çok şey yazmıştım, sildim.
benim çocuğum yok. yeğenim var ellerinizden öper. daha konuşma monuşma, hiçbir şey yok. bebek dediğin çocuk dediğin minyatür insan, bu minyatür insanın da minyatürü yani hala.
anası değilim babası değilim. daha "kendini sevdirmesi için" yapabildiği hiçbir şey yok. beni görünce ağlıyor filan. zaten uzakta yaşıyorum, üç kere gördüm toplam. şu anda ve şu halde, bak öyle allah muafaza öldürmeyi filan geçtim, herhangi, herhangi bir art niyetle dokunmak ne, bakan olsa öldürmekten çekinmem. ölümü gördüm geçirdim ben, ölümden korkum yok. geride de ana baba kardaş eş bırakmış olurum ama kendimde korkum yok, onun "rahatlığı". o bebe artık anamdan da, babamdan da, kardeşimden de, eşimden de önemli çünkü biz geçmişiz, o gelecek.
bildiğin öldürürüm.
bu kızcağızın babası ermişlerden bir ermiş. ilk gördüğümden beridir, kızım olsa ve kaybetsem ne olurdumun cevabı gibi. onun başka çocukları da var, ben gibi değil. o yüzde, o halde, o seste dünyasını kaybetmiş birini görüyorum ben. ve buna rağmen ermişlerden bir ermiş gibi sabır, hani inananına "dağlara teklif ettik de kabul etmedi" çok ağır bir ayettir ya aslında, onun gibi. adem'in günahı yüzünden dağların kabul etmediğini kabul etmek zorunda kalmış...
olum ermişlerden bir ermişe de bunu yapan ülke yansın. yanmaması ayıp. 7 haziran 1 kasım 2015 arası karanlık dönem normal olmuş, olmaması ayıp. o karanlık dönemde hala aydınlıkta olanlar da karardığında aydınlık var, o güne kadar karanlık devam. o karanlıkta böyle ermiş gibi adamlara yazık olmasa keşke ya, güneşi kapatanlar...