o ben oluyorum, kumaşı naylon olmadıkça ve boyası çok dandik durmadıkça beğendiğim ürünlerde marka ayırt etmem. pazardan da giyerim, x mağazasından da.
ha bir de kıyafete çok büyük paralar vermeyi sevmem gerçekten çok hoşuma giden bir şey olmadıkça, sonuçta insan bir yerden sonra sıkılıp yeni renkler ve yeni desenler arıyor.
insanlara kendini begendirtme gibi bir derdi olmayan,genel olarak canın ne istersen yapan insandır.rahattır efendim hayatı zevkle yaşar.
''parası olmayandır'' yorumuna katılmıyorum. keza böyle düşünen arkadaşın da dünyada istediği her şeyi satın alabilecek %0.1 kısımdan olduğunu da sanmıyorum. insanın istekleri sınırsız ve sonsuz. fakat tüketim alışkanlıklarının, kültürel miras bırakılmamış insanlar için toplumsal sınıf atlama vücuduna büründüğü son 10-15 yılda, işlevsellikten uzaklaşıldığı çok açık. marka takıntısı olmayan bir insan olduğumu düşünüyorum. ayakkabılarım adidas çünkü rahat ve sağlıklı. eğer ayakkabılarım adidas değil de prada olsaydı, mesele artık konfor değil, statü olacaktı. tıpkı cep telefonu gibi. 10 bin tl vererek satın aldığınız bir cep telefonunda yaptıklarınızın tamamını aslında 2000 tl ödeyerek satın alabileceğiniz bir telefon ile yapabiliyorsanız, ama yine de 10 binlik telefonu alıyorsanız, bilin ki marka takıntınız var.
bu benim. hangisi işime gelirse onu alırım. ben rekabetçi dostuyum.
öncelikle hangi konuda marka takıntısı önce onu belirleyelim kıyafet konusundaysa gereksiz en pahalı markayıda alsanız 3 ay sonra giyilmez hale gelir genelde.
araba beyaz eşya falan gibi dayanıklı ev eşyalarında marka almak her zaman iyidir.
buyurun benim. ayni ürünün ucuzunu almak varken niye paraya vereyim ki
benim o ve çok güzel bir şey bu.
marka takıntısı çok anlamsız.
kafası rahat, markaya para vermeyen f/p ürünü alan insandır. (tabi bu herşeyde geçerli değildir) ve parasını boşa harcamayan insandır.
yakışıyorsa markaya bakılmaz. kalıp ve kalite iyiyse olur o iş.