şairi ben olsaydım denilen şiir
Previous / Next (4) - Last Page (99)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim….

ne hissettiysem onu söyledim, onu yaşadım.

yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım.

asla keşkelerim olmadı.

hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım.

karşıma bazen gerçek yüzler , bazen sahteler çıktı ama olsun ben yine sadece hislerimle yaşadım.

asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim, ya da asla birini severken karşılığını beklemedim.

dostluğuma değer biçmedim , sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim.

sevdiysem sonuna kadar gittim,bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim.

bazen çok kırıldım , bazen belki de kırdım.

ama hata insana mahsustur dedim. affettim, af diledim.

kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yine de affettim.

onlar belki beni saflıkla yargıladılar.belki de içten içe sinsice güldüler.

ama asıl unuttukları şuydu. ben aldanmadım.

aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar.

bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için…

kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için…

oysa ben hiç insan kaybetmedim.

sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar.

can yücel
7 favorites - -
eğreti zamanlar kayıp geçti
bir deli yıldızları sayıp geçti
bir adam köprülerde ağlıyordu
o adam deliydi ben akıllıydım
hu dedi ninnilerde güzel kızlar
güzel kızlar var olsun

dünyada bir ben varım
bir de bu olmayası sahipsizliğim
(…)
siz beni bu şehirden alıp götürün
tükenmez yağmurlarda ıslatın
elime iki kulaç ip verin
düğümleyip düğümleyip çözeyim
şehrin bütün ışıklarını söndürün
kapatın bütün kapılarını
beni bu şehirden alın götürün
bir elim sağ cebimde
bir elim sol cebimde
bu hüznü siz de bilirsiniz
anlat deseniz anlatamam
enine boyuna yaşarım ancak

bu koku bilmediğim bir koku
bu gece kayık düşlerden birine benzer
dört yanım karanlıkta
büyük rüzgârlarda savrulacağız
öylece dur kollarımda öylece
karanlıkta telâşla seni hatırlıyorum.

turgut uyar - tel cambazının telden düşerken söylediği şiirdir
1 favorites - -
son zamanlarda dizelerini kıskandığım şairlerden seyyidhan kömürcü.
hatırlamayı unutmak
"dünyada çok önemli şeyler oldu
ama ben de sizin eve baktım
bir tayın bir taya baktığı
bir tayın bir taya uzun uzun baktığı
bir tayın bir tayı bıraktığı gibi
dünyada çok önemli şeyler oldu

atlar yalnız kalmamak için bu kadar koşarlar diyen o at
yalnızlar koşarken de yalnızdır diyen o at
yalnızlar öperken de yalnız
ben sana sımsıkı sarılırken de
o at buramdaydı

bu ses nereden geliyor dediğim o gün
göğsümdeki at kardeşlerim
göğsümdeki at yere uzandı

dünyada çok önemli şeyler oldu
hem ölmedim yüzükoyun
hem alnımda yeryüzü

ölürüm dediğim yerde ev yaptım."
13 favorites - -
sisler bulvarında öleceğim
sol kasığımdan vuracaklar
0 favorites - -
bu başlığı iki yıl önce ben açmıştım. dün bu başlıktaki bir entrynin debe'ye girmiş olduğunu görmek beni çok mutlu etti.
bu vesileyle ben de çok sevdiğim bir atilla ilhan şiirini paylaşmak istedim.

sen benim hiçbir şeyimsin
sen benim hiçbir şeyimsin
yazdıklarımdan çok daha az
hiç kimse misin bilmem ki nesin
lüzumundan fazla beyaz
sen benim hiçbir şeyimsin
varlığın yokluğun anlaşılmaz

galiba eski liman üzerindesin
nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
dudaklarınla cama çizdiğin
en fazla sonbahar otellerinde
üniversiteli bir kız uykusu bulmak
yalnızlığı öldüresiye çirkin
sabaha karşı öldüresiye korkak
kulağı çabucak telefon zillerinde

sen benim hiçbir şeyimsin
hiçbir sevişmek yaşamışlığım
henüz boş bir roman sahifesinde
hiç kimse misin bilmem ki nesin
ne çok çığlıkların silemediği
zaten yok bir tren penceresinde

sen benim hiçbir şeyimsin
yabancı bir şarkı gibi yarım
yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
hiç kimse misin bilmem ki nesin
uykumun arasında çağırdığım
çocukluk sesimle ağlayarak

sen benim hiçbir şeyimsin
2 favorites - -
atilla ilhan:
aydınlık neyin oluyor senin
2 favorites - -
turgut uyar'a ait olarak bilinen ama aslında yazarının belli olmadığı palyaço şiirini yazmış olmak isterdim;

kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının

belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize

kim sevmezdi çiçekleri filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan” dedi

bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım

herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz

biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde

ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz

umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte

rakı doldurun! eksilmesin

bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz

hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
”duyamadım”, derdim, “tekrar et!”
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz

hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum

kahrol, kahrol!
diyorum

geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
”olur öyle” dedi palyaço,
”herkes alçaktır biraz”
”otur ulan!” dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz

”rakı doldur!” dedim, “eksilmesin!”
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim

ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim

örneğin;

geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim

ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz

kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan”
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz

bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi

biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz

haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz.
36 favorites - -
(bkz: anlatamıyorum)
ağlasam sesimi duyar mısınız,
mısralarımda;
dokunabilir misiniz,
gözyaşlarıma, ellerinizle?
bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
kelimelerinse kifayetsiz oldugunu
bu derde düşmeden önce.
bir yer var, biliyorum;
her şeyi söylemek mümkün;
epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
anlatamıyorum.

hep beni anlatıyor bu şiir, orhan veli de çok güzel anlatmış anlatamadığı...
19 favorites - -
tanrıya bırakılan bir bahşiş içerdiğinden

(bkz: üstü kalsın)
2 favorites - -
mazlum çimen 'in ilk kaseti çimen türküleri 'nde seslendirdiği, ihsan yüce'nin ekmek şarap sen ve ben şiiri.

burada ki link'ten de mümtaz sevinç 'in seslendirmesiyle dinleyebilirsiniz.

yedek şair: şahsım

ekmek şarap sen ve ben
birde sabahın dördü
dışarda kar
odamız ılık
gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
anlattın bana ağzı sarımsakı kokan bir çocukla yattığını
aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını
kıskandım gogeni tahitilim
terlemiş vücudunu silerken
cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini
saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum
güneşi doğurmuştu ölü cisim
martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında
nefesin vücudumu yakıyordu yer yer
sam yelim sahra-i kebirim
kahrettim her şeye o gün
babanın çarap çanağına, gogen'e, kadere, sana, bana birde gittiğin arabanın tekerine
ne diyordum arkadaş...
diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
daha sonra yaparım hayatın felsefesini
sırayla olurum fatih, selim, kanuni
bazen kadın hamamında tellak...
bazen cristof kolomb
napolyon'ken düşünürüm elbede geçen günleri
timur'ken beyazıt'ı yenişimi...
bir kere aristo'nun hocası olmuştum
ona verdiğim dersle gurur duymuştum
bazen jan dark'ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum
eğer daha da içersem
shaskespare halt etmiş derim karşımda
salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
işte mozart'ın aradığı melodi bu diye gülerim
enayiymiş be platon...
bir içsinde görsün... ne felsefesi varmış bu hayatın
anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu
ıslak kaldırımlarda yürürken acırım
önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline
ukalalık işte derim neme lazım senin
kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş...
ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım
şehrin hizbe sokaklarında
yavaş yavaş kaybolur benliğim.
7 favorites - -
Previous / Next (4) - Last Page (99)