yapılan yorumlar itibari ile ülke hızla değişirken, geçmişinin bu değişimden daha hızlı unutulduğunu gösteren davranış..
yurtdışında yaşayan/çalışan, gurbetçi olarak niteleyebileceğimiz bir akrabamız olmaması ile birlikte; dönemi yaşamış insanlarla yapılan sohbetlerden ya da yurtdışından gelen dövizlerin ülke ekonomisi ve merkez bankacılığı için ne kadar önemli bir kalem oluşturduğunu gözlemlediğimiz ekonomi derslerinden elde ettiğim çıkarımlar neticesinde; nescafe ya da çikolata getirmenin, ülkeye döviz gönderilmesinin
sosyal bir gelenek, kültürel bir gerçek haline geldiğini düşünmekteyim.
bahsettiğim gibi dönemi yaşamamış olmakla birlikte; yurtdışındangelen kahveleri beklemenin ülke insanımız için nasıl bir sevinç kaynağı olduğunu (bir çoğumuzun yaşı kadar sene önce bunlar gerçekten türkiyede bulunmuyordu -şaşırtıcı değil mi?-), gurbetçi akrabalarla beraber gelen çikolataların küçük çocuklar arasında nasıl bir çoşku yarattığını, thy hosteslerinin getireceği insulin iğnelerinin ataköy halkı tarafından nasıl dört gözle beklendiğini, gurbetçi akrabası olmanın pek çok insan için nasıl bir gurur vesilesi olduğunu (biz büyük şehirlerde yaşayan, iyi eğitim almış ve fena olmayan maaşı olanlar için şu an saçma ya da hakir göreceğimiz bir durum olsa da anadolu köylerinde bu gurur simgesi sürmektedir), yurtdışı dövizlerinin ülkenin ana döviz gelirleri olduğunu içeren o kadar çok öyküyü etrafınızda bulmanız mümkün ki gelen akrabanın neden hala nescafe ya da çikolata getirdiğini anlamak o kadar da zor değil..
dediğim gibi; çok değil.. bundan yalnızca pek çoğumuzun yaşağıdı yıl kadar önce ülke ve ekonomisi aynen bahsedilen hikayelerde anlatıldığı gibiydi..
şimdi yaşadıkları ülkelere entegre olamadıkları için suçladığımız, yurtdışına erasmusa gidip-döndüğümüzde ben de alman olsam türkleri sevmezdim abi diye yüzeysel yorumda bulunduğumuz gurbetçi akrabalar bir dönem -şu an şehirlerde yaşayan ve iyi kazanan üniversite mezunlarının aileleri de dahil- bu ülkede kısa süreli de olsa refaha ve lükse açılan kapı, döviz açığını kapatan karınca arılar hüvviyetindeydi..
şu an çok sıradan gördüğümüz pek çok şeyin; hayatını bu ülkede yaşamış 50 yaş üzeri insanlarımızı için ne kadar büyük bir lüks, nasıl büyük bir nimet olduğunun farkına varmak gerekir ki üretmeksizin tüketim aşkına kapılmış sırtı pek nesillerimiz geçmişlerine bakarak geleceklerinin kıymetini bilebilsinler..