ankara'nın en popüler yeryüzü hareketlerine temel teşkil eden eylemler bütünü.
türkiye'nin başkentinde kurulu bulunan ve bir yandan inşa edilmekte olan metro hatları, aslında ankara metrosu ana başlığı altında toplanamamaktadır. yani ankara metrosu, daha adından başlayarak çökme eğilimi göstermektedir.
ankara'nın murat karayalçın döneminde ilk inşa edilen raylı sistemine "ankaray" adı verilmişti. başkentteki metro ağının tamamı bu şekilde isimlendirilerek güzel bir marka oluşturulabilecekken, hafif raylı sistem olan bu ilk hattan sonra yapılan ağır raylı sistem -aralarındaki farkı vurgulamak için olacak- "ankara metrosu" olarak adlandırıldı. oysa vatandaş için aslolan neye bindiği değil, nereye gittiğiydi. metronun iki hattına iki ayrı isim vererek kavram karmaşası yaratmak, hiçbir pratik değeri olmayan bir uygulamaydı. hal böyleyken zararın burasından da dönülmedi ve melih gökçek döneminde inşasına başlanan yeni hatlar, en azından bu süreçte "sincan metrosu", "çayyolu metrosu", "keçiören metrosu" olarak anıldı.
velhasılıkelam, metronun adı gibi, kendisi de bir türlü yerinde duramadı. büyükşehir belediyesi'nin sınırlı olanaklarla, seçim yatırımı olarak başladığı metro inşaatı, aynı anda birkaç hat üzerinde ilerleyerek kentin dört bir yanına ve çokça yılına yayıldı ve sonra öylece kala kaldı (bkz: ankara'daki bitmek bilmeyen metro inşaatı). nice yıldan sonra belediye başkanı şu incileri döküverdi: "metro inşa etmek yerel yönetimlerin değil, hükümetlerin işidir". sanki bunu fark etmesi için yıllarca şehrin altını oyması gerekiyordu. bu durum bile başlı başına bir soruşturma sebebi olabilecekken hükümet konunun ucundan tuttu ve ankara'daki metro inşaatları ulaştırma bakanlığı'na devrediliverdi bir çırpıda.
devir öncesinde metro inşaatının sabıkası yok değildi. bilinen çökmelerin ilki, çayyolu hattının 12-13. kilometresi civarında eskişehir yolu paralelinde 2006 yılında yaşanan kazaydı (bkz: çayyolu metrosu/@stitch). kimse ölmedi. bu nedenle olsa gerek, konunun duyulmadan örtülmesi için elden gelen çaba harcandı. gözden kaçıramamalarının tek nedeni, eskişehir yolu'nun bir kısmının da çökerek trafiğe kapatılmasıydı.
2006'dan günümüze dek başka çökme olmamasına pek olasılık vermiyorum. olduysa da bir şekilde duyurulmadı ya da ben gözden kaçırdım. sonra, inşaatı ulaştırma bakanlığı devraldı günahıyla sevabıyla. bakanlığın böyle bir riski nasıl bir cesaretle üstlenebildiğini gerçekten anlayabilmiş değilim (bkz: binali yıldırım/@stitch).
bakanlık inşaata bir ucundan başladı. inşaat nedeniyle inönü bulvarı'nın 4 ay kadar trafiğe kapatılacağı duyuruldu. sonra bu kapatma iki hafta kadar ertelenmişti ki, çok trajik bir kaza yaşandı. başkentin göbeğinde, genelkurmay başkanlığı ve deniz kuvvetleri komutanlığı arasında bir yerlerde bir sabah kaldırım çöküverdi ve bir vatandaşımızı onlarca metre içeriye yuttu. sonra o şanssız vatandaşın cesedi yeraltında bir kilometre uzağa sürüklenmiş olarak saatler sonra bulundu. yine dikkat çekici bir sessizlik çabası, ama neyse ki bu kez savcılığın olaya el koyduğu söylendi. hattın o bölümünü büyükşehir belediyesi yapmış olduğu halde, belediye başkanı bu olayla belediyeyi ilişkilendirmenin "gerizekalılık" olduğunu beyan etti. ulaştırma bakanı işi sahiplenmeyi sürdürerek böyle kazaların normal olduğunu açıkladı ve yüreklere su serpti (bkz: 22 haziran 2012 ankara metro inşaatında göçük/@stitch).
bu son olayla aynı gün suriye tarafından bir uçağımızın düşürülmesinin de yarattığı gündem karışıklığının katkılarıyla bu kazayı ve rahmetli kadir sevim'i hızla unutup rutinimize döndük. o rutinin içinde bizi yutmaya hazır bir yerkabuğunun bilincinde, ama elden bir şey gelmeden sürdürelim dedik yaşamımızı.
ama bugün bir haber daha düştü basına:
"bu kez fakülte göçtü!"
haberden, ankara üniversitesi ziraat fakültesi bahçe bitkileri bölümü'nde göçük meydana geldiğini, nedeninin tandoğan-keçiören metro hattı inşaatı olduğunu öğrendik. neyse ki öğrenciler tatilde olduğu için üzücü bir olay yaşanmamış(mış).
metro inşaatlarında kaza sıklığı -beklendiği şekilde- artarken, yetkililerin umursamazlığı ve vurdumduymazlığı sürüyor. kazaların şu ana kadar düşük mortalite oranıyla seyretmesinin orgazmıyla şükretmeyi sürdüreduralım, konunun ciddiyetinin gün be gün arttığı aşikar. dileyelim ki bu başlık altındaki entry sayısı hiç artmasın. ama kafamızı devekuşu gibi kuma gömmüş olsak bile ortada öyle bir gerçek var ki, o devekuşunun gövdesinin de toprağa gömüleceğini söylemek için kahin olmak gerekmiyor.