iflah olmaz bir “eski türk edebiyatı” bağımlısıyım
bayılıyorum sizlere, sosyolojik dokularınıza…
beklenen kopuş gerceklesti. boyle olacagini ta en basindan biliyordum ama gene de zor oluyor. soyleyebilecek de bir seyim yok her sey o kadar barizdi ve ben gormezden gelmek icin o kadar caba gösterdim ki.. nihayetinde uzgunum iste baska diyecek hicbir seyim yok..
umarım güzel şeyler olur amin
+18 bi entry olacak baştan söyleyeyim.
afrika'da çalıştığım yıllarda ilk öğrendiğimde çok şaşırmıştım. kadınlar tütsü dumanı ile vajina daraltması yapıyorlarmış ve normal bi olaymış orda bu.
odun, reçine, özel bitkiler veya baharatların yakılmasıyla oluşan dumanın üzerine oturup buharın vajina bölgesine temas etmesini sağlarlarmış.
bu uygulama daralma ve gençleşme sağlarmış o bölgede.
banttan yayınlanan 0-0’lık lecce-cagliari maçından daha sıkıcı bir hayatım var.
artık hiçbir şey şaşırtmıyor beni.
insanların iki yüzü, sözlerin boşluğu, gülüşlerin ardındaki yorgunluk… hepsi tanıdık.
bir noktadan sonra üzülmeyi bile bırakıyor insan, sadece bakıyor, içinden sessizce çekilip gidiyor sanki.
herkes bir şey söylüyor ama kimse hiçbir şey duymuyor.
“iyiyim” diyorum çünkü başka bir cevapla kim uğraşacak.
o kelime artık kalkan gibi oldu; içimde fırtına koparken bile yüzüme yapışmış bir maske.
kafamın içi hiç susmuyor.
dışarıda hayat akıyor ama ben sanki camın arkasından izliyorum, sesim yankı bile yapmıyor.
bazen sadece birinin “gerçekten neyin var” demesini istiyorum ama kimse sormuyor.
soracak olan da zaten çoktan gitmiş oluyor.
bu yazı bir veda değil.
sadece şunu bilsinler istedim:
insanı en çok, kimsenin fark etmemesi öldürüyor.
şu hayatta en çok merak ettiğim şeylerden biri, herhangi bir duygusal şarkının youtube videosunun altına, şahsıma atıfta bulunan bir yorum yazan oldu mu? kime yazılıyor bu yorumlar kime kime kime?
itiraf ediyorum:
birini etkilemeye çalışmayı bıraktığımdan beri daha çok etkiliyorum.
eskiden mesajlara anında dönerdim, her boşluğu doldururdum, onun için müsait olmaya çalışırdım.
şimdi?
önceliğim kendimim. ilgim kıymetli, zamanım sınırlı.
ve garip şekilde, bu hâlim daha çok dikkat çekiyor.
çünkü insanlar –özellikle kadınlar– hisseder:
ihtiyacın olanı değil, seçtiğini istiyorsun.
bir kadına “senin gibi biriyle birlikte olmak isterim” dediğinde seni arkadaş olarak görür.
ama gözlerinin içine bakıp “ben seni istiyorum” dediğinde işler değişir.
o yüzden itirafım şu:
artık kendimi satmaya çalışmıyorum.
çünkü fark ettim, en değerli şey zaten benmişim.
dünya tatlısı bir kızla tanıştım. garip olanı birkaç ay önce mesajlaştığımızda amma kafa açıyor demiştim hatta kızmıştım. bu iş nereye gider nasıl olur bilmiyorum ama daha şimdiden bana çok şey kattı. öyle böyle derken bir baktım ki çekilmişim işte. bir sürü bilinmezlik var ama buradan çok güzel bir hikaye çıkacağını hissediyorum.