ülker markasının sahibi olan murat ülker, kişisel blog sitesinde uzunca bir yazı yayımladı. bu açıklamalardan bazı öne çıkanları aşağıda derledim, sizce haklılık payı olabilir mi?

"zaman zaman yazılarıma gıdaların içerikleri, tehlikeleri, zararlı olup olmadıkları ile ilgili yorumlar geliyor. bunların bazıları trol, bazıları dikkat çekmeye çalışanlar, bazıları ise gerçekten bilgi edinmeye, işin doğrusunu öğrenmeye çalışanlar ... sadece şunu belirteyim, insanları hatta çocukları zehirlemeye yani öyle diyorlar, ne inancımız, ne ahlakımız ne de insanlığımız izin verir. böyle kesin bir bilgi olsa o gün tüm işlerimizin kapısına kilit vurur, piyasadan çekilir, insanların mutluluğu için gereken neyse onu yaparız."

"modern gıda üretim ölçeğini göz önünde bulundurduğumuzda, katkı maddelerinin olmadığı bir sistemi hayal etmek neredeyse imkansızdır ... son yıllarda, tüketicilerin “doğal” ve “organik” ürünlere olan ilgisi arttı. bu eğilim, gıda sektörünün üretim anlayışını değiştirmeye başladı. birçok üretici, üretim ölçeğine bağlı olarak, katkı maddelerini daha dikkatli kullanmaya ve alternatif yöntemler geliştirmeye yöneliyor. ama katkı maddelerinin tamamen ortadan kalkması mümkün değildir. "

"ultra işlenmiş gıda bilimsel ve teknolojik bir terim değildir. uydurulmuş ve korkutucu bir terimdir. neyi havi olduğu ve nereye kadar uzandığı belli değildir. içinde geçen “ultra” sözcüğü “işlenmiş” sözcüğü ile birleşince korkutmak isteyenin elinde oldukça korkutucu bir araca dönüşüyor. bu tanım nova diye bilinen bir gıda sınıflandırma sisteminden gelmektedir ve sırf işlendi ya da ultra, ne kastediliyorsa işlendi diye sağlığa zararlı olmaz. gıda sadece ‘işlenmiş’ olduğu için sağlıklı ya da sağlıksız değildir.

"özellikle sağlığa yönelik kaygıların giderek arttığı ve sağlıklı yaşamın bir “ideal” haline geldiği günümüz toplumunda, “düşük şeker,” “probiyotik destekli” veya “glutensiz” gibi sosyal medyanın ve takipçi kasan sosyal medyanın pompaladığı ifadeler, tüketicilerin bir ürüne yönelmesinde ve diğerinden yalan yere kaçınmasında belirleyici bir rol üstleniyor. burada gıda sektörünü de büyük iş düşüyor, şeffaf olmak ve öğretmek gerek: bazı ifadeler, her zaman tüketiciye sunulduğu kadar şeffaf olmayabiliyor. bir ürünün “şeker ilavesiz” olarak tanıtılması, şeker yerine kullanılan içeriklerin indirgenmiş şeker bulundurması olası yan etkileri aynen korur."

yazının tamamı bu linkte yer alıyor.

halka doğru dürüst naturel, organik şeyler yediriyoruz. fındıklı çikolataya fındık, muzlu süte muzu alasîyla katıyoruz demek yerine; tamam katkı maddesi katıyoruz ama ayarını kaçırmıyoruz mesajı. pek iç açıcı gelmedi.
asıl kaygı bu olmamalı bence.

kimseye dükkanı kapat diyen yok, kârdan feragat edip doğal ürünler sunabilirsiniz insanlara.

zira ben kabul edilebilir katkı değil, tamamen sağlıklı gıda istiyorum.

okumadim

ülker yiyeceğime gider ürünü alacağım kağıt parayı yerim, muhtemelen daha sağlıklı olur

teşekkürler murat dayı

nussknacker ın fındıklı çikolata tabletini rahatlıkla bitirirken ürettikleri çikolatalı gofretin yarısında boğaz yanması yaşıyor 36 gr lık gofret yenmiyor onunda nedenini açıklamış mı :)

yıllar boyunca, neredeyse her ürününe nişasta bazlı şeker koyan, yetmezmiş gibi bir de cargill'le ortak olan kendisi değil de halamın oğlu olduğu için samimiyetine inandığım açıklamalardır.

sütte leke vardır, kendisinde yoktur!

edit: günümüzde şeker pancarından elde edilen şekerin en ucuz alternatif olduğu şeklinde bir mesaj aldım. hala oğlumla sıkıntı yaşamamak adına girinin başına yıllar boyunca sözcüklerini ekledim.

oncelikle ulker ile ilgili kotu bir yorum yazmak dava acmalarina sebep olabilir, bu firmadan gurbetci olarak bile dava yemek istemiyorum o nedenle elestiri yapmayacagim.

halkin alim gucu de belli, bir kisminin gucu ulker urunlerini almaya yetiyor, luksemburgda da yasamiyoruz, anliyorum. amma velakin gida dedektifi youtube kanaliyla girdiginiz hukuk mucadelesine anlam veremiyorum. biraz uzlasmaci, biraz yumusak, kendinizi ifade etmeye donuk bir tutum, firmanizin pr'i icin cok daha yerinde olacaktir diye nacizane fikrimi belirteyim.

"yapıyoruz ama bir sorun neden yapıyoruz?" türünden açıklamalardır.

katkı maddeleri kullanılmadan da ürün üretebilir ve üstelik bununla para da kazanabilirsiniz.

ama sizinki para kazanmak değil "çok kazanmak", "sonsuz zenginlik".

ve fakat buna da aslında sizin "inanc"ınızın izin vermemesi gerekmiyor mu?

lakin bu "küçük günah"lar affedilebilir belki zira alnınız "secde" görüyor.

insanlar kanser olmuş, sağlıksız beslenmiş ya da metelik etmeyecek ürünlere dünya para vermiş...sizin umurunuzda mı?

bir uyarı da okurlara olsun "yediğiniz, içtiğiniz ürünlerde kalori hesabı yerine kimyasal hesabını dikkate alın, artık"

ülker demek boğazda yanma, ağızda oluşan ve kolay kolay gitmeyen yapay bir tat demek benim için. nasıl bir tatlandırıcı kullanıyorlar bilmiyorum ama merdiven altı üretilen şekerli gıdalardan bile kötü durumdalar.

korkunç markadır ülker benim için.

şeytana güvenirim patron milletine güvenmem, hiç kusura bakmasın kendisi.

hak verdiğim açıklamalar. sebze-meyve, süt ürünleri, et ürünleri hatta ekmek, makarna bile dahil ülkede yenilecek bir şey kalmadı. bir tek bu adam mı suçlu. palm yağı ve glikoz şurubu, tarım ilaçlarıyla yıkanmış sebze-meyvelerin yanında çok masum kalıyor. hatay'da avrupanın plastiği yakılıyor, külleri çukurova'da buğday tarlalarına, mersin'de narenciye bahçelerine kadar ulaşıyor. düşman işgal etse bu topraklara bu kadarını yapmazdı. içimizdeki düşmanlara kaybettik.