layığımız olan bir ülkede yaşıyoruz. her zıkkımı avrupa ile kıyaslamayı kesin artık. en eğitimliniz, kültürlünüz bile arafta bi zihin dünyasına sahip, kusura bakmayın. en basit konuda dahi kadına ve erkeğe bakış açınız kırşehir kırsalından çıkma ama hak hukuk siyaset beklentiniz baltık devletleri ayarında. bunlar bi paket biri varsa diğeri yok işte anlayın şunu.
sokak röportajlarındaki yarı türkçeli kasketli dayıları suçlamayın hemen, sözde kimseyi layık görüp beğenmeyen, kültür, sanat, edebiyat, felsefe, özgürlük, anarşizim abideleriyle dolu sözlükte bile her gün gündeme sokulan kadın başlıklarına bir bakın. kadının her yaşı, her tercihi, her çeşidi için sayfalarca doldurulmuş bir nefret başlığı bulabilirsiniz. bir gün kendi kızları için istemeyecekleri her şeyi kendilerine mübah gören bir toplulukla yaşamaya çalışıyoruz.
sorsan “ türkiye'den siktir olup gitmek”, “ avrupa abiiii”, “ türk kadınının sevişmeyi bilmemesi”, “ türk kadınlarının mutsuz olması“ derler, acaba neden sayın sevgili çok kıymetli annelerinden doğdukları yere göndermek istediklerim, hiç düşündünüz mü? neden bu kadınlar böyle? türkiye'de neden bu işler bu kadar kabız? günlük hayatta janti janti medeniyet kasıp, bilinç altınızı kustuğunuz bu yerde bile elinize bırakılsa talep ettikleriniz ortada.
düşünüyorum, okuyorum şu hayatta türk kadının son bin yılda tek şansı atatürk olmuş. 100 yıl önce, çok övdüğünüz avrupa devletleri kadınları “cadı bu öldürün” diye mahkemelere sunarken, atam pek çoğundan önce, bizlere seçme seçilme hakkı verilsin istemiş hem bilinçaltında hem de bilinçüstünde hakiki bir medeniyet temsilcisidir. o da her güzel şey gibi pek uzun sürmedi erken gitti maalesef.
yüz yıl sonra geldiğimiz yere bakın. hali hazırda tercihleri yüzünden mutsuz bir toplumun, bu standartların biraz dışına çıkanı acımasızca dövmesiyle tek başıma mücadele etmekten çok yoruldum. biz tam olarak layığımız olan hayatı yaşıyoruz elbirliğiyle. yakında sayenizde şeriat de gelir.
anlık hababam sınıfı uyanıyordaki köylü ahmet gibi hissediyorum.
amet