yıllarca “çalıyor ama çalışıyor” diye akepeye oy verenlerin, şimdi millete hırsız diyerek salça olması da çok büyük ironi!

geçmişte yaşanan ensar vakfı hadisesine istinaden “bir kereden bir şey olmaz” söylemine karşı duyarsız kalan seçmenlerine ve yetkililerine zerre saygı duymuyorum, bunların insanlıktan nasibini almadıklarını da düşünüyorum. sübyancılığı dahi normalleştirmeye çalışanların yaşam hakkı dahil hiçbir hakkını savunmam.

mazoşistten ziyade sadist olduklarını düşünüyorum.
çünkü kimse sırf senin yandığını görmek için birlikte içinde bulunduğunuz sandalı ateşe vermez.

şunu unutmayın ki bugün olan biten her şey akp seçmenine yazar. muhalefet kendi iç dertleriyle ve bunu kullanmaya çalışan hukuk tanımaz iktidar ile uğraşmaktan bu durumu unutmuş gibi. ama her şey gözleri önünde oluyor ve bu kitle büyük bir konforla, en ufak ses çıkarmadan yaslanmış arkasına muhalefet de şöyle yapsaydı, aday mı vardı cart curt yapıp hukukun anası bellenirken hukuk mu o ne ya diye dolanıyor. hiçbir zaman unutmamanız dileği ile.

günün hikayesi;

dört tavuk, bir kartal yuvasına gidip bir yumurta çalarlar.

yumurtayı kümese getirdiklerinde, diğer tavuklar gördükleri bu yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşünürler.

zaman geçer, yumurtayı getirenler de unuturlar, onlar da bu yumurtanın büyük bir tavuğa ait olduğuna inanırlar.
günün birinde kuluçkaya yatan bir tavuğun altındaki o yumurta kırılır.
içinden simsiyah kanatlı, ilginç gagalı tuhaf bir tavuk çıkar...

herkes şaşkın, mutludur; böylesini ilk defa görmüşlerdir.
anne tavuk, yavrusuna dersler vermeye başlar:
"bak yavrum, yerden bulduğun böceği şöyle ye!
arpayı buğdayı böyle ye!."
anne tavuk her geçen gün yeni şeyler öğretir yavrusuna; tehlikelere karşı nasıl davranılacağını da..
büyük yumurtadan çıkan ilginç gagalı yavru tavuk, annesinin her söylediğini yapmakta, büyüdükçe de güzelleşmektedir. oldukça uzun kanatları vardır.

diğer tavuklar onun kanatlarına kıskançlıkla bakmaktadır.
bir gün anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendini nasıl savunacağını anlatırken yavrunun gözü, gökyüzünde çoook yukarılarda süzülerek ihtişamla uçan başka bir canlıya ilişir.
"anne bu ne?"
diye sorar.
anne tavuk;
"ha o mu?
o kartal yavrum, kuşların padişahı."
"ne de güzel uçuyor!.."
deyip iç geçirir yavru tavuk...
"evet yavrum.
ama sen sakın ona özenme!
asla onun gibi olamazsın.
senden önce baban, deden, amcan hepsi ona özendi ama hiç biri onun gibi uçamadı.
sen bir tavuksun ve bir tavuk gibi yaşamalısın."
o günden sonra küçük tavuk, ömrü boyunca arka bahçede kartalın ihtişamlı geçişini izleyip iç çeker ve her defasında, "keşke ben de bir kartal olup uçabilseydim." diye hayıflanır.

ve bir gün siyah uzun kanatlı büyük tavuk, ihtişamlı kartalı izlerken ölüp gider.
onu bir tavuk gibi defnederler.
oysa ölen bir kartaldır.

etienne de la boétie "gönüllü kulluk" kitabında der ki:
"eğer iki kuşak köleleştirilirse, bundan sonra gelen kuşak özgürlüğü hiç tanımadığı, görüp bilmediği için pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir."
yanlışı alkışlıyorsan fikrin yoktur.
eğri ile doğruyu ayıramıyorsan aklın yoktur.
yalana sahip çıkıyorsan ahlakın yoktur.
akıl,ve ahlakını,kiraya verdiysen,sen zaten yaşamıyorsun.
bugün twitter'da takip ettiğim birinin paylaşımında gördüm. burda dursun.

geçen gün dar bir kaldırımda yürüyorum, karşıdan türbanlı bir bacı geliyor, elindeki torbanın içine bakarak bir şey arıyor ve hızlı hızlı yürüyor. çarpışmayalım diye durdum, o ise beni farketmedi ve çarptı. sonra bana "önüne baksana!" dedi.

işte akp seçmeni budur. seçtikleri insanlar da aynı kendileri gibidir.

şu an türkiyenin en büyük problemidir.
ülkeyi kim yönetsin diye bu arkadaşlara sorduğumuz için, 23 yıldır tam yetki ile yönetiyorlar.
https://x.com/…llatorgay/status/1918613381835375058

(bkz: seçmen ehliyeti)