ayni anda bir yandan (sagdan sagdan) lou reed'in robot gibi, ifadesiz ama ayni zamanda da son derece duzenli soyleyisi, diger yandan (soldan soldan) sterling morrison'in bir yerlere yetisme cabasi ile daha canli siralamalari mi daha hos gelir yoksa maureen tucker'in soldan ve doug yule'un sagdan yumusatici-sakinlestirici baglayislari, tam anlamiyla duet ornegi sunuslari mi bilinmesi zor sarki.
sanki giristen itibaren tutan o davulun gidisi de ilk ikiliyi destekler gibi ama sona dogru gelinince soyleyenler ilk ikili olsa da ikinci ekibin uyumu da daha ortaya cikar gibi.
the velvet underground zaten cok kisi icin ilk dinleyiste (misal femme fatale ya da who loves the sun ile) son derece orta karar bir grup hissini yasatacak olsa da az eseleyince kaba tabirle psikopatligini ortaya sererdi, murder mystery de heroin ya da venus in furs ya da da the gift gibilerinden farkli sekilde bunu yine ortaya cikartir, pek destekler.
ama arkasindan gelen after hours da cok hos gider, cidden guzel gider. her seyi toparlar gibi...