nivea fresh (deodorant-cam şişe) olmazsa olmazlarımdandır. fruity shine serisi çok iyi. duşta krem serisi kış aylarında kurumaya karşı birebir. başarılı bir markadır. bulamadığım bir ürün için mail atmıştım bir keresinde. türkiye sorumluları aramış bulunduğum yerdeki bayiliği bilgilendireceklerini söylemişti. bayilik daha da abartmış çalıştığım yere bir koli envai çeşit nivea ürünü hediye paketi getirmişti. tabi aslında bayiyi tanıdığımı bilmiyormuşum. adam tanıdık çıktı.

lip balm’larını sürekli bozan marka. yıllar önce vişneliyi kaybettik. ilk çıktığında harika tok bir bordo tint bırakan blackberry shine’ı bittikçe/kayboldukça sürekli satın alırım, en son bildiğin bedbaht patlıcan moru gibi bir renge evrildiğini fark ettim. bi dur yahu. kim titanic’te filikaya binememiş ceset dudağı ister.

tahriş karşıtı balsam'ı gerçekten işe yarayan marka. özellikle benim gibi sakallarını tersten de alan bir psikopatsanız iyi bir koruma sağlıyor. bütün gün kaymak gibi surat ile tahriş olmadan dolaşabiliyorsunuz.

ciltte ince bir tabaka ile koruma sağlayıp hava ile teması keserek reaksiyonu mu önlüyor ne yapıyor bilmiyorum, ama işe yarıyor.

erkek deodorant ve roll onları için konuşursak koku olarak axe'dan kötü, rexona'dan iyi (rexona men invisible hariç), hijyenik açıdan ve ter kokusunu önleme açısından her ikisinden de iyi.

gözümde marka profilleri de şöyle;
axe: ergen, öğrenci, genç tayfanın markası, eve kız atarken, gece dışarı çıkarken gerçek bir parfümü olmayan çocuklar bunu parfüm niyetine kullanıyorlar.

rexona: dağcılık, bisiklet, koşu vs. spor yapan daha aktif daha zinde daha hareketli insanların, gençken axe kullanan büyüyünce biraz olgunlaşan fırlama erkeklerin markası.

nivea: şehirli erkek, evlenilecek adam, aile babası, her türk kızının hayali, beyaz yakalı efendi adam markası. namuslu çocuklar.

bir dönem kozmetik işine de girmiş, sonra "bizim o taraklarda bezimiz yok" diyerek bırakmış marka. çok ilginç gelir bu bana, diğer kozmetik markaları cilt bakımına giriyor ve bir daha çıkmıyorlar çünkü. nivea'nın da sadece rujunu kullandım ve hiç fena değildi. artık ne düşündülerse. neyse, neticede değişik politika izlemiş marka.

tüy yaptığını öğrendikten sonra kafama boca etmeye karar kıldığım krem. minoksil, sarımsak, deve sidiği ve bepanten işe yaramamıştı, belki niveya yarar.

bütün ürünlerinin, birbirine benzeyen sade ama sarhoş edici güzellikte bir kokusu olan, ayrıca yine bütün ürünleri yumuşak, yumuşacık şeyler çağrıştırdığından^* reklamlarında kullanılan uçuşan tüylerin çok yakıştığı marka. (hastasıyım.)

1911 yılında eczacı oskar troplowitz tarafından geliştirilmiş cilt bakım kremi. su ve yağı lanolin alkol ile karıştıran troplowitz ortaya çıkan beyaz kreme , latincede karbeyaz^** anlamına gelen niveustan esinlenerek nivea^* adını vermiştir.
niveanın ünlü mavi kutu ambalajiyla piyasaya çıkması 1920 lerde gerçekleşmiştir.
(bkz: annelerin vazgecemedikleri)

(bkz: nivea nin her urunune neu yazma hastaligi)

bu markanın traş ürünleri konusundaki başarısını askerde anladım ben arkadaş. şimdi bi kere çalınır malınır diye askerde öle pahalı traş malzemelerine veda edip, arko komando 150 ml ile derbi samurai 3 bıçaklıya talim ediyorsun. ama arada eşten dostan otlandığın farklı markaları denediğinde oluyor tabi. bizim bi arkadaşta da bunun hassas ciltler için traş jeli vardı, kutusu beyaz renkli böle. böyle hafif sıkıyorsun eline, maaşallah halil ibrahim bereketi bulaşmış o bi köpürüyo zaten şaşırıyorsun. traş olurken ise anlatılmaz yaşanır o derece. orda aşık oldum köpüğe, dedim oh be dünya varmış.

neyse sonra bi ara bizim çarşıyı kitlediler, bende after shave aldırıcam bu ipneye. köpük de aldırıcam da hem pahalı meret hemde benim arko komando bitmemiş daha 1 hafta gideri var diyorum ona. ama balsam alınacak ondan kaçış yok zira böyle giderse surat uzun dönem palaskası gibi olacak yakında. neyse verdim parayı buna dedim sen anlarsın al işte niveanın balsamlarından 10-15 lira bişi o aralar. sürekli kullanıyorum memnunum gayet.

neyse akşam oldu, ben rüya gibi traşların hayalini kuruyorum böyle suratımda o ipeksi ferahlığı yaşamak istiyorum ki geldi bizim eleman. pis pis sırıtıyo karşımda. "ne oldu lan aldın mı " dedim. bu bi başladı "oooo kanka süper bişi aldım aman papatya özlü yok ultra hassas şöle bal böle kaymak ... " yahudi esnaf tadında anlatıyor. ne aldın lan dedim baktım extreme comfort diye bişi getirmiş bana böle ufacık bişi ki o kadar sene kullanırım daha önce görmemişim bu ürünü. neyse dedim "uzatma para üstünü alayım." 50 lira vermişim ipneye ki askerde büyük para, bilenler bilir. vere vere 10 lira mı ne verdi. dedim "lan nerde gerisi ?" demez mi bana "kanka balsam 30 lira" lan bu bana nası koydu anlatamam. bide pis pis gülüyor karşımda güvenemiyorum ipneye. kaçak filan mı diye düşünüyorum. "sana iş yaptıran aklıma tüküreyim" dedim kullanmaya başladım.

işte o başarıyı orada gördüm ben. sıfırın altı soğuklarla, güneş altında 6 saat beklemelerle, malatyanın sabah ayazlarıyla kabuğa dönmüş yüzümü 2 haftada adam etti. derledi toparladı küçük canavar.

bu da böyle bir anımdır işte. keyifli traşlar, lezzetli öpüşler için kullanın kullandırın beyler.