kusura bakılmazsa benim doğru bulduğum hadisedir. israil'in orada yaptıkları düşünülünce artık cemaati bile kalmamış sinogogu neden işler vaziyette tutalım ki. edirne'de bir tane bile yahudi kalmamıştır. bu gibi konularda karşılıklılık önemlidir. nice osmanlı camii israil'de cemaati yok diye yok kültür merkezi yok müze diye atıl tutulurken bu doğru bir hamledir, akp döneminde yapılmış olsa da.

rahip santoro cinayeti, sinagog bombalamaları ya da malatya zirve yayın evi katliamı ile aralarında herhangi bir fark olmayan kısıtlama, daha doğrusu tehdit cümlesi. yarın öbür gün musevi bir vatandaş vali'den hukuk kuralları içinde hesap sormaya kalksa adamı linç edecekler demek ki.

laikliğin neden önemli olduğu ve korunup kollanması gerektiğinin en guzel örneği bu vali'nin kindar açıklaması. tamam hiç bir zaman tam anlamıyla laik bir devlet olamadık ama halkın islamofaşist bir valinin saçmalamasına karşı çıkacak seküler refleksleri de var.

bu seküler refleksler zamanında kürt kökenli vatandaşların bazı temel arzularına karşı milliyetçi anlamda tezahür edebilseydi bugün kürt sorunu diye bir şeyi tartışmıyor olurduk. çünkü bir çok sol cenahtan vatansever kürt kökenli vatandaşı kürt milliyetçiliğine ittik ve bugün sorun geri dönülemez boyutlara ulaştı.

israil devleti ile yahudileri bir tutanların haklı bulduğu açıklama.

vali dursun şahin belli ki açıkça antisemitist. israil devletinin tüm dünyadaki yahudilerin devleti olduğunu ve onun yaptıklarının tüm dünyadaki yahudiler üzerinde bağlayıcı olduğunu sanıyor. bu mantığın sonu da israil yönetimini yahudilerle birlikte "onlar" diyerek aynı kategoriye koymak ki bu açıkça ırkçılık.

trakya'da binlerce yahudi yaşarken neden gitmek zorunda bırakıldıklarını, 1934 trakya olaylarını, yeni nesil ırkçıların gözdesi nihal atsız'ın bu olaylardaki etkisini anlamadan, bir valinin çıkıp içindeki kini de vurgulayarak açıkça antisemizm yapmasını anlamamız mümkün olmayacak.

zaten bu çalışmaları kendi vatandaşın için değil, mescidi aksaya saldıranlar için yapıyordun, kızdırdılar seni değil mi.. bir de demez mi onların yaklaşımına bak bizim yaklaşımımıza bak diye, sanki babanın hayrına yaptığın bir iş, buradaki vatandaşın suçu ne, ha pardon, inancı seninle aynı değil, oh ne büyük suç.

malum vali, herhalde bakan olmak istiyor.

(bkz: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23398562.asp)

yeni türkiye'ye yakışan harekettir.

ne bekliyordunuz? inanç ve ibadet özgürlüğü mü?

herhalde misillime olarak yapılmış ama din ve vicdan özgürlüğünü düşününce aklıma selahaddin eyyubi ve ii.mehmet geliyor. dolayısıyla onların seviyesine düşmemize anlam veremiyorum böyle güzide örnekler önümüzde dururken.

sabah akşam din ve vicdan özgürlüğü diye ağlayanlar islamofaşistlerin son icraatı, bir avrupa ülkesi düşünün şimdi, işid'e kızıp, ülkede yaşayan müslümanların kafalarını kesme kararı alan; bu yaptığınızın hiç bir farkı yok işte bundan, empati yoksunu dallamalar sizi. islamofobi ne kadar büyük bir tehlikeyse islamofaşizm de o kadar büyük bir tehlikedir bugün dünya için. ne yazık ki bu ikisi birbirini beslemekte ve birlikte büyümektedir...

(bkz: dursun ali şahin)

israil zulmüne kızıp kendi ülkesinin vatandaşlarına zulmeden vali ile gerçekten bu topraklara has bir durum.

kendi dinini en kutsal görüp diğer dine mensup insanları sürekli hor gören örümcek kafalı zihniyetin icraatıdır.