göç yollarında tükenmiş bir sabırdır..

1980'lerden bu yana, imf, dünya bankası programları doğrultusunda uygulanan tarım politikaları sonucu, 432 bin hektar arazide üretim yapmaktan vazgeçmiş olandır.1 milyon kadar çiftçi tarım kredi kooperatifleri'ne borçlarını ödeyemediklerinden dolayı iflas etmiştir.

türkiye'de yüzde 34 istihdam, yüzde 43 işgücü ve ulusal gelire de yüzde 12 dolayında katkı sunmalarına karşın, ulusal gelirden sadece yüzde 1 civarında pay alır duruma getirilmişlerdir.

amerikan yardımını içselleştirmiş, arada gövde gösterisi yapan gübresi bozuk bir kesimdir türkiye'de artık ne yazık ki. televizyon dizilerinde bir kısmının yamacına yanaşır gibi yapılır ama ne büyüğü ne küçüğünden dem vurmaz hiç bir kanal aslında asıl çiftçiden.

çiftçi bir zamanlar türkiye sosyoekonomik skalasında ^* a+ bir gruptu. şimdi d- bile olabilirler, o kadar uzaklaştık ki onlardan bilemiyoruz. ama marketlerde solgun yüzlü devasa hormonlu domateslere bakıp bakıp iç geçiriyoruz. bazı çiftçilerin ferrrari satın aldıklarını fısıldıyor bize medya, uçurtmalarımıza binip arkamıza bakmadan bu diyarlardan kaçmak istiyoruz.

tanım: çiftçi en azından bir çifti olandır. çiftesi olandır.

ciftci demek cogunluga gore hatta modern sehirlerde yasayan herkese gore egitimsiz demek,donanimsiz demek senin onunla konusbilecegin cumle ikiyi gecmez demek,tarim toplumu demek gelismemis demek,verdigi kredi ayrilir,kobiler kolay alir ama ciftci o krediyi zor alir demek,hayati zor demek iyi meslek denince avukat doktor isadami gibi kelimelerin arasinda ezilmesi demek.

simdi aslinda merak ediyorum
modern insanin(!) baskasina ait arsanin uzerinde baskasina ait bir binada kendisine verilen 1 m2 bile olmayan alanda pardon masada,gun isigindan butun gun habersiz ruzgardan habersiz sudan habersiz topraga basmayali yillar olmus,ayni yolu 360 gun turlar olmus,biseyler urettigini sanirken kendine bile hayri olmayan isler yaparken yada anca kendine ve is yaptigi adama faydasi dokunurken

birinin kendisine ait m2lerce bir alanda eliyle topraga butun gun dokunurken ruzgari tamamiyla hissederken gunisigi ona enerji verirken, senin benim paralar kazanip bi seyler elde ettigimizi sandigimiz halde umutumuz yokken,o butun yil ektigini bicmeyi butun yil boyunca umut ederken
ve belki en guzeli
sana bana yemek saglarken, yaptigi isle 10 kisiye degil 1000 kisiye fayda saglarken,
sen ben o, nasil ciftci'yi daha dusuk seviyede yada vasifsiz olarak gorebiliriz cok merak ediyorum.ben bunu buara cok sorguluyorum.

bilmeyenlerin oturdukları yerden devletin "üretme al paranı yat" diye havadan para verildiğini zannetiği kişilerdir. tarım bakanlığı çiftçiye dönüm başına mazot, sertifkalık tohum, gübre ve toprak analizi için destekleme verdiği doğrudur ancak bu desteklemeleri sizin iş yapmanız için vermektedir ha bana sorarsanız vermese daha iyi ancak bu bir sistem ve verilmektedir. "ab ülkelerinde bilimsel üretimle topraktan alınan verim türkiye'nin 3-4 katıdır" diye akıl satmaya çalışanlar verimin iklimle doğrudan ilişkisi olduğunu bilmediklerini düşünmüyor değilim. türkiye yağış rejimi bakımından yarı çöl seviyededir. fransa' ya düşen yağmur ve türkiye'ye düşen yağmur aynı değildir ve akabinde aynı seviyeye gelebilmesi için türkiye'de tarım alanları sulanarak verim arttırılmaya çalışılmaktadır.

devletin çiftçiyi bilimsel tarıma yöneltmeye çalışması gerektiği konusunu hep savunmuşumdur ancak çiftçinin içinde olmayan şeyi devlet sokarak ne kadar verebilir. ha işin ucunda para olunca çiftçi bilimselliğe koşa koşa gitmektedir. çiftçiyi imf ve dünya bankası değil kendisi bizzat baltalamaktadır ancak bunu görmekten ısrarla kaçınmaktayız.

yanlış tarım politikaları sonucu bazı ürünleri dışardan ithal ediyormuşuz. kalem kalem anlatmaya gerek yok yukarıda bir örnek verdik onun üzerinden gidelim.
fransa'nın yağmur sayesinde dönüm başına buğday rekoltesi 500-700 kg türkiye'nin ise sulu tarım yaparak elde ettiği dönüm başına buğday 500-700 kg . şimdi bu ürünün dışardan ithal edilmesi kadar doğal ne olabilir? adam senden ucuza mal ediyor.

neymiş efendim sömürgeleştiriliyormuşuz. yahu at gözlüklerini çıkartıp bakalım hariçten gazel okumayalım. biz tarım ürünlerini, hem doğal şartlar hem de girdi maliyetlerinin yüksek olmasından ötürü pahalıya mal ediyoruz ve beklediğimiz taban fiyat verilmeyince ortaya çıkıp ağlıyoruz. peki bu girdi maliyetleri kısılamaz mı? elbette kısılır ve bizde fransa kadar olmasada ürünümüzden kar edebilir ve ithal edilmemesini sağlayabiliriz.

hep devlet suçlu hep devlet suçlu. bir dönüp kendine bakıyor mu çiftçi?

ah canlarım ah. sırça köşklerinde oturup ellerine bir kürek sapı dahi almayan kişiler internet başında o makale senin bu makale benim dolanmıyorlar mı, işte o zaman şen kahkahalarla tarlamı koşarak geziyorum.
neymiş efendim sulama ikinci sıradaymış yahu el insaf su olmadan yani o bitkiyi canlandıracak h2o olmadan sen hala bana tutup yok toprak verimliliği yok şu verimliliği diyebiliyorsan ben sana saatlerce anlatsam nafile. senin toprağın humuslu diye tabir edilen yani mineral bakımından en zengin toprak olsun ama suyun olmadıktan sonra ne yapacaksın? e gördük işte 2008 yılının yazında kuraklık oldu en verimli araziler bile bir şey vermedi. neymiş bilip bilmeden makalelerle bu iş olmuyormuş. çiftçilik yapmadan çiftçiyi korumak inanın o bekçileri çok zor duruma düşürür.

neymiş efendim makineleşmeymiş, gübrenin doğru kullanımıymış, çiftçinin eğitimiymiş, zirai mücadeleymişmiştemiş bunların hepsi verimi arttırabilecek maddelermiş hadi canım bilmiyorduk. bunları gerçekleştirmek devletin ve çiftçinin sorumluluğundaymış ve üstüne çiftçi bunları bilemeyebilirmiş, devletin onu eğitmesi gerekirmiş. iş paraya, prdim desteklemelerine gelince aslan olan çiftçi iş verimi arrtırması gerekn şeyleri bilmeyince suçsuz mu oluyor? çiftçi kazanacağı paraya bakacakmış , çiftçinin ekmek alacak parası yokmuş, onun kafası iyi makinelerle çok daha efektif tarım yapabileceğine basıyor ancak o traktörü alıp yanında ekipmanını almıyor. yok efendim onu almaya parası var mıımış? bunu yapabilmesi için devlet ona uzun vadede kredi sağlayabilmiş mi?
cevap veriyorum evet bu konuda çiftçiler destekleniyor. mahsulden mahsule ödemesi yapılan krediler var. ben bazıları gibi kaynak göstermekle uğraşamam. en birincil ağızdan konuşan çiftçi olarak şunu söylerim her zaman devlet suçlu değildir. biz çiftçiler tembeliz ve hep bir günah keçisi arıyoruz bu tembelliğimiz saklamak için.

madem madde madde gidildi bende o maddeler aracılığıyla bu işin masa başında yapılmadığını maddelerle anlatayım.
4 sene işletme eğitimi aldım ve bu işletme eğitimim esnasında "gsmh ve gsyh" en sevmediğim konulardı bu nedenle çok detaylı biçimde anlatmaya girişmeyeceğim.diyeceğim şudur, tarım masa başında alınan kararlarla değil tarlada yapılıyor.

*****
yıllar boyunca tütün seçimlerde koz aracı olarak kullanıldı. "tekel" her hükümetin oy bankası oldu. tütün üreticisine hiç hak etmediği paralar ödendi ve devlte tarafından alımı yapılan bu tütünler yakılarak imha edildi. ya da tmo tarafından alınıp silolarda bekletilerek akabinde yakılan diğer ürünleride mi tek tek sayayım. yok efendim manisa çiftçisi şu kadar ekiyormuş yok bu kadar ekmiş. ben sana ilçe bazında ekim alanlarını çıkartayım ve yapılan ekim usullerinin düzensizliğinden devleti nitelikli dolandırmaya kadar tüm pislikleri ifşa edeyim bakalım o zaman sen bu dediklerini arkasında durabilecek misin? ha muhtemelen durursun ama kusura bakma ben durmam.
benim vergimle 3 kuruş bile etmeyen tütün alınıp yakılacak sonra sen karşıma çıkıp bik bik bik tütün üreticisi mağdur ediliyor diye bana hikaye okuyacaksın.

****
yok akp şunu yaptı, yok akp bunu yaptı. akp iktidarını sevmeyi bırak her fırsatta önlerinde arkalarında hakaret eden birisiyim. yahu bilsem hakaret olmayacak bir şey diyeceğim ama hakaret olacak o nedenle demiyorum. türkiye çiftçisi bana ne yapmış birisi kalksın anlatsın o zaman hak vereyim. 30 yaşındayım baba mesleğim çiftçilik. ben kalktım ankara'da okul okudum sonra girdim bir işe çalıştım. işim gereği çiftçilerle yılda 1-2 kez bir araya geldim ve onlardan kopmadan sektörün hep içinde oldum. yıl 2008 de ekonomik kriz falan filan baba mesleğine döndüm ve gördüğüm şu oldu; iğneyi kendimize batırmak yerine sürekli elimizde çuvaldız devlet, yanlış politika, tarım politikalarının uygulanmaması, elini taşın altına koymayan çfitçiler ve her daim günah keçisi devlet.

bugüne değin babadan miras kalan topraklara zerre yatırım yapmayan ve her defasında para yok yatırım yapamıyoruz diyen kesim işte o çiftçiler. devleti bir kenara bırakalım ve çiftçilerin neler yapabildiğine bir bakalım.
bugün kooperatifleri,üretici birlikleri ve şirketler aracılığıyla çiftçi eğer isterse ürününü 3 paraya değil 10 paraya bile satabilecek konumdayken hep devletin fiyatlarına boyun eğiyor. e be kardeşim sen yapmazsan devlet mecbur mu seni her daim mutlu etmeye.

imf ve dünya bankası aracılığı ile sömürgeleştiriliyormuşuz. bugün bu sömürgeden kurtulmak çiftçinin elinde. bu düzeni kökten değiştirebilecek imkanların hepsi emin olun çiftçide var ama o ve onun savunucuları suya sabuna dokunmadan en iyi fiyatı bekliyorlar. ne de olsa devletin tarım politikası yanlış.

bugün 230 dönüm mısır ekerek 130 milyar net kar elde edebilen bir çiftçi bunu dillendiriyor mu? evet ben dillendiriyorum. 230 dönüm mısır ektim ve 130 milyar net kar elde ettim. hani imf ve dünya bankası aracılığı ile sömürgeleştiriliyordum? hadi bunun cevabını verin bana?
gözümü de açtım ama ortada sömürülen bir tarafımı göremiyorum. en kral işi yapan adam bile ayda 10 milyar para kazanmıyor. tüm yılın sadece 4 ayı çalışarak bu parayı kazandım ben. kimse kusura bakmasın çiftçi ağlamaya alışmış.

türkiye için konuşuyorum. bu meslek erbabı olan kişiler hiçbir sene para kazandık demezler. hep az derler.

kendisi babamdır, gercekten az para kazanır. sadece çiftçilikle gecinmez, gecinemez. mecburi olarak hayvancılık yapar. baban çiftçiyse sen yan gelip yatamazsın, çuval taşırsın, balya atarsın, hayvan gübresi temizlersin, çapa kazarsın, tarla sularsın. uzayıp gider liste...
ki bu işi sadece babanla sen yapmazsın. anan, kardesin, nenen, deden topunuz tarladasınızdır. yaz, kis ,haftaici, haftasonu yoktur. bayram tatili, yilbasi, sömestr da yoktur. yagmur yagarsa tatil olur. yoksa illa yapcak bisiler vardir. ama para gercekten yoktur. kit kanaat gecinirsin. o parayi da hayvanciliktan kazanirsin.
çiftçi ağlamaya alismamistir, ciftci harbiden aglar ama gözyaşları şakaklarından inen tere karıştığından bilmeyen anlayamaz.

sinema eleştirmeni olmak için film yapmak gerekmediği doğrudur ancak çiftçinin durumunu anlamak ve hakkını savunmak için kulaktan dolma bilgiler ya da internet tabanlı verilerle değil bizzat tarımın içinde olmak gerekiyor. üniversiteyi yeni kazanmış tkp ile tanışmış ergen solcuların dilinden düşürmediği;
*türkiye çiftçisi çok zor durumdadır.
*türkiye çiftçisi akp, dünya bankası ve imf'nin elinde yoksullaştırılmış, sindirilmiş, tarumar edilmiştir.
*türkiye sömürge ülkesi olma yolunda adım adım ilerlemektedir.
sloganlarla tarımın ve türkiye çiftçisinin yanında olacağını sana zihniyete denecek çok bir şey yoktur. bik bik bik tarım politikası, bik bikbik imf
bik bik bik dünya bankası, bik bik bik akp. bir kez olsun çiftçi şu hatayı yapmıştır, bir kez olsun doğal olaylar demediniz be kardeşim. hep suçlu devlet.

tembelliklerini örtmek için sürekli basına bilgi veren ve kendini acındıran kişiler.