osmanlı' nın çağın gerisinde kalmasıdır. bunu başka kelimelerle süslemenin lüzumu yok.
evvela, osmanlı' nın anavatan olarak algıladığı bir bölge yoktur. osmanlı, kağıt üzerinde yayıldığı her bölgeyi kendi vatanı olarak tanımaktadır. bu kulağa insancıl gibi gelse de kazın ayağı hiç de öyle değil.
osmanlı' nın gelirinin tamamına yakınını vergiler, savaş ganimetleri, tarım ve ticaret oluşturmaktaydı. aynı gelirler roma imparatorluğu için de geçerli. yalnız, romanın bu kaynaklarla baktığı insanlarla osmanlının baktığı insanlar arasında bin beş yüz - iki bin yıllık bir fark mevcut. şu durumda roma' nın her yere hizmet götürmeye ekonomisi dayanırken osmanlı ekonomisinin bunu kaldırması mümkün mü? üstelik, birkaç yüz yıl içinde bu gelirlerden en önemli iki tanesi olan savaş ganimetleri ve ticaret de silinecek ve osmanlı ekonomisi tarıma dayalı bir ekonomi halini alacaktır. ki her yere hizmet götürmesiyle meşhur roma bile hizmetin aslını merkezine taşımıştır.
acaba bin yıl önceki bir devletle benzer bir ekonomik sisteme sahip olmak övünülecek bir şey mi? bence değil, devlet açısından baktığında kritik bir hata bu. bunun alternatifi her yere yayıl, sömürgecilik yap, insanların iliğini kemiğini kurut demek değil; fakat ekonomin buna uygun değilse her yere hizmet götürmeye çalışmak da biraz aptallık oluyor.
osmanlı' nın gündemi geriden takip edişinin bir diğer örneği, mutlak monarşideki ısrarıdır. olsaydı yapsaydı diye tarih olmaz; ancak havayı önceden koklayıp iktidarlarından ödün vermiş monarşilerin bugüne kadar yaşayabildikleri gerçeğini göz önünde bulundurursak mutlak monarşide ısrar etmiş hanedanların neden tarihe karıştığını da görmüş oluruz. eğer halk devlet yönetimine birkaç yüzyıl önceden katılabilseydi, belki azınlık hareketleri yaşanmayabilir veya daha hafif seyredebilirdi.
yine bir gündemi geriden takip etme örneği, yeni toprakları savaşarak fethetmek. osmanlı coğrafi keşiflere asla katılmadı hatta ikinci bayezit sponsor arayışında olan kristof kolomb' u reddetti. bu hatası, osmanlı için sonun başlangıcı oldu.
çağdaşı olan devletlerde ruhban sınıfın yetkileri günden güne kısıtlanırken osmanlı tıpkı bir ilkçağ imparatorluğu gibi yoktan bir ruhban sınıfı yarattı ve bunlara sonsuz yetkiler verdi.
uzun lafın kısası, osmanlı orta, yeni ve yakın çağ' da var olmaya çalışan bir ilk çağ imparatorluğuydu. tamamen bu geleneğe göre dizayn edilmiş bir devletti. bu bir hakaret değildir; ancak incelediğimizde osmanlı' nın kendinden bin sene önceki devletlerin refleksleriyle hareket ettiğini göreceğiz.