saldırmazlık paktı ve ikisi arasında doğu avrupa’nın paylaşılmasının yarattığı havayı çaresizlik içinde seyretmekten başka bir durum düşünülemezdi.

uykudan kalkıp zeybek oynadı

sınırboyu kurulan çakmak hattı boyunca silahaltına aldığımız bir milyonu aşkın asker ülke nüfusunun önemli bir kısmıydı. üretimde yarattığı yıkım kadar, yeterli donatılan bir savunma gücümüzün olmadığı açıktı. gelişmeler çok umulmadık bir şekilde hızlı oldu. nisan 1941’de yugoslavya ve ardından yunanistan nazilerce işgal edildi. bulgaristan-romanya-bulgaristan çizgisi ise çoktan reich’ın kontrolündeydi.

22 haziran 1941’de herkesin beklemediği ancak bazı uzmanların hissettikleri gelişme aniden patladı. reich askerleri brest’teki rus mevzilerine saldırmıştı. bu haber sabaha karşı reis-i cumhur ismet inönü’ye uyku saatinde ulaştırıldı. uyanan cumhurbaşkanı’nın bu haber üzerine korkunç bir kahkaha patlattığı, keyiflenmenin ötesinde kalkıp zeybek oynadığı bile söylenir. bir uzun gerilimin boşalma anıydı. ilk badire atlatılmıştı. iki düşmanın birbirini yemesi seyredilecekti.

almanya, kuzey afrika’da ilerliyordu; hedef mısır’dı. italya da yanı başındaydı. şimdi bir yıldırım savaşıyla daha evvel seçkin komutanları stalin tarafından iç darbede yok edilen tank kuvvetleri dağıtılmış ve mareşal von bock, moskova önlerine dayanmıştı. stalin’in şehri hiçbir zaman terk etmediği söyleniyorsa da smolensk’teki kuvvetlerine önem verdiği biliniyor. galiba hitler, smolensk’teki rus savunmasını fazla ciddiye aldı ve smolensk’teki ordunun yenilmesini emretti.

şurası bir gerçek: rusya’nın erken bastıran kışı, geniş bir ülke oluşu, öte yandan kuzey afrika’da mareşal montgomery’nin varlığı işlerin rengini değiştirmişti. üstelik sovyetler birliği’nin müttefik devletlerle yakınlaşması, bilhassa amerikan askeri yardımını alması vaziyeti daha da değiştirecekti.

afrika’da almanların ve italyanların işi bitti

kritik bir zamanda, temmuz 1942’de rommel’in orduları durduruldu. mareşal montgomery, 'çöl tilkisi' denilen rommel’i durdurmuştu; ikinci cihan harbi’nde alman ordularının en ciddi ve eski alman ekolünü temsil eden mareşali, iki aylık bir ısrardan sonra kuzey afrika’dan itilmeye başladı.

23 aralık 1942’de tobruk, rommel’in elinden çıktı. afrika’da almanların ve italyanların işi bitmişti. zaten 2 kasım 1943’te kızıl ordu kiev’i ele geçirdi. ocak 1943’te ise almanlar kafkaslar’dan çekildiler.

on iki adaların işgal edileceği açıktı

bütün bu hengâme içerisinde italya mussolini’ye bir darbe yapmıştı. darbe aslında faşist büyük konseyi’nde başladı. yeni italya mussolini’yi tevkif etti. almanların onu başarılı bir operasyonla kaçırmayı başarması sonucu kuzeyde bir italyan sosyal cumhuriyeti kuruldu ve başına geçirildi. böyle bir ortamda italya’nın elindeki on iki adaların almanlar tarafından işgal edileceği açıktı ve bu adalardaki özellikle yahudi nüfus kara günlerin içine girdi. almanya’nın çöküntü günleri başlamıştı.

25 eylül’de cumhurbaşkanı ile kars gezisinde temasa geçen başvekil şükrü saracoğlu’nun, von papen’in kendisine almanya’nın adaları teklif ettiğini bildirdiği görülüyor. kullanılan evrak bile yanlış okunmuş. teklif doğrudan sefirden gelmiyor. sefirin istihbarat şefi naci perkel’e durumu bildirmiş ve sefirin cevabının beklendiğini söylüyor. saracoğlu’nun kars gezisindeki cumhurbaşkanı’na durumu arz etmesi üzerine cumhurbaşkanı, “almanların adaları kayıtsız şartsız teslim etmeyeceğinin çok açık olduğunu, bu yüzden ingilizler ve yunanlılarla ihtilafa girilemeyeceğini” belirtiyor. cumhurbaşkanı’nın cevabının tarihi 26 eylül 1943’tür. almanların takımadaları türkiye’ye, üstelik de güdümlü bir şekilde teslim etmesi akıl sahiplerinin kabul edeceği bir durum değildir. fevkalade tehlikelidir. düşününüz ki birkaç ay evvel müttefikler, en başta amerikalılar, italya’dan saldırıya geçmişlerdir. bir yandan da avrupa’ya bir çıkarma yapılacağı, yeri belli olmasa da artık bir sır değildi. böyle bir hediyeyi kabul eden türkiye’nin başına neler gelirdi, düşünmek ve tahmin etmek kolaydır. en kötüsü de faşizmin tasallutundaki türkiye’yi kızıl ordu’nun kurtaracağıdır(!). batılılar sadece yunanistan ve italya’yı işgal etmek gibi bir görev üstlendiler. balkanlar’daki bütün alman müttefikleri sovyet rusya’nın eline bırakıldı.

hayal üzere tarih yazılamayacağı açık

on iki adalar konusunda ismet paşa’nın suçlanmasını hiç anlamıyoruz. 1912 londra uşi antlaşmaları sırasında paşa henüz albay bile değildi ve yemen’deki ordu komutanı ahmet izzet paşa’nın isyan bastıran ordusunda kurmay başkandı. lozan’da sadece imroz, bozcada ve semadirek istendi. bunları vermediler. verilmeyen şeyin üzerine iki tabur askeri gönderecek gemimiz bile yoktu.

hayal üzere tarih yazılamayacağı çok açıktır. bunun siyaseten kullanılması da fevkalade tehlikelidir. türk tarihçiliği ve dış politikasına yakışan bir tavır değildir. daha ziyade balkan ülkelerine mahsus bir hayalperestliktir. eski bir devletin hiçbir zaman bağımsızlığını kaybetmeyen vatandaşlarıyız. bürokrasimizin, sivillerin ve askerlerin aldığı bir miras vardır. bu ciddiyeti korumak gerekiyor.

link
0 favorites - -
arşiv dairede 2022'de teknik mülakattan 100 almama rağmen 2. bir mülakat olan torpil mülakatında beni eleme sebeplerinden biri kızıma türkçe ad koymamdı. 2. sebep restorasyon teknikeri diplomamla hizmet edeceğim yerde osmanlıca bilmeden nasıl yapacaksın demesi? (şartlarda yok). benim yerime ise 65 kpss puanıyla zart zurt cemaatlerinden birilerini getirdi. asil listeden yedeğe düştüm işe giremedim.
eğer burayı okuyorsan hakkımı helal etmiyorum.
hakkımı helal etmiyorum.
hakkımı helal etmiyorum.
bu torpil mülakatları beni ve hiçbir torpili olmayan türk insanını mahvetti.
2 üniversite diplomasıyla öylece kaldım.
bence bu kadar torpil yapan insanlarda tanrı inancı gerçekten yok. bu kadar kul hakkı yenilmez ya.
1 favorites - -