dune
Previous / Next (3) - Last Page (73)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

banyo yaparken "lan bu kadar suyla bir fremen ailesi 1 yıl yaşar, ne yapıyorum ben" düşüncesine gark olmama sebep olan, süper kitap / seri / destan
36 favorites - -
bu seriyi bir bilimkurgu olarak adlandırmak hem bilimkurguya bakış açısını daraltır hem de edebiyata olan saygıyı azaltır. bence yüzüklerin efendisi'nden çok daha iyidir fakat aynı kategoride değildir. belki asimov'un vakıf serisi ya da arthur c. clarke kitaplarıyla kıyaslayabiliriz ancak günün sonunda dune her zaman üstün çıkacaktır.

özellikle ilk dört kitap sizi satırların altını çizmeye, paragrafları defalarca okumaya ve olguların üzerine tartışmaya sevk eder. tüm seri okuyucunun entelektüel bilgi birikiminin sınırlarını zorlar. siyaset ve din felsefesinin orijininde; ekoloji, mitoloji, fütürizm, insan evrimi, teknoloji gibi konulara zekice değinir. oluşturduğu latince-arapça-ingilizce-fransızca dilleriyle günümüzle bağını kopartmaz.

buradan sonrası spoiler içerir.

dune serisinde, yüzüklerin efendisi'nin aksine kötülük ya da iyilik kavramları yoktur. yüzüklerin efendisi'nden daha serttir. olaylara hangi açıdan baktığınız önemlidir. ilk kitapta fremenlere acırsınız, paul atreides'in kahramanlığına kendinizi kaptırırsınız fakat fremen'ler merdiven altından çıkınca, o geri kalmışlık ve muhafazakarlık tüm evreni alt üst eder. kahraman dediğiniz paul atreides, inançlarını empoze edebilmek için 60 milyar insanı öldürmüştür. kendisini kıyaslayabileceği tek "kadim kahraman" adolf hitler'dir.

açtığı yol açık bir şekilde insanlığın sonunu getirecektir. insanların peygamber olarak gördüğü adam, gün olur yanlışlarını anlar ve kafirliğe soyunur. kendi dininin en büyük muhalifi olmuştur fakar iş işten geçmiştir. din o kadar kuvvetli olmuştur ki artık dini kullanarak evren perişan edilir.

ilk iki kitabı muad'dib etkisinde okuruz ancak sonraki iki kitabı leto ii.'nin etkisiyle okumaya başlarız. büyük bir tiranlık yine o'nun gözünden bize anlatılır. altın yol vaad edilmiştir; sözde leto ii. insanlığı yok olmaktan kurtarmıştır ama kendisi de emin değildir. insanları buna inandırır, insanlar inanır. tıpkı fremenler gibi, umutları için inanmak zorundadırlar. altın yol gerçekten var mıdır? bu bir kehanet, bu bir histir. histerik bir tanrı, çok sıkıldığı için aşık olur ve ölür. 3500 yıl boyunca insanlığa verdiği şey nedir? gezegenler arası seyahat yasakları, teknolojinin önüne set vurması, fikir ve düşünce özgürlüklerinin ağır bir şekilde cezalandırılması, tarihi yazan tarihçilerin yakılması vs...

evet, pax leto* ile savaşı bitirmiştir ama insanı insan yapan her şeyi söküp almıştır. altın yol vaadiyle yaptığı her şeyi kılıfına büründürmüştür. geçmişin detaylı gücünü kullanan leto ii. de kendisini zaten tanrı olarak görmez. ancak biz kitabın büyüsüne kendimizi o kadar kaptırırız ki yine de leto ii'yi "kahraman" olarak görürüz. oysa hem baba hem de oğul aleni bir şekilde anti-kahramandırlar. nereden baktığınıza, olayları nasıl değerlendirdiğinize bağlıdır.

körü körüne muad'dib'e inana fremenler 3500 yıl sonra ne hale gelmiştir, acınası bir zavallı olmuşlardır. işte leto ii.'ye de inananları bekleyen son budur. leto ii.'nin tek emin olduğu şey budur. bu yüzden de gelmiş geçmiş en kötü tirandır ve insanlar bir daha tiranların eline düşmemesi için kendisini hatırlamalı ve kendisinden nefret etmelidirler. ne oldu? bu bakış açısıyla da leto ii. kahraman oldu...

bence kitaptaki saf kötülük "bene gesserit" olgusudur. insanlığı şekillendirmek ve evrime yön vererek kusursuz insanı yaratmak için döllendirme programları kurarlar. kurdukları bu programın sonunda 60 milyar insan ölür, 3500 yıl boyunca tiranlık hüküm sürer. trilyonlarca insan arasından bir kaç iyi insanı oluşturur ve tüm insanlığı yönetmesini ister. bu saf bir kötülüktür, düşüncesi bile bence korkunçtur. mesela alia da böyle doğmuştur ve sonunda çarpık tiranlığını ilan etmiştir.

sonuç olarak dune evreni göreceli olarak deterministtir. hangi açıdan baktığınıza bağlı olarak sonuçlar farklı yönlerde yorumlanabilir. kitabın ana kahramanları aslında birer tirandır ve derinlemesine düşününce yaptıklarının elle tutulacak ya da savunulacak bir tarafı yoktur. ekolojisi değiştirilmiş bir gezegen yeri gelir tüm evreni etkiler. merdiven altından çıkartılmış mazlum bir halk yine yeri gelir tüm insanlığın içinden geçebilir. belki de gezegenin çöl, fremen'in kaçak kalması gerekiyordur?

gerçekten karizmatik liderlere boyun mu eğmemiz gerekiyor? kitabı okurken bile hayran kaldığımız o liderler gerçek hayatta olsa biat mı edeceğiz? güçlü bir tiran bize "eğer bu yoldan gitmezsen soyun tükenecek" derse biz gerçekten ona mı inanmalıyız?

neyse, çok uzadı, yazdıkça anlatası geliyor insanın. sonuç olarak anlaması zor, felsefesi sert bir seridir. dune serisinin bir kitabında kadınlara manipülatif fahişelik, erkeklere koşulsuz biat ya da kısrak gibi çiftleşme rolü biçilirken; başka bir kitapta kadınları evrenin koruyucusu ilan eden bir tiran anlatılır. melanj için ahlaksız bir sistem korunur. insan merkezci düşünüldüğü için "çöl" değiştirilmek istenir ve "kum solucanları" düşünülmeden soyları tüketilir. kadınların haklarını alabilmesi , kum solucanlarının soylarının tükenmemesi ve ekolojinin bozulmaması için bir tirana ihtiyaç duyulacağı mesajı çok rahat çıkartılabilir.

sözün özü kitapta yer alan sembolizmler bize çok tanıdık gelir. melanj su ya da petrol iken; dune orta doğu olabilir. ancak değişmeyen tek şey insanlığın ve insan merkezci düşüncenin hiç bir zaman kazanamayacağı gerçeğidir.
151 favorites - -
son birkaç yıldır okuduğum en iyi bilimkurgu romanlarından biri. daha önce raflarda karşıma çıkmıştı ama filmi ile daha çok ilgimi çekti. politika, din, çevre, mistisizm... o kadar geniş bir tema yelpazesi var ki okurken insan gerçekten hayret ediyor.

çelimsiz ama zeki bir prensin nasıl bir peygambere, bir lidere dönüştüğüne tanık oluyoruz. bu yolda yaşadığı değişimler, kendi içindeki hesaplaşmalar, kayıpları onu başından beri gördüğü ama engellemeye çalıştığı noktaya, cihada, getiriyor.

kitapta ilginç bulduğum bir dinamik ise anne-oğul ilişkisi üzerinden gitmesi. bir anne ile oğlunun sağ kalmak için birlikte mücadele etmeleri ve ikisinin de güçlü karakterlere evrilmelerini okumak çok zevkliydi. bu sinemada da, edebi eserlerde de daha önce rastladığım bir şey değil.

kitap toplumlar ve dinler üzerine öyle etkileyici noktalara değiniyor ki okumaya ara verdiğimde bile kafamda kitapta geçen sözleri düşünürken buluyordum kendimi.

netice olarak güzel bir seri başlangıç kitabı. 2. kitap olan dune mesihi'ni ilk kitap bitmeye yakınken almıştım. ilk kitap kadar etki bırakacak mı göreceğiz.

edit: 2. kitaba henüz başlamışken kitabın ilk sayfalarından birinde geçen şu cümle seri hakkında genel bir fikir oluşturmanıza yardımcı olabilir;
"inanç yönlendirilebilen bir şeydir, tehlikeli olan şey bilgidir."
93 favorites - -
(bkz: #102124509)

linkte goreceginiz uzere bazi bizon arkadaslarin 0,2 ıq ile yaptiklari yorumlardan bizleri mahrum birakmadiklari, 1965'te start alan en unlu bilimkurgu serisi. resmin butunu olaganustudur. butlerian cihadina kadar teknolojik guzellemenin doruklarda yasandigi bir evrenden sonra, yapay zeka ve dijitalizasyona karsi tam tersi istikamette yol alan bir insanlik hikayesi aslinda. tarim, endustri ve enformasyon topumu uclemesinden hareketle, tarim toplumu pratiklerine bir nevi geri donus cabasini, bu cabanin ortasinda dinin nasil radikallestigini, paul atreides'in kendi eseriyle mucadelesini anlatir. bir bakima herbert bize refleksif moderniteyi dune uzerinden anlatir ve cok da nitelikli bir elestirisini yapar.

filme gelince 1984 versiyonu uzerine artik konusmayalim. dennis villeneuve versiyonunu izledim ve tecrubeli bir yonetmen olarak ilk kitabi ikiye boldugunu gordum. sinemada edebiyat uyarlama, seyirci icin en kritik meseledir. ancak sunu unutmamak lazim bir edebi eser sinemaya uyarlandiginda artik o baska bir anlati formudur. herbert dune'u yazdi. villeneuve sinemada yorumladi. dolayisiyla dune artik villeneuve'un elinden cikan baska bir sey oldu. herbert'in dune'unu villeneuve'un dune'unda aramak en hafif tabiriyle kolaya kacis. casting, sinematografi, editing, vfx'lerin mumkun oldugunca az kullanilmasi, parctical effectlerdeki emek ve zeka ve hepsinin toplami doyurucu bir sonuc ortaya cikarmis.

sunu da soylemeden gecmemek lazim. kitabi okumayanlar icin, yani genel hikayeyi bilmeyenler icin zor bir film.

olsun kitabinin yeri zaten ayri, lakin sinemadaki villeneuve yorumunu da ben sevdim eller alsin.
20 favorites - -
yüzüklerin efendisi'yle kapışabilecek nadir bilim-kurgu, fantastik eserlerden biridir dune... ve evet, çok yükseliyorum yaklaşmakta olan filmine de. lord of the rings'den sonra çok uzun yıllardır alamadığım o tadı yakalayacağımı hissediyorum bu sefer. zendaya faktörü de var tabi yükselmemde, tam bir çilek yerken muz tadı almalık hatundur kendileri... seviyoruz... ama tabi hiçbir zaman kitapları ve filmleri kıyaslayan biri olmadım aslında. ikisinin de verdiği tat bambaşka çünkü.

dune ilk kitaplarıyla anlatılışının, atmosferinin ve devamı için kurduğu temellerin daha ön planda olduğu ve bu yönüyle serinin de parladığı bir yapıt. ilk sayfalarından itibaren insanı ele geçirmeyi başarıyor. fantastik edebiyat seven, ucundan kıyısından bilim kurgu ile teması olan herkes dune'u sever bence. star wars'u sevdiyseniz, yüzüklerin efendisi'ne ilgi duyduysanız, game of thrones ilginizi çektiyse dune'u da sevebilirsiniz yani. hatta bu iki türü sevmeyen yahut hiç okumamış herhangi bir kişi de dune serisini okuyup beğenir diye düşünüyorum.

okumaya başlarken serinin felsefi derinliğinin olması benim için yeterince cezbediciydi. insan doğası, din, siyaset, ekonomi, liderlik, erkek ve kadın doğası hatta cinsellik kavramlarına dair muhteşem denebilecek sosyolojik, psikolojik ve felsefi tahliller ve gözlemler içeriyor kitaplar. hatta bunun içindeki psikoloji ve felsefe, okuduğum hiçbir kitapta yok diyebilirim. insana dair öyle tespitleri var ki okurken öküz oturuyor resmen. hatta içeriğiyle kırk yıllık ateisti imana getirirse bile şaşırmam...

karakter gelişimleri de ayrıca çok iyi zaten. dünya'nın başlangıcından beri insanlığın aralarında debelenip durduğu;
iyi bir amaç için iyi şeyler yapan insanlar, kötü bir amaç için iyi şeyler yapan insanlar,
iyi bir amaç için kötü şeyler yapan insanlar,
kötü bir amaç için kötü şeyler yapan insanlar ve onların taraftarlarını, fanatiklerini çok iyi işliyor seri.

"dünya dört şeyle ayakta durur; bilgenin ilmi, soylunun adaleti, cesurun yiğitliği, haklının duaları. ama tüm bunlar hiçbir şey değildir, yönetme sanatını bilen bir yönetici olmadıkça."

ben önce okuyup sonra filmini izleyecek olanlardanım ama böyle şeylere çok da takılmamak lazım. bence hiç fark yapmaz. zaten dili de çok uygun olduğu için okumak isteyenler de gönül rahatlığıyla seriye başlayabilirler. afiyet olsun...
114 favorites - -
--- spoiler ---

1. ciltte, atreides hanedanı arrakis'e geldikten kısa bir süre sonra gezegeni yöneten eski hanedan harkonnen'lar tarafından baskın yer. işin içinde imparatorluk da vardır.

biz bu saldırının boyutlarını - her bölümde farklı- karakterlerin, o anda içinde bulundukları durumu okurken, yavaş yavaş öğreniriz.

özellikle hawat'ın bölümünde sert bir gerçekle yüz yüze geliriz. ihtiyar mentat gezegene geldikten sonra gerçekleşebilecek akınların 2 mavna ile, asıl saldırının ise 10 mavna ile yapılacağını ön görerek tedbirlerini buna göre alır.

ancak harkonnen'lar akın düzenlemeksizin büyük saldırıyı başlatır ve raporlar geldikçe de saldırının dehşetengiz büyüklüğü kendini gösterir.

baron tamı tamına 10 lejyon ile saldırıya geçer, bu da mentat'ın ön gördüğü sayının tam 10 katı olan 100'den fazla tabura karşılık gelir.

ayrıca bu taburlarda sadece mavnalar bulunmayıp; fırkateynler, keşif gemileri, monitörler, eziciler, asker taşıyıcılar, atma kutuları da yer almaktadır...

bu öyle büyük bir saldırıydı ki boyutları sadece arrakis'e 2000'den fazla gemi inmesinden bile anlaşılabiliyordu.

hawat tüm bunların maliyetini ise saldırının ilk şokunu atlattıktan sonra hesaplayarak arrakis'in 50 yıllık baharat üretimine denk geldiğini görür. bu muazzam bir maliyettir.

gerek kısa bir süre önce muad'dib'e düzenlenen suikast girişimi, gerekse de kendi içlerindeki haini yanlış yerde aramasının maliyetini dük'ün canıyla ödemesi ve devamla düzenlenecek saldırının büyüklüğünü hesap edememesi ile tecrübeli mentat hawat'ın; hanedana, hanedan mensuplarına ve muhafızlar ile askerlere mâl ettiği zararın bilançosu nasıl hesaplanır, neyle ölçülür, gerçekten bilemiyorum.

burada, hadi idaho ve halleck'i bir kenara koysak bile bir bene gesserit olan lady jessica'nın, tabii ki komutan, lider, yönetici vasıflarıyla dük leto'nun ve devamla her ne kadar tam hazır olmasa da büyük saldırıdan kısa süre sonra annesini aştığını göreceğimiz muad'dib'in duruma müdahil olması beklenir; olmama durumunun da belki hawat kadar olmasa da bizlere bu insanların da yaşananlarda sorumluluk sahibi olduklarını gösterir.

özellikle muad'dib'e düzenlenen suikastın yeterli bir işaret olması gerektiği, bu konuların ne kadar ciddiyetle ele alınması gerektiği, sorumlusu kimse ilkesel davranarak gereğinin ivedilikle yerine getirilmesi gerektiği aşikâr. kaldı ki başarısız suikast girişimi sonrası ihtiyar mentat dük'ün huzuruna çıkarak istifasını sunmuş, ancak bu istifa dük tarafından geri çevrilmiştir. burada gereğini yerine getirmeyen dük, bunun bedelini kısa bir süre sonra hayatıyla ödeyecekti...

evet, hanedanlıkta tecrübesi, bilgi birikimi, mantığı, hesapçılığı ve ön görüleriyle yıllarca hizmet vermiş ihtiyar mentat hawat'ın üst üste yaptığı hatalar karşısında gereğinin yapılmamasının bedeli, herkes için çok ağır ve geri dönülemez olacak; sonradan gelenler içinse tüm yaşananlar bir ibret vesikası olarak okunacaktı.

edit: imlâ ve anlatım bozuklukları.

--- spoiler ---
21 favorites - -
genellikle insanlari 2 kutuba ayirmasinin sebebi anlatim dili ve yontemidir bu muhtesem mitosun.

bu iki grup sirayla "abi cook iyi yaaaa, biliyosun fear is the mindkiller" diyenler ve "hih hic de bekledigim gibi cikmadi, adeta kendimi zorluyorum okumak icin" diyenler olarak ayrilir. sonra kendi aralarinda kavgaya tutusup "o kadar odul almis kitaplari nasil begenmezsin dümbük" "almis da bana mi almis, kotu kitap iste dingil" diye birbirlerine girerler.

bu kiyametin kopma sebebi tipki a clockwork orange'daki gibi hicbir isindirmaya girismeden bodoslama sekilde bilmedigimiz bir dunyanin bilmedigimiz terim ve adetlerini siralamaya baslamasidir.

yani daha basit bilim kurgularda gorulen uzay eriği muhabbetlerine girmeyip "gladonx'larimizi dogagad adetlerine gore yedik" (isimleri salladim) diye anlatmasi, ve bu tarz isim ve konularin bir anda okuyanin beynine yigilmasi sonucu okuyanı vazgeçirme eşiği yüksek olan kitaplarin icinde esigi en yukseklerden biri olmasidir. ozellikle dikkat daginikligi yuksek olan, sabir esigi dusuk olan kisiler dune serisini okurken cok zorlanirlar. cunku kitaplarin evrenine girmek biraz zaman almaktadir.

o yuzden eger dune serisini okumak istiyor ama her seferinde cayiyorsaniz ilk 200 sayfayi yogun dikkatle, gerekirse defalarca okursaniz bu esigi asarsiniz. cunku o noktadan sonra o dil ve karakterler/olaylar/adetlere alistiginiz icin o anlamsiz kelimeler ve sacma gelen seylerin olusturdugu bariyer ortadan kalkip muhtesem bir kurgu evren onunuze serilir, bir daha da birakamazsiniz okumayi.

nereden mi biliyorum? cunku dergide resimlerini gorup cok begendigim, amiga icin disketlerini cektirdigim dune oyunuyla (ilki, yani adventure'imsi olan) tanismistim bu evrenle. ne yazik ki amiga icin cok guzel grafiklere ve detayli oynanisa sahip olmasina ragmen oyunun ne halt hakkinda oldugunu anlayamamistim bende cogu kisi gibi. ornitophter'dan carthag-tuek'den, stillsuit'den, thufir hawat'dan ve daha bilimum ne oldugu anlasilmayan ivir zivirdan bahsediyordu. daha sonra kitabini gorup "aaa bu o muymus" diyerek okumaya calismis, basta zorlanmis, bir kere alisinca da birakamamistim. dune evrenini bildikten sonra oyunu tekrar oynayip yine bir halt anlayamamistim cunku sacma sapan bir oynanisi vardi aslinda.

dune 2 konusuna girmiyorum zaten, o ayri bir dunyadir, gencligimizi yemistir, bizim gibi turn based manyagi adamlari real time strategy turunde maymun etmis, sinir hastasina cevirmistir. hatta dune 2 ve warcraft sevenleri tekme tokat birbirine giristirmis cok arkadasliklar yiktirmistir o donem; (bkz: dune ii warcraft savaşları)

hepsi bir yana dune evreni, siyaset, guclunun yanina toplanan yalakalar, ayni masada birbirinin yuzune gulerken arkadan kuyu kazmalar, ince laf sokmalar, insan idaresi, toplum idaresi, yonetim, yonetim zaafiyeti, tuccarlarin gizli yoneticiler olup idarecileri parmaginda oynatmasi, gizli ve acik guc savaslari, kaynak kullanimi, icten pazarliklar, diplomasi, savas, baris gibi konularda adeta bir ders kitabidir.

hatta senelerdir soylerim eger memlekette duzgun bir okul olsa tursusu cikmis adamlarin kagit uzeri sacma kuramlari yerine tum siyaset bilimcilere, siyaset analizcisi olanlara, yönetici adaylarına zorla okutup ezberletilmesi gerekirdi dune serisinin. o kadar muhtesem ve guncelligini surekli koruyan bir eserdir cunku dune mitosu.

eger ki okumayaniniz varsa yanlislardasiniz benden soylemesi. vakit gecirmeden dune evrenine dalin, aileler arasi iktidar mucadeleleri surerken yoksullarin her zamanki gibi ezilmesine, buna ragmen gercek gucun yoneticilerde degil sessiz ve caresiz cogunlukta olduguna, bambaska bir dunyanin catismalarinin aslinda tam olarak bu dunyanin gelecegindeki su savaşlarına denk gelmesine, gozunuzun onunde canlanacak collere, col solucanlarina, okurken bile hissedeceginiz susuzluka, kisacasi muthis bir hayal gucunun hem olabildigince gercek disi hem de alabildigine gercekci evrenine taniklik edin.

bir de filmi vardik ki onu bos verin, beni dinleyin bos verin, direkt bos verin, o kadar kotudur yani.

neden su serinin dogru duzgun yuksek butceli bir film serisi yapilmaz, neden dogru duzgun bir en olmadi animasyon filmi olmaz, niye bu evrene tam manasiyla nufuz edebilecegimiz guzel yeni teknolojili bir oyunu yapilmaz bunca senedir anlamadim gitti.

neyse ne kadar igrenc bir espiri de olsa arrakis yoresinden su turkuyle bitirmezsem olurdum bu entry'yi;

penceresi cam cama muad'dib
penceresi cam cama muad'dib
selam söyle amcama muad'dib
selam söyle amcama muad'dib
18 favorites - -
ozellikle politika ve din felsefesi uzerine derin tespitleri ile aslinda herkes icin kulaga kupe olmasi gereken tavsiyeler ve uyarilar veren 6 ciltlik dev eser (oglunun yazdiklari pek iyi degildir). spoiler yok ama yine de okuyup okumamak sizin karariniz;

-"din ve politika ayni arabaya bindiginde, arabayi surenler yollarinda hicbir seyin duramayacagina inanirlar. paldir kuldur gitmeye baslarlar. gittikce hizlanirlar, hizlanirlar, hizlanirlar. karsilarina engeller cikabilecegi dusuncesini akillarina bile getirmezler ve gozu kapali kosturan bir adamin cok gec oluncaya dek ucurumu goremeyecegini unuturlar."

-"muhafazakar bir dinle politikanin karsilikli etkilesimleri onlenemez. bu guc mucadelesi, muhafazakar toplumun egitimine, ogretimine ve yetistirilmesine siner. bu baski nedeniyle boyle bir toplumun liderleri kacinilmaz olarak su nihai tercihle yuzlesmek zorunda kalirlar; yonetimlerini surdurmenin karsiligi olarak tam bir firsatciliga/cikarciliga teslim olmak ya da muhafazakar ahlak ugruna kendilerini feda etme riskini goze almak."

size de tanidik geldi mi bu manzaralar?

daha da ilginci ozellikle muhafazakar'ligin baskin oldugu yoksulluk/yoksunluk gibi seylerin ezici yukunun hissedildigi topluluklarda bir lider'in guclendikce etrafinda olusan ve onu muhafazakar topluluklarin hep mujdelenen ve beklenen kurtarıcıya donusmesi beklentisinin tavan yaptigina dikkat ceker. eger cok dikkatli olunmazsa cevredeki en sağduyulu elestirmenin, en acı soyleyen gerçek dostun bile zamanla kendisini bu olusan akil disi cilginliga kaptirip lideri elestirmeyi bir kufur kabul eden sapkin-hayranliga donusecegini gozler onune serer.

-"bir dostun bir kula dönüştüğünü görüyorum diye dusundu. paul yalniz kalmisken odaya hizla goz gezdirdi; muhafızlarinin kendisinin huzurunda ne kadar duzgun ve teftise hazir hale geldiklerini farketti. aralarindaki gizli rekabeti ve ön plana çıkma çabalarıni hissetti; her biri muad'dib tarafindan fark edilmeyi umuyordu."

bu manzara tanidik geldi mi peki? basit bir is yerindeki patrondan en yuksek mevkideki sivil/resmi gorevlilere kadar herkesin cevresinde bu cemberin olustugunu, başindan sonuna kadar topluma sirayet ettigini farkedebildiniz mi?

iste bu sebeple gercekten ders kitabi olarak okutulmasi gereken bir evrendir dune.

tabii bu yukaridaki uyarilari dikkate almasi gereken, kendisindeki yanlis yonleri, yanlis yonelimleri, tehlikeli girisimleri farkedip öz eleştiri yapmasi gereken asil muhattaplarin birakin dune okuyabilecek bir entellektuel birikimi, cin ali'yi bile algilayabildigi son derece supheli oldugundan bosuna kurek cekiyoruz.
44 favorites - -
24 favorites - -
krokuya karşı dua'yi barindiran kitap... aha sözlerini yazayim da tam olsun:
"i must not fear. fear is the mindkiller. fear is the little death that brings total obliteration. i will face my fear. i will permit it to pass over me and through me. and when it has gone past i will turn the inner eye to see its path. where the fear is gone there will be nothing. only i will remain."

bu arada 4. kitap da çevrildi:dune'un imparator tanrısı...
68 favorites - -
Previous / Next (3) - Last Page (73)