elemeler öncesi milli takımın hiç de güven vermediği karşılaşma. takımda vasatın üstündeki tek isim sanırsam aurelio idi. arda ise sol kanada geçtiği zamanlarda daha etkili oldu ama yeri sürekli değiştirilerek 2 defa sağ tarafa kaydırıldı. takımda görülen en büyük eksiklik daha defanstan çıkarken oyun kuramamak. bu elbette defanstaki oyuncularımızın topu oyuna sokma becerisinin düşüklüğünden kaynaklanıyor.
orta alanda ise
yıldıray baştürk yanında bir tane daha oyun kurucu olmayınca çok etkisiz kalıyor. zaten lüksemburg gibi bir rakibe karşı bu kadar temkinli bir 11 ile oyuna başlamak bana çok saçma geldi. kanat organizasyonları ise her zaman ki gibi türk futbolunun yine en büyük problemi.
forvet hattına baktığımızda ise
fatih tekke ve
nihat kahveci ikilisiyle başladı
fatih terim. ikisi de belki bireyse açıdan yetenekli futbolcular ama iyi bir ikili oluşturabileceklerini sanmıyorum (atılan gole rağmen). her ikisi aynı anda oynadığında hava toplarında büyük zaafiyet yaşıyoruz. fatih terim bu bölgede ya
hakan şükürle devam edecek ya da son günlerde türk futbolunun yetiştirdiği önemli yetenek (!)
mert nobreyi kullanacak. sanırım kullanırda.
son olarak maç öncesinde okunan milli marşlara değineyim. mehmet aurelio başta biraz bir şeyler söylemeye çalıştı ama elbette olmadı. tabi ki bilmiyor şu anda marşımızı. ama diyeceğim o ki; madem bu arkadaşı türk yapıp milli takıma aldınız, en azından maçtan önce biriniz türk milli marşının "hazır ol" pozisyonunda dinleneceğini de bu adamcağıza söyleyemez miydiniz?
edit: işin en komik yanı ise "mehmet" ismini verdiğimiz aurelio'nun oyundan çıkarken istavroz çıkarmasıydı. buna bir şey diyeceğim yok adamın inancı. tabi ki çıkarabilir. ama ismini neden mehmet yapma gereği duydunuz. mehmet ismi "muhammed"den gelmez mi?