2002'de ot ve makarnayla beslenen bekir pakdemirli beyanatı...
2002'de 11 yaşındaydım. bizim evden pastırma, et, baklava, kaymak eksik olmazdı.
yalnız muz ve kivi krizi vardı bak o doğru. muz ve kivi çok pahalı olduğundan beslenme çantasına muz ve kivi koymak yasaktı. hatta hamburger koymak da yasaktı.
bu üçünü koyacaksak öğretmenimizden izin almak ve kimseye göstermeden gizli gizli bir kenara çekilip yemek zorundaydık. çünkü maddi durumu yetersiz olan arkadaşların canı çekebilirdi. ben babamın her seferinde öğretmenden izin alması suretiyle hamburger,muz ve kivi koyuyordum beslenme çantama. ama yerken biri görebilir diye o kadar rahatsız oluyordum ki bir süre sonra koydurmaktan vazgeçtim.
o zamanlar mcdonalds burger king falan pahalı restoranlardı ve küçük şehirlerde yoktu. hamburger ve pizza alışılmışın dışında lüks birşey gibiydi ve günümüzdekinden çok ama çok daha lezzetliydi. mcdonalds ve burger king'e küçük şehirlerde doktor avukat vs. çocukları giderdi genelde.
bunun haricinde o yıllarda yerli malı haftası olurdu, herkesin annesi envai çeşit börekler, pastalar, çörekler yapıp çocuğuna verirdi, iki gün sınıftaki herkes tıka basa 100 çeşit yemek yerdi. kafamıza çeşitli meyvelerin kartondan minyatürlerini takardık.
ben portakal olurdum, arkadaşım patlıcan olurdu, herşey çok eğlenceli ve komikti bence. bir keresinde yerli malı haftasında 10-15 çeşit yemek yiyen bir kız sınıfın ortasına kusmuştu, çok gülmüştük.
demem o ki, 2001 yılında et yiyebiliyorduk tabi ki, yiyemesek bile zaten herşey çok keyifliydi, şimdiki gibi her yerde özel okul yoktu. öğretmenler düşünceliydi, maddi durumu olmayan çocukları diğerlerinden daha çok önemseyip kuralları ona göre belirlerlerdi.
bizim sınıf öğretmenimiz, tamamen zihinsel engelli bir kızı, ailesi maddi durumundan ötürü zihinsel engelliler için özel bir okula yollayamadığından, 2 sene boyunca sınıftan ayırıp, ona özel eğitim verip, ona okuma yazmayı güçlükle de olsa öğretmişti.
sınıftaki öğrenciler ve velileri de kıza ve ailesine gayet anlayışla yaklaşırlar, herkes müsamaha gösterirdi.
kısacası eskiden et de vardı süt de vardı, insanlar da genel olarak daha düzgün ve fedakardı.
çiçeği burnunda tarım bakanımız
buyurmuşlar.
paragraf aynen şöyle;
"chp milletvekilleri bu işlere hiç girmeye kalkmasın lütfen. 2002'de bu milletin yiyecek eti yoktu, bugün ise bakın 15 kilo yiyor. her şey kırmızı etten yana. ayrıca türkiye'nin protein üretimi bakımından da bir eksiği yok."
ben hatırlarım, mahalledeki başı boş kedi-köpekleri toplar, kesip yerdik. komşulara dağıtırdık. çünkü buzdolabımız ve fırınımız olmadığı için, etleri saklayamaz, fırında da pişiremezdik. neyse ki akp geldi, ülkeye et geldi. refahlık geldi.
onu bilmem de 2002 de pringles yiyorduk pahalıydı falan ama tadını bilirdik. şimdi pringles lüks sınıfından çıkıp ultra lüks sınıfına girmiş.12 lira olmuş. bir asgari ücretli tüm maaşını gömse 134 paket alabiliyor evine en fazla.
ayrıca 15 kilo et ortalama 700-750 lira yapıyor. 15 kilo yiyen halkı getirin alnından öpeyim. millet bu parayı kurbanda gömer 1 sene kestiği eti azar azar tüketir yetmediği yerde kasaptan alır. millet vekili olarak milleti azcık tanısalar oda yeter bize!
nasıl unuturuz o zamanları, son mutlu günlerimizdi.
çok doğru tespit. ben mesela 2001 krizinden sonra mecburen spora ara verip anca 2006 yılında başladım. protein bar falan da yoktu. tenks reis.
aynen...
o zamanlar birbirimizi yiyor, ete para vermiyorduk
şimdi dövletimiz sağolsun birbirimizi sikiyoruz göte de para vermiyoruz
2002 yılında babamın kebap lokantası hala aktif idi ve iyi de satış yapıyordu. pişirilenin et olduğuna da eminim. tuhaf bir beyan olmuş.