etrafınızda siz ne derseniz doğru kabul eden yüz kişi olsaydı ne olurdu? ya da şöyle sorayım;
yanlış bir cevabı aynı anda yüz, hatta bin ağızdan duyduğunuzda, hala kendi doğrunuzda ısrar edebilir miydiniz?
bunu geçmişte merak eden biri vardı ve deney yapmaya karar verdi, ismi de
solomon ascheğer hazırsanız, tarihteki en çarpıcı deneylerden birine dalmak üzereyiz.
deneyin sorusu özetle şöyle: bir grubun baskısı altındayken hala doğru cevabı verebilir miyiz?
solomon, 1950'lerde yaptığı bu deneyde birkaç kişiyi bir odaya topladı.
masanın üzerinde dört basit çizgi vardı.
bir çizgi diğerlerinden açıkça daha uzundu.
katılımcılardan bir çizginin uzunluğunu diğer üç çizgiyle karşılaştırıp hangisine eşit olduğunu söylemeleri istendi.
sorunun cevabı o kadar açıktı ki, çocuk bile doğruyu bulabilirdi.
ama odadaki kişilerden biri hariç, hepsi işbirlikçiydi.
gerçek denek yalnızdı.
ilk birkaç turda herkes doğru cevaplar verdi.
sonra plan devreye girdi.
tüm grup bilerek aynı yanlış cevabı söylemeye başladı.
sıra deneğe geldiğinde herkesin göz göre göre yanıldığını biliyordu, ama o anda bir şey oldu.
katılımcı, gözünün gördüğüne değil, kulaklarının duyduğuna inanmaya başladı ve diğer insanların sözlediği yanlış cevabı söyledi.
oysaki doğru cevabı biliyordu...
sonrasında, aynı deney farklı katılımcılarla devam etti.
%75'i en az bir kez yanlışı doğru sanmayı tercih etti.
katılımcıların %37'si açıkça yanlış olduğunu bilmesine rağmen çoğunluğa uydu ve yanlış cevabı seçti.
bu büyük bir rakam aslında...
yani dört kişiden üçü, sadece kalabalık öyle dedi diye sessiz kaldı.
bu sonuç, insanın gerçeklik algısının ne kadar kolay bükülebildiğini gösterdi bizlere.
insan tek başına yaşayabilen canlı olmadığı için, bir gruba ait olmak ister çoğu zaman. deneydeki kişi ise, aslında özgür iradesi ile doğruyu seçebilirdi, buna hiçbir engel yoktu, ama her nedense gruptaki "farklı" olan, "çıkıntı" olan olmak istemedi belki de.
düşünüyorum da, bu deney şu anda günümüzdeki yaşananlara fazlaca benziyor.
hatta bazen kendimi sanki deneyde gibi hissediyorum.
sosyal medya trolleri, tarikatlar, bizi tuzağa çekmek isteyen dolandırıcılar, sürekli bizi yanlışı seçmemiz için yönlendirmeye çalışanlar...
bir çoğu deneydeki bu yöntemi kullanıyor aslında.
sahte ve çoğunluk sesler ile insanı manipule etmek.
asch'in deneyi sadece bir laboratuvar hikayesi değil, toplumun aynasıydı aslında, bunu şu anda anlayabiliyoruz.
kitleler çoğunluğun fikrini doğru sanmaya çok yatkın.
bunu bilenler de hep sesini yükselten tarafta duruyor.
medya, siyaset, tarikatlar, sosyal medya...
aynı refleksin farklı yüzleri gibiler.
asch'in deneyine her baktığımda aklıma gelen ilk şey bu oluyor nedense.
bir düşünce ne kadar sık tekrar edilirse, o kadar doğruymuş gibi görünmeye başlıyor. insan, gerçeği görmekten çok, bir yere ait olmayı tercih ediyor ve doğruyu bilmek çoğu zaman yetmiyor.
bu yüzden en büyük baskı bazen zorbalıkla değil, çoğunluğun onayıyla kuruluyor.
(bkz:
hitler almanyası)
sonuç olarak etrafındaki sesler yeterince güçlü olursa, insan kendi gerçeğini bile fısıltıyla söyler hale geliyor..
siz siz olun, doğru olduğundan emin olduğunuz şeyi sonuna kadar savunun. bu da bu entrynin mesajı olsun swh.
kaynaklar:
1234eksi şeyler ve debe editi: teşekkür ederim dostlarım, uplayan herkese selam olsun!
diğer ufuk açan/açmaya çalışan entryim:
#175877844