yazmak istediğim şarkıyı yazarak beni utandıran perimsi güzel. güney afrikalı. şurdan dinleyin.

şöyle de güzel bir performansı vardır. dinleyiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=nph9j0qvm3a

sesinden duygu akan şarkıcı. orbit harika bir şarkıdır. hissettirdiği şey dinginliktir tek kelimeyle anlatmak gerekir ise. yakın zamanda da paper castles adlı bir albümü yayınlandı. fynbos şarkısı albümdeki en güzel şarkı olabilir. adını da alice phoebe lou’nun doğup büyüdüğü yer olan güney afrika’nın karakteristik bitki örtüsünden almaktaymış.

geldi, kendisini anlatmaya çalıştı ve gitti. sevgi doluydu, bol bol sevgi diledi. herkesin sıcak hissetmesini istedi. cosy teriminin türkçe'sini tam karşılayan bir kelime var mı emin değilim. şarkı söyledi, güldü, dans etti. ah! piyano bile çaldı yahu.

harika bir ruha sahip olduğunu düşünüyorum. içinde kötülüğe dair bir şey barındırmayacak, biraz çocuksu biraz hayalci. derdini nasıl anlatabileceğini bulmuş, onu da en naif ve en kibar yönden yapıyor.

iyi ki var.

6 nisan gecesi salon'da dinledik. kendisini bir ekran karşısında izlemekten çok daha başkaydı tabii. tatlılığı, zarafeti ve enerjisi çok güzeldi. umarım bundan böyle her sene en az bir kere gelir buralara.

sesinde başka diyarların bileti olan kadın.

skin crawl isimli şarkısının başında sesinin titremesi içimi eriten, rüyalarımı süsleyen sihirli kişilik

web sitesinde de görüldüğü üzere çok farklı tarzı olan hatta kartpostal tasarlayıp satan bir hatundur. berlin de zaten başka türlüsü de olmazdı herhalde. akustik, jazz ve elektronik tabanlı müzik yapmaktadır.

something holy

kendisine özellikle berlin blues'da ayrı bayıldığım elf. büyücü de olabilir. çünkü bu parçayla her seferinde "there is a place where we one day" dediği o yere kontrolsüzce ışınlanıyorum.

sometimes life can get a little wrong
but it won't be long
cuz it just makes me strong
there is a place where we one day
would delve where there no more walking on eggshells
where ideas are for free
oh! it's the place to be

olduğumuz her an, olması gereken o ideal yerdeyiz o ayrı.

orbiti hayatımın fon müziği olabilir.. evet olabilir..

top underrated indie listesine zirveden girebilecek, hayvan tutsaklığına karşı yazdığı efsane kaplan şarkısı, tiger king 'e soundtrack olabilirdi.

the tiger
lyrics:
you're a tiger
walking through worlds of burning fire
but they put you in a zoo. ın your dreams
you were flying through the trees but when you woke up
you were behind a lock and key
so you looked up
ınto the faces of the people staring at you

you said what the fuck are you looking at, ı'm a tiger
this is no place for my fire, you're a lier
ıf you think you care about me. so you went to dreamland
more and more often, because in dreamland
you were king of the jungle. but in that fucking cage,
you were angered and afraid that you would never ever see the day that you could run away

you said,
who the fuck are you to put me in a zoo
ı'm a tiger with the fire and ı'll bite you in your face
who the fuck are you to put me in a zoo
ı'm a tiger with the fire and ı'll bite you in your face

you're a dolphin,
queen of the ocean mind of mysteries
so that it's free
then one day,
while you were at play
they took you, and put you far far away
where they train you
for people's entertainment. you said ı hope you
are entertained by my containment. ın your dreams,
you were flying through the sea
but when you woke up,
you were behind a lock and key

said,
why am ı here listening to your cheers, ı'm a dolphin from the ocean and that's where ı'm meant to be
why am ı here listening to your cheers, ı'm a dolphin from the ocean you should be entertaining me