insanların konuşması ayrı, insanların yüzü bile ayrı güzelmiş. şimdi herkeste bir suratsızlık ve hayattan bezmişlik. o zaman da zordu hayat ama insanların yüzündeki ışıltı pırıl pırılmış, kaybolmamış.
günümüzdeki dejenerasyon insanların yüzüne bile yansıyor demek.
burası büyük ihtimal istanbul. o zamanlar istanbul nüfusu 5 milyon civarıydı, doğudan göç vardı fakat doğudan gelenler istanbul şartlarına uyum sagliyorlardi ve dolayısıyla istanbul türkçesine hakim oluyordu.
şimdi ise nüfus 18 milyon ve gelenler istanbul'a kendi sartlarini direttiler, bir de cahillige prim veren bir hükümet var 18 yıldır bu ülkede.
kibarlık, naiflik, saygılı, bilgili olmak şu an onların gözünde "ibnemsi biri" gibi.
not: mübadeleden beri istanbul'da yaşayan bir ailedenim.
not2: doğu derken istanbul doğusu, karadeniz, güneydoğu, akdeniz dahil.
ekonomik zorluklar olmasına rağmen,insanlar bugünkü gibi delirmemiş kibar ve zarifler.
maalesef böyle insanlarımız artık olmayacak.
bir ülke düşünün ki yıllar geçtikçe yıllarda geri gitsin. bu insanlar buharlaşmadı muhakkak ki, bu insanlar aramızda. bu insanlar hepimizin babası, annesi, amcası, eşi, dostu... fakat bu insanları bulup şimdi röportaj yapsanız aynı derli toplu hitabeti ve dilbilgisini yakalayamazsınız. çünkü zamanın ruhu bu insanları da kendine benzetti. artık hepimiz kürtaj yapıyoh.
sabah 5:30 civarında kalktık diye söze başlayan adamın ses tonu ve aksanı için 3 gün uykusuz işe giderim.
trt'de fon müziği olarak
pink floyd'un girdiği günlermiş. (1.20'de giriyor)
sözlükte yine bir "ölüler de zannediyor ki diriler her gün helva yiyor" hadisesi gerçekleştiren başlıktır. 1950 lerin fotoğraflarında kızılay'da yürüyen şık giyimli adamları görüp "ne güzel memleketmişiz" demeye benzemiş bu iş de. 1 km ötedeki sefaleti ve cahilliği göstermiyor tabio fotoğraflar.
halkın ortalaması emin olun o gün bugünden daha cahil ve kabaydı. ancak tv o zamanlar çok elit bir yer olduğu için cahil adamın tv de yeri yoktu. insanlar tv ye seçerek çıkartılıyordu. röportajı yapan muhabirin saçmalayacak adama mikrofonu uzatması hadi uzattı diyelim bunu yayınlaması mümkün değildi o zamanlar için. yoksa biz medeniyetin beşiğiydik de sonradan bu hale gelmedik yani. ortalama insan kalitemiz hep düşüktü. ancak vasati insan haddini ve yerini bilirdi.
günümüzdeki sıkıntı ise vasati insanın her yerde her şeyi kendisine hak görmesi. müthiş bir vasati insan özgüveni ile karşı karşıyayız her yerde.
şimdi üniversite bitirenler böyle konuşamıyor.
sınava girecek öğrencilerin konuşmasını da gayet düzgün bulduğum röportaj. ne yapıyorlar kim bilir, umarım sağlıklari yerindedir.
konuşanların üslupları, kelime hazneleri daha ilk anlarda dikkat çeken röportaj.
o yıllarda o yaştaki çocukların bile kullandığı kelime sayısı şimdilerde herhangi bir devlet üniversitesine torpille girmiş bir akademisyenden fazla. ne üzücü...
ayrıca insanlar yoksul, ama bir şeylerin farkında ve bunu devlet televizyonunda rahatlıkla eleştirel bir dille ifade edebiliyor. nerden bakarsanız ilginç, güzel...