bu konuda bireysel tecrubelerime dayanrak birseyler soyleyebilecegime inaniyorum.
bundan 3 sene evveldi. "denizine dikkat edilmesi" yonunde belediyesinden bir emir aldigimiz sileden (bkz: silemize gelelim gulelim eglenelim) denize dahi dikkate edemeden istanbula'a donuyorduk. birinci cogul sahisdan da anlasilacagi uzere ben ve birisiydik (bkz: cheja). o ben ve birimiz, sileden istanbula sikinin keyfine gore kalkan otobusun sikinin keyfini onceden tahmin edemedigimiz icin kacirmistik. yorgun ve bitkindik.
her yorgun ve bitkin insan gibi ben de iki otobus sikinin keyfi arasinda gecen sureyi cekirdek citleterek gecirmeyi dogru buldum. cheja bu fikrime olumlu bakti. ve iste cekirdeklerimizi almistik bile.
cekirdekleri citletmek icun uygun bir aralik aradik, sahil mi iskele mi samandira mi nedir oraya inen dokme beton merdivenlere oturduk. ben tam bir okuz oldugum icin cekirdeklerin posasini gelisiguzel merdivenlere atiyordum. cheja ise aileden avrupali oldugundan olacak bu dokme beton yapinin bal dokulup yalanacagi gunlerin hasretini ceker gibi kabuklari elinde biriktiriyor, kabuklar arttikca eline batiyor cani aciyordu.
cani acidikca bana tiri viri etmeyi cok seven cheja, en ingiliz murebbiyesi tavrini takinarak "otis kabuklari yerlere atmayalim" dedi. cheja cadde kizi, cheja benim gibi toprakla sevismemis, anadolunun bagrindan kopup gelmemis. ne bilsin ki yere atilan cekirdek kabugu kisa zaman icerisinde en yakin karinca kolonisi tarafindan toplanir, yuvalara yonlenir? bilmediginden tiri viri etti.
ben de ona kabuklari attigim yerde beliriveren karincalari isaret ederek: "iste onlar rizkimi topluyor" dedim.
bu rizk kelimesi su sozlukte kime taksak bol gelecek, kulaklardan fiskiracak beynimde bir ampul oldu yandi. bana verilen kisa zaman zarfinda istedim ki kullarim, su aciz karincalar kendilerini besleyen, yasatan ve var eden ustun gucu bilsin. benim zati ve subuti sifatlarimi tanisin.
iste bu vecd ile cahiliye donemini yasayan, "neden variz? niycun yasiyoruz? bu antenler ne ise yariyor?" gibi sorular ile bir bilinmeze savrulduguna inandigim karincalara gorunmek, ebedi ve ezeli sebep olmak istedim.
once caglar oncesinden bugune tanrilarda degismez bir tavir olan "tebaasindan memnun olmayan tanri" hallerine, durusuna gectim. paso rizk, paso nimet ama karincalar kendilerine boylesine merhametli ve eli bol davranan tanriya sukrediyorlar miydi? hayir. varsa yoksa nimet, varsa yoksa keka hayat.
once az evvel attigim kabuklardan birini cekistiren karincalardan birisinin israrla elinden rizkini aldim. tis, bana misin demiyor. deli gibi nimete atliyor. bu hosuma gitti. biraktim.
sonra cekirdegin kabugu yerine icini cikarip bir kenara kodum. yanindan bir karinca gecti. hic orali olmadi. parmagimin ucuyla yonunu degistirdim, hafifca nimete, ise yonlendirdim. baktim hic sallamiyor. kendisini aldim, bir fiske ile uzaklara, arafa yolladim. karinca halkina da seslendim : "suphesiz nimet gorende anten ceviren, okun yaydan ciktigi gibi dinden cikar. ne aci ki onlara gittikleri yerde sadece hiclik vardir."
karincalar biraz toparlanir gibi oldu. ama bir ornek olmasi adina attigim cekirdek icini bir kenara ayirdim, kutsal emanet oldugunus oyledim. yanina kimse yaklasmasin diye bir de guzel yapraklarla cevreledim. iste tapinagim, iste kullarim. karincalara dedim ki: "bu karincanin (cekirdek demeye calisiyorum) ici size suphesiz haram kilinmistir. cevresinden geciniz. sizin icin biz suphesiz daha nice nimet sunduk. boylesi bir nimeti alip da sallamayan o cirkin karincaya ve soyuna ilenc olsun."
karincalar bu dedigimi hic sallamadilar. bu yuzdendir ki yaprakli bolgeye gireni binbir sekilde cezalandirdim.
bu sirada beklenmeyen oldu, cheja bu tavrimdan memnun olmadigini dile getirdi. tanri ile kul arasina girilmez diye ikaz ettiysem de, kendisine ait bir koloni kurdu. bana da kustu (evet, dogru bu). chejanin ebu cehil kolonisinde karincalar ar haya nimet rizk bilmeden kafalarina gore takiliyorlardi. bundan igrendim, oc alici bir tanri oldugum icin, chejanin kolonisi ile kendiminkinin arasina da bir bent cektim. geceni de hakladim.. chejanin tarafindan gelenlere usenmeden bir bir mevcut haram helal kodeksini ozetledim, aksi davranisa gireni arafa yolladim.
cheja benim fasizan tek tanrici tavrimdan igrenip kendi grubunu savundu, onlara komplimanlar etti. sabirli bir tanri oldugumdan bekledim. cheja bir ara oyundan sikildiginda, kitabina bakarken, chejanin tarafindaki karincalara tarifsiz acilar yagdirdim. cheja bana cok kisti, bagirdi. gokler inledi. ben daha gur bagirdigim icin chejayi kisa zamanda pistirdim. "iyi ne bok yersen ye" dedi. guldum.
ve iste tek tanri bendim hah ha!
kisa zamanda eski barikati kaldirdim. o barikat yerine telef olmus karincalardan bir anit diktim ki gorsunler: tanrinin gazabi oyunmuymus degil miymis?
sonra farkettim ki yoklugumda karincalar hemen fiydiracaklar, haram helal unutacaklar. hemen iclerinden bir tanesini resulum atamaya karar verdim. yalniz basina aylak aylak dolasan bir tanesini sectim. dedim ki:
"ey karinca, simdi yedi kat goklere aklinin almayacagi bir aleme cikiyorsun"
parmagimin ucunda yuz hizama cikardim. kendisini birebir muhatap kabul edip dedim ki
"senden evvelkiler sirk yolunda helak oldular, simdi de kavmin ilk firsatta bana sirt donecek sapkin bir kavimdir. de ki tek tanri otistir, o rizkinizi verir, o sizi gozetir. o hep tepeden tepeden gozleyendir. onun gozunden hic bir sey kacmaz. hinc alicidir, ama merhameti de sinirsizdir. sen secilmis karinca bu karincalara ornek ol, en guzel karinca ol diye secildin. kavmini gozet, sinirini asani as kes, suphesiz ki biz sinirini asanlari kesmesini bilenlerdeniz."
karinca bu soylevi duydu. ama anlamadi. anlamasini da beklemedim. ben tanri, o sadece bir karinca. ben ne desem de ona neyi neden yapmamasi gerektigini izah edemezdim ki? gorece olarak dahi ustunlugum kesin idi. karincanin uzerine tukurup onu yagladim, mesih ilan edip, gozettim. yanindan gecen, uzerinden dolasani affetmedim, harcadim.
bu sirada bir saatlik suremin doldugunu farketmistim. cheja ile konusurken mesihi kaybedecegimi farkedip onu yanima aldim. kisa sure icinde iyi bir ornek olmustur, olamadiysa zaten bu kavim helak olsa da olur dedim.
ikinci otobuse yetismek icin ayaga kalktigimizda, o kisacik zaman icinde bir ordu karincanin kutsal nimete saldirdigini gordum. bu kavim adam olmaz diyerek soyle bir tepindigimi hatirliyorum. mesihimi de yanima alip ilerlerken chejanin hala israrla benimle konusmuyor olmasi cok gucume gitti.
ya oynuyordum, canim sikildiydi dedim. inanmadi. abi ciddiye aldigin seye bak, karinca ya dedim. o arada ciddiye almadigimi belirtmek icin mesihi de bahcearasina salladim. orada kayisi, dut ne bulursa yesin kendi kavmini baslatsin diye de kutsamayi ihmal etmedim. donuste otobusun kalkmak uzere oldugunu gorduk. tanriya cok sukur kacirmadan bindik de, sehre donduk.
chejayi da yolda komiklik yapip kandirdim, guldurdum. huyum kurusun.