psikiyatrist - Şükela: Nice | All

benim bu..

daha lisedeyken okuduğum yalom kitaplarıyla karar verdim psikiyatrist olmaya, bunun için tıp okunacaksa okurum dedim. neyse ki herşey yolunda gitti ve 2006 yılında mezun olduğum tıp fakültesinden sonra başladığım psikiyatri asistanlığıma.

ilk 2 seneniz yataklı serviste geçer bizim klinikte, beni de kadın katına verdiler. ilk hastamı asla unutamam. şizobsesif bozukluk dediğimiz bir hastalıktan muzdarip kadın hastamla ilk görüşmeyi yaptım. ama ben buna henüz hazır değilim tabii :) bilmeyenler için şizofreni + obsesif kompülsif bozukluk gibi bir hastalık bu. yani hem bir sürü takıntılı düşünce hem de gerçeklikten kopuk. birine anlatsa bu kadın aklından geçenleri sapık deyip bir de dayak atarlar. görüşmeden çıktım doktor odasına gittim, çok kötü olmuştum. ben bu işi yapamayacağım diye sızlanmaya başladım acaba tekrar mı tusa girsem başka bir bölüm mü seçsem diye bile düşündüm o kadar istediğim halde psikiyatriyi. diğer asistan arkadaşlarım sağolsunlar alışacağımı söylediler ve öyle de oldu. ondan sonra yaşadığım 5 yıllık asistanlık sürecim gerçekten hayatımın en güzel dönemi oldu diyebilirim.

akıl hastalığı ya da halk arasındaki tabirle deliliğin nasıl birşey olduğunu anlamanın, insanların aslında ne kadar birbirine hem benzeyen hem de farklılaşan varlıklar olduğunu görmek inanılmaz bir ufuk açtı önüme. evet psikiyatri pratiği anormali tanımlar, bir çok duygu-düşünce ya da davranışı tıbbileştirerek hastalık olarak kabul eder. ama bu durum aslında tamamen sağlıkta geri ödeme zamazingoları için gereklidir. yani aslında dosyaya bir tanı yazmamız gerektiği için de diyebiliriz. diğer yandan her insan eşi benzeri olmayan bir duygu-düşünce-davranış denizidir. ve bizim işimiz aslında o kişiyi o kişi olarak ilk önce anlamaktır. ne iyileştirmek, ne değiştirmek, ne düzeltmek (!).. önce anlamak zorundayız. psikiyatrist bir anlamda sizi size anlatacak kişidir bunun için de önce sizi dinlemek zorundadır.

yüzlerce hasta (genel tabirle) gördüm. beni en çok şaşırtan şey aslında az önce de dediğim gibi insanların aslında ne kadar birbirine hem benzeyen hem de birbirinden farklılaşan varlıklar olduğunu görmekti. hepimizin ne kadar çok ortak kaygı, korku, istekleri olduğunu gördüm. köyden gelen teyze de, üst düzey bir yönetici de aynı kaygılara sahip. evet bir o kadar da farklılar ama böyle bir ortaklık olması ne kadar heyecan verici ve ne kadar insanları birbirine yaklaştırıcı. hepimizin aynı gemide olması durumu ne kadar da gerçek..

benden 4-5 yıl önce uzman olmuş bir arkadaşım doğuda mecburi hizmetini yaparken dağda terörist olan ve yıllar sonra vazgeçip evine dönen bir kızdan bahsetmişti. kızın döndükten sonra girdiği derin depresyonu iyileştirmeye çalışırken bu hastayı diğer hastalarından daha uzun gördüğünü farketmiş. hastayı uzun görüyordu çünkü terörist olması nedeniyle hastaya karşı hissettiği olumsuz duyguları ile baş etmek için farkında olmayarak kendini rahatlatıyordu. bu duygusunu farketmesi hasta ile kurduğu ilşkinin sağlamlaşmasını sağlamıştı aslında. işte aslında psikiyatrinin temelinde yatan ikinci şey (birincisi hastayı anlamaktı) hastanın sizde uyandırdığı hislerin farkına varmanızdır. çünkü bu da aslında hastayı anlamanın bir parçasıdır. çünkü o kişi dışardaki kendi hayatındaki insanlarda da sizde uyandırdığı hislerin benzerini uyandırmaktadır. bu benzerliği bulmanız hastanıza yardım etmeniz için kullanacağınız yollardan biridir..

zordur bu meslek, yorucudur. diğer tıp bölümlerine çeşitli yakınmalarda başvurup da sonuç alınamayan, tanı konulamayan, bitmez tükenmez ağrısı-sızısı-şikayeti olan hastalar en son sizin kapınızı çalarlar. hastanın sürekli sırtı ağrımaktadır, tüm tetkikler yapılmış tüm ağrı kesici antienflamatuar ilaçlar kullanılmış, tüm bölümler ziyaret edilmiştir. hasta elinde kalın bir dosyayla gelir size, açıp incelersiniz ne var ne yoksa. kimse dinlemiş midir bu hastayı? en son gidilen bir doktor giderek kalınlaşmış dosyaya bakıp bir an sormuştur bir derdin tasan var mı senin diye. var dediyse işte çözüm bulunmuştur psikiyatriye göndermek (halkin deyimiyle psikoloji doktoru :)) ). nedir bu insanın sırtındaki bitmez tükenmez ağrılar? belki de hayatında taşıyamacağı kadar yük vardır sırtına binen, nasıl dayansın o sırt bu kadar yüke? o kadar çok bedenselleştirme görürsünüz ki insanlarda (yani ruhsal şikayetlerin bedensel belirtiler şeklinde dışa vurumu) toplumu, kültürünüzü bir kez daha tanırsınız. kimse konuşturmamıştır ki bu insanı, kimse dinlememiştir, kimse anlamaya çalışmamıştır, kişi bile bazen farkında değildir yükünün, en kolay şekliyle ifade eder size bunu; ağrıyla..

evet ilaçlar bizim en güçlü silahlarımızdır. çünkü sizden o gün ne kadar hasta gelirse bakmanız söylenir. hasta odada 10 dk dan fazla kalınca dışarda bekleyen hastalar kapıyı çalmaya başlar dışardan uff puff sesleri gelir. tam siz anlamaya başlamışken o kişiyi kısa kesmek zorunda kalırsınız. aslında o kadar zevklidir ki hasta bakmak, bulmaca gibidir herkes. parçaları önce ayırmanız sonra düzeltip ya da değiştirip birleştirmeniz gereklidir. bunun için size aylar bazen yıllar gereklidir. çünkü hiç bir insan 10 dk lık bir görüşmeyle anlaşılamaz, sadece hastane bilgi sistemine bir tanı girersiniz ama çoğu kez bunun hiç bir önemi yoktur. kapınıza size yeşil reçeteli (bağımlılık yapıcı ilaçlar) ilaç yazdırmak için bağımlılar gelir "yazamam, siz bağımlısınız, isterseniz bir merkeze yönlendireyim" dersiniz; tehdit ederler, küfrederler, şansınız yoksa darp edilirsiniz. ama o kişi çıkınca 1 sn sonra giren hastaya bakmak ve o sabah ilk kalktığınızda nasılsanız öyle olmak zorundasınızdır. kafanızda birşey olmamalıdır ki o insana yardımcı olabilesiniz. az önce duyduğunuz küfürleri saniyesinde unutursunuz.

bir yandan psikiyatri çok kullanılır insanlar tarafından. bir kadın gelir eşine öğüt vermenizi ister, çocuğunu disiplin edemeyen bir baba " siz konuşursanız sizi dinleyebilir" der, ailesinin kendisine cep telefonu almasını isteyen bir genç 30 tane ilaç içip acile gelir. bunların kimisi gerçekten yardım istemektedir, kimisi de hastalık kisvesi altında ikincil kazançların peşindedir. bunları ayırt etmeniz insan sarrafı olmanız gerekir. deneyim en büyük yardımcınızdır.

psikiyatri bölümünün müdavimi hastalardaki saldırganlık oranı toplumdakiyle aynıdır. yani pek de korkmayız hastalardan. herşey mümkündür belki ama dışarda dolaşan insanlardan gelebilecek tehlikelerden daha riskli değildir.

çok şey var anlatacak, belki başka bir yazı daha yazarım. seviyorum mesleğimi. en çok da kendimi anlamama, tanımama yardım ettiği için. sadece günde en fazla 7-8 hasta bakmak onlara da insan gibi bakmak isterdim. bir hekime binlece hastanın düştüğü bir ülkede nasıl yapılabilirse işte..

ben bir aynayım aslında sadece. karşımdaki insana bomboş bir beyin, bomboş bir kalp, resetlenmiş bir beyinle bakmaya başlarım. içindeki iyiyi kötüyü görüp ona farkettirmeye, göstermeye çalışırım. bazen çöp kutusu, kusmuk torbası, bok çuvalı olurum. sağlamlaştırmaya, tutundurmaya uğraşırım. anası, babası, kardeşi, arkadaşından farklı olmaya; suçlamadan dinlemeye anlamaya programlıyım. insanların acısını dindirmektir işim, başarabildiğimde benden mutlu bir insan yoktur dünyada...
80 favorites - -