2000’lerin başı..ilkokulu yatılı ilköğretim bölge okulunda okurken bir ingilizce öğretmenimiz vardı, oyuncu selin demiratar’a çok benziyordu. çocukluk aşkım desem abartmış olmam, hoş biriydi. yolu, bahtı açık olsun..
ortabirdeki ingilizce öretmenime aşıktım. sonrasında bir ara geriye dönüp baktığımda öyle bir manken güzelliği yoktu neden aşık olmuştum ki diye sorgular buldum kendimi. farkettim ki dile hayran kalmışım üstüne de öğretmenin son derece enerjik öğretmeye olan aşkı ve aurası beni kendine aşık etmiş.
şimdi ingilizce öğretmenlerine aşık olmuyorum ama nedense çok saygı duyuyorum.
ilginçtir, edebiyat öğretmeniyim ama beni tanımayan kişilerden hep ingilizce öğretmeni misin sorusunu duydum. ingilizce öğretmeni arkadaşlarıma bakıyorum gayet normal insanlar. yani farkını anlamıyorum doğrusu ama böyle bir izlenim var.
bende kötü anılar çağrıştıran öğretmen grubu. ortaokula giderken kopya çekerken yakalanmış ve kafama şaplak yemiştim. saçları da kısa kestirmişti babam. tenis topu gibi olmuştu kafam. öyle bir şaplak attı ki cadaloz kadın, tüm nöronlarımda yankı yaptı o şaplağın sesi..bir anda ıq dizeyim 10 puan düştü. o kadar nöron öldü. düşünün.