bu adamı korkak punklar delirtti.
kötü bi örnekti, aşırılarda yaşamıştı, madde kullanırdı, derin sözler yazmazdı vs vs... ama bir gerçek var; taş gibi müzik yapmıştır.
ünlü olma derdiyle götü satan grupların çağında bile isteye pislik yapmış, yeraltında takılmıştır bu abi. şimdi ünlüyse yaptığı sapıklıklar kadar müziğinin de payı var.
punk müzik deyip, sevgiliyle yiyişmelik şarkılar dinlemeye konsere giden; punk müzik deyip, punktan siyasi sloganlardan başka bir şey beklemeyen; punk müzik deyip, omuz omuza arkadaşlarıyla konser izlemeyi isteyen toriklere fazla adamdır.
sahtelik olayına gelirsem: bu adamın hayatı müziğindedir, ve başlı başına bi mesajdır. kötü insan olduğunu, boktan bi hayat yaşadığını inkar etmez. darmadağın bi aileden, darmadağın çıkmış bi adamdır. bunu da yaptığı işe yansıtır. sanata sahte derseniz, platon gibi otoriter adamsınızdır belki. şehrinize şairleri almayın.
hayatından hareketle yazdığı şarkıları sahnede çalar, bu şarkılara uygun gösterisini de sahnede yapar. ''uykumda işiyorum'' diye, ''sikime iğne soktular'' diye, ''anal amcık'' diye, ''ishal blues'' diye şarkı yapan adam sahnede sıçınca niye ''ooo salakları kandırmak için yapıyor.'' oluyor? böyle düşünen iki adım mantık adamıdır. üçüncü adımda su kaynatır.
beste yaparken kim neye dikkat eder bilmiyorum. ama ben dinlerken işin içtenliğine dikkat ediyorum.
orta sınıf çocuklarının, köy kahvesinde sohbete giremeyen muhallebilerin suni radikal çıkarımlarından hareketle yaptıkları şarkılar benim ilgimi çok çekmiyor. dinlerim, dünyadaki adaletsizlikleri hatırlarım, sonra onlar gibi işime geri dönerim.
ama modern hayatın köşelere iteklediği insanların öyküleri ilgimi çekiyor. yalnızlıkla övünecek biri değilim. herkes gibi yalnızım, hakikatın öldüğü postmodern çağda yalnız hissetmiyorum diyen yalan söylüyodur zaten. gg allin metafiziği umursamasa da bunu birinci elden hissediyordu bence, ve çoğu sanatçının aksine gg'nin kendini kandırmadığını düşünüyorum. sanat çaylakların elinde hayale hayat verirken gerçeği gizleyebilir. bu adam bana göre doğrudan gerçeğine hayat verdi. kafasındaki bozukluğa ve şiddete.
aynı bağlamda, schopenhauer ve hegel arasındaki fark da budur. schopenhauer hayat filozofudur. kaba ete batan dikenle ilgilenir. hegel idealisttir. acısını unutmaya çalışır. ikisini de severim, ama schopenhauer'in yeri her zaman başka olur.
birkaç filozofun ve edebiyatçının yanında bu adamın da hayatımda etkisi büyüktür. kendimi beğendirme, kabul görme gibi isteklerden uzaklaşmamın; kendi kaderimi kovalamamın bi nedeni de bu deli adamdır.
ayrıca, ''köpek sikiyorum''
*şarkısı dinlediğim en gerçek yalnızlık şarkısıdır. kısaca şunu der:
''herkesin yapacak bir şeyi var
benim bu boş odadan başka bi şeyim yok
herkesin bir işi var
herkesin sevecek kimsesi var
benim yok
ben köpek sikiyorum.''
https://youtu.be/ii-xc8-6_ty