girişinde "paralı konser istemiyoruz", "faşist radikal", "
odtü bizimdir bizim kalacak"
sloganlarına tanık olduğumuz, kapıdaki
görevlilerden birinin öğrencilere karşı hırçın tavırlarının tarafımdan (da) hoş karşılanmadığı akademik yıl açılış konseri. içeride boğucu, yığılmış bir kalabalık yoktu ancak seyirci ve sahne iletişimini
sıfıra indirgeyecek sahne koordinatlarıyla konsere dahil olma çabası göstermek durumunda kalan bir kalabalık oluştu. sahayı çevreleyen tellerin ardından itibaren konuşlanan dinleyeci kitlesi olarak "bari bir de kuruyemiş atmayınız tabelası assaydınız" diye içerledik açıkçası. tamam oraya ekran filan yapmışsın
afili afili, yüz ifadelerini takip edelim diye ama bi' yere kadar. neyse amma çok kafaya takmışım ya. zaten mor ve ötesi ile şebnem ferah da bu hususta yanımızda olduklarını belli etti.
konserin
mor renkli kısmı malum.
mor ve ötesi, her şarkıya kendine has görüntü kampanyası çerçevesinde bir sunumla karşımızdaydı. stadımızdaki
devrim yazısından,
darbeden,
meclisten bahsedildi şarkı aralarında. "başbakanımızı kaba buluyor musunuz" diye soruldu. şirket mirket dinlenmedi. "asıl sorunu sadece bugünlerde değil, seksen zamanında aramalıyız belki de" lafı geçti. konseri dışarıdan izleyen protestocu kitleden o esnada bir uğultu yükseldi. sonra stadyumda herkesin bir derdi varmış anlaşıldı. kendim öyle hissettiğim için mi öyle geldi bilemiyorum ama konserin mor ve ötesine ait kısmında dinleyici nispeten coşkusuz ve pasifti. tabii hemen arkamda cırtlak sesi ile bağıran kızı saymazsam..
mor ve ötesi, bitirmeye doğru izleyicilerin aydınlatılmasını talep etti. artık biz de karanlıkta değildik. şebnem ferah çıkana kadar bir süre oyalanıldı. o esnada önümdeki iki insanın diz üstü
bilgisayarlarını çıkartıp bağlanması;
naklen entry girmenin dayanılmaz hafifliğini mi yaşıyorlar acaba diye şüphelenmeme sebep olmadı değil. (yani: oldu)
şebnem ferah konserinin başlamasıyla kalabalık aktive oldu.
can kırıklarının üzerine basıldı. düşmek kalkmak, sevmek sevişmek irdelendi.
kadın olmaktan kaynaklanan kimi can acıları, sadece
regl dönemi sancıları olarak algılansa da kimilerince, öyle olmadığı hatırlatıldı. söylediklerine yine doğaçlamalar kattı. en son izlediğim konserinde gitarı davula geçirmiş olması sebebiyle, "ya o kadar da doğaçlayabilir mi acaba bu gece" dedirtti.
mayın tarlasında seke seke ilerlerken kalabalıkla birlikte kolları havaya kaldırıp iki yana sallama sekansının "
don't worry be happy" tadında olmadığının bilincinde, kaygan deliklerde biriktirdiğimiz aşkların onlara ne denli fazla olduğu bildirildi. kendi yarattığın bir şarkının gözlerinin önünde bir kitle tarafından bir ağızdan söylenmesinin
orgazm ile eşdeğer olduğu ve konser kaydı bir albümün
çok şık bir hareket olacağı tespiti alenen olmasa da, yapıldı.
konser sonunda mor ve ötesi sahneye davet edildi. (bkz:
küçük sevgilim)
son şarkıda yağmur hızlanmaya başladı. konseri yıkadı, bizimle yerimize yurdumuza kadar eşlik etti.
, böylece okulumuz açılmış oldu.