not: değil 7 milyar, 70 kişi bile okumayacaktır bu yazımı ancak ben yineden bırakayım, başlığın adını boşuna ''okuyacakmış gibi'' koymadım zaten.
eğitemezsin kardeşim, bu dünyada hiç kimseyi eğitemezsin, sanatın içinde doğmamış, sanata biraz olsun merakı olmayan ve sadece gündelik boş işlerinin derdine düşmüş bir insana, ne sanatın amacını ne de ne için var olduğunu ve de olmasını gerektiğini anlatamazsın, öğretemezsin, eğitemezsin kardeşim. çabanı anlıyorum ama bil ki boşa inan bana. yaşadığın çağa bak, etrafına bak, ne görüyorsun? insanlara bak sonrada gözlerinin nerede olduklarına, ellerinde ne tuttuklarına, sonrada ayaklarının ne tarafa gittiğine işte o zaman beni daha iyi anlayacaksın kardeşim. bilmeden fikir sahibi olunmaması, olmaması gerektiğini kimseye anlatamazsın. seni hiç anlamadıklarını düşünüyorsun, kendini farklı hissediyorsun dimi kardeşim? ben de öyle hissediyordum hatta birçok insan kendisini bir şekilde buna inandırmıştır. halbuki, uzaktan bakınca gözüküyor kardeşim, gerçektende aslında hepimiz aynı bokun lacivertleriyiz. sakın kendini suçlama, senin suçun değil, hem bir insan her şeye nasıl yetişebilir ki? biliyorum bunu kendini teselli etmek için çok kullanıyorsun, her ne kadar kullanmak istemesen de ama merak etme ben seni çok iyi anlıyorum. her gün onlarca kez neden? sorusunu kendine soruyorsun dimi kardeşim? ah , insanları anlamak, anlasan da anlamlandırmak gerçekten çok zor ama şunu bilmeni isterim ki, senin gibi düşünen insanların da yaşadığını bilmek bile çok güzel ve bu yüzden asla yalnız kalma kardeşim, asla kendini yalnızlaştırma! her ne kadar insanlara kızsan da, küfür etsen de kendini yalnızlaştırma ve kendini toplumdan soyutlama kardeşim! biliyorum elinde değil, kaçıp gitmek istiyorsun, belki de amacının, çabalarının sonuç vermeyeceğini düşünüp intihar etmek dahi düşünüyorsun ama inan bunlar geri dönülmesi zor kararlar kardeşim. bu yüzden tamamen emin olmadan asla böyle kararlar verme! insanları eğitemezsin ama kendine bir şeyler öğretebilirsin, kendi kendini eğitebilirsin. ancak kendi kendini iyileştiremezsin, kendi kendine aşık olamazsın, ilişkiye giremezsin kardeşim. bu yüzden, sen yapman gerekenleri senden öncekiler ve senden sonraki gelecek insanlar için yapmaya, başın dik bir şekilde devam et ve o toplumun içinden kaçma kardeşim. yalnız değilsin, hisset, belki çoğunluk ile kıyaslandığımızda sayımız bir avuç insanı geçmeyecektir. ancak şunu unutma ki, en büyük ateş dahi çok küçük bir kıvılcımla alev alır kardeşim, en büyük ağaç bile çok küçük bir tohumdan oluşur, tıpkı bizlerin ve hatta devasa evrenimizin yapı taşını oluşturan şeyin küçücük bir atom parçacığından olması gibi. bizlerin beynini çok yıkadılar kardeşim, biliyorum farkındasın sen de ama inan ki hem senin hem de bizlerin farkında dahi olmadan daha birçok beyin yıkama gerçekleşiyor. ilk ailelerimiz beynimizi yıkıyor, sonra çizgi filmler, kitaplar, romanlar sonra reklamlar sonra arkadaşlarımız , sonra sosyal medya bu sonralar bitmiyor kardeşim. sonsuz hız ve sürede dönen ama kısır seçeneklere sahip bir çarkın içinde gibiyiz. ne yazık ki saf, duru bir akıl olarak kalamıyoruz ve bu belki de en acı gerçeklerden biri, üzgünüm kardeşim. kobay farelere yaptıkları deneyler gibi, sürekli bizleri deniyorlar, test ediyorlar, belki bir fare kadar değerimiz bile yok, çoğunun gözünde ama olsun! farelerin benden daha değersiz olduğunu kastetmiyorum yanlış anlama, ben tıpkı senin gibi, kendimi herhangi bir canlının ne kadar değerli ya da değersiz olduğuna karar verebilecek bir mertebede görmüyorum, göremiyorum. fotosentez yapan da, memeli ya da memesiz olan canlı da, eşeyli ya da eşeysiz üreyen de fark etmeksizin, her canlı benim için aynı kardeşim ve hep aynı kalacak. herkes gibi benim de inandığım bazı doğrular var kardeşim ama sana şunu temin edebilirim ki kendi hayatımdaki doğruları, kendi hayat, tecrübe ve bilgi süzgecimden geçirmeden doğru olarak kabul etmiyorum. zaten benim seni anladığım gibi senin de beni anladığına eminim kardeşim. bir sona bağlamamı beklediğini düşünerek şunları eklemek istiyorum; ne bu yazımın ne de bu hayatın bir sona bağlanacak bir kısmı, bir tarafı yok kardeşim. fakat, bunun sana bir umutsuzluk, bir pes ediş olarak geçmesini de hiç istemem. bu anlamak kardeşim hayatı, evreni, kendini, benliğini anlamak. bazen bir şeyleri yarım bırakmak iyidir kardeşim, eğer sonunu getiremiyorsan, kim bilir belki de bir gün birisi getiremediğin o sonu layıkıyla yerine getirir, bu yüzden umudunu kaybetme. asla!
dipnot: belki aranızdan daha fazlasını okumak isteyen olur. blog