filmin başındaki ikea'ya kaptırdığı sahne ile filmin sonundaki patlama sahnesini birleştirirseniz, elde edeceğiniz klip, kapitalizm karşıtlığı ile ilgili bir kısa film olurdu.
ama fight clup, feminist ve gay politics okumalara açık olan katmanlı bir filmdi. ve en önemli katman erkeklikti.
the narrator'un seçtiği dernek dikkatinizi çekti ise, mesela gırtlak kanserliler değil, testis kanserliler derneğiydi. erkekliğini yitirdiğini düşünen the narrator, kafasını bob'un memelerine gömdüğünde aslında kendi kabusları ile yüzleşiyordu. eşcinsel erkeklerin arasındaki transfobi'nin de benzer olduğunu düşünüyorum.
eşcinsel ilişki yaşadıkları için erkekliklerini yitirecekleri korkusunu yaşayan geyler, travestiler ile karşılaştıklarında, tüm kabuslarının vücut bulmuş halini karşılarında görüyorlar. fırlama travestiler de tam da bu noktadan saldırıyorlar. yolda yürürken birden hiç tanımadıkları bir adama sesleniyorlar:
-abla nabeer!
o ılık, bu ılık, şu ılık diyen, "kör olası modacılar, kırmızı pantul giydirdiler" modunda takılan sözlük ezikleri de aslında bu erkeklik yitiminin pençesinde kıvranmıyor mu? kendilerine kafalarını bob'un memelerine dayayarak ağlama terapisi yazıyorum.
filmin yayınlandığı yıllarda, ergen eşcinsellerin zaten karışık olan kafalarını daha da karıştıracak bir soru vardı:
-falancayı beğeniyorum.
+falancayı beğeniyorum derken falanca gibi mi olmak istiyorsun yoksa falanca ile birlikte mi olmak istiyorsun.
şimdi aradan yıllar geçti, artık hafızam da beni yanıltıyor. the narrator ile tyler durden arasındaki ilişki neydi?
a) tanık olduğumuz şey
gey narsizmiydi ve tyler durden aslında the narrator'un aynadaki aksiydi.
b) the narrator aslında durden'i bafilemedek istiyordu ancak durden marla singer'ı bafilediği için the narrator sinir krizleri geçiriyordu
c) ya da the narrator "fazla şişmek istemiyorum. brad pitt gibi olsam yeter" dedi ama biz götümüzden anladık.