seslendirdiğim bir şiirdir.
çok sevdiğim bir arkadaşımı kaybettikten sonra daha çok anlam kazandı dizeler. "oranj değilim." diyordu hep.
(bkz:
lale müldür) - hermetika
seni ilk gördüğüm gün, sonbaharın yabanıl kahverengi geyiği benim için olduğunu
anlamıştım. boynuzların iletken elektrodlar gibi, tuzumsu bir karla kaplanmıştı.
ağaçların etrafında yavaşça dolaşan buğuların ve serpiştiren buzdan iğnelerin arasında mor'u tanıdım.
omurganda yanan ışıkla oryantal ikonların
karanlık gölgeleri ardında kırmızı ve
maviyi karıştırıp moru elde ediyordun:
gizin rengini...
beni ilk gördüğün gün senin için
olduğumu anlamış mıydın?
bal peteklerinden bir yağmur yağıyordu. defne ormanlarının arasında oranj'ı tanıdın. ikimiz de
duruyorduk öyle kolera çarpmış gibi sersemlemiş, büyülenmiş, buğuların üstünde.
hiçbir şey değişmedi yine de çünkü "aşk likid korku dolu bir kadehtir."
budist rahiplerin safran giysileri yanıyordu havada. birisi yerde mor giysisiyle yatıyordu.
sana yalan söylemek istemiyordum. oranj olmadığımı, mor olduğumu benim de,
hatta hileli bir "deeper blue"olduğumu... birbirine zıt iki renk...
anlamıyordun...
kadın yogilerin cinselliğini arttırdığı söylenen
mor bir ışıkta beni oranj sanıyordun.
oranj değilim ben, yasın belirtisiyim, morum, safranım belki ama oranj değilim. mutluluk çıkmaz benden.
benim turunçgillerim yapraklarını ağlar.
yine de senin için tuhaf şövalyem, incelikli zulmün için, kalbimin morluklarını unutup oranj olmayı deneyebilirim.
"o, omega, gözlerinin mor ışığı."