bülent özveren'in vefat ettiği gün 18.10.22'de, çanakkale kalefest'te hem yüksek enerjili, hem duygusal harika bir konser vermiş türk rock grubu.
we could be the same'i ilk defa böyle duygusal bir tonla dinledim.
kütük gibi bir oynanışı, hareket fiziği olan oyun. ben de son assassin's creed'i bi tekrardan oynayım diye tekrar indirdim ama olmadı. ilk oynadığımda yan görevleri yaparak 25 saat kadar oynamış, tekrar etmesinden usanarak bırakmıştım. bu deneyişimde 1 saat dayanabildim. combat sistemi de, parkour da, akıcılık da, hikaye de hepsi unity'den beter ki unity'nin hikayesini hiç sevmezdim.
oyun dünyasının hatırında kalmayan bir ac oyunu.
tanım; futta geçirilen 150 saat sonrası, yaşanılan garip vakalar sonucunda bir hışımla takımımı sildiğim electronic arts tarafından yapılmış futbol oyunu.
fut saçmalığını, bir de ben anlatayım.
havaların sıcaklamasıyla işimi gücümü bırakıp, sıfırdan futa başladım. 150 saat kadar oynayarak 88 overall'li, geneli görevlerden toplanmış bir kadro kurdum. amacım tırnaklarımla kazıyarak o hileli 95 lacazette kartlı takımları oyunumla yenmekti. gareth bale'i hazard'ı oynatarak başladığım macerada squad battle görevleri yaparak kadromu belli seviyeye getirdim, atıldım divisions'a. klasman 7'ye kadar kolaylıkla çıktım, benden kat kat üstün takımları madara ettim. sonra division 6ya geçerken ecel terleri dökmeye başladım, gelen takımlar ronaldoyu çıkarıp baba ronaldoyu alıyordu. momentum'u da ayrı bir yandan...
yani hem 95 overall bir kadro ile maç yapıyorsunuz hem de bunu momentuma karşı yapıyorsunuz. division 6 da uzunca süre oynadım, fut championsa gireyim dedim ki maalesef joystick çok pahalı olduğu için klavyemi kırmış bulundum. pes etmedim, 100. saatten sonra şekil değiştirenler kupasına daldım. kadrom daha iyi olmuştu, 96 sane dışında hepsi ingiliz italyan hibrit bir kadroydu. ancak bugün çok saçma bir şey oldu.
kadro overall 86, kimyam 78, çünkü bir topçumu sinirle hızlı sat yapmıştım kimya saçmaladı haliyle. bugün, şekil değiştirenler maçı yapmak için sakince bilgisayarımın başına geçtim. 10 maçta iki adet kadro üst üste karşıma geldi. ilk başta direndim oynadım, ardından dk 20'den sonra bir anda 5 dk da 3 gol yediğim için çıktım, tekrar girdim. tekrar aynı takım geldi. direkt çıktım sinirim geçmediği için. ardından 3 önceki takım geldi, yine çıktım. bu sefer 5 dk da 3 gol yediğim takım geldi. pes etmeden oynadım tekrar, daha kötü skor olunca çıktım. takımın adı da (made in blkn). oyundan çıkıp 5 dakika sonra tekrar girdim, yine arattım. yine aynı takım geldi!
veeee... son. gittim, fut takımımı sildim. evet, 150 saat ile bir şeyler yapmaya çalıştığım, yaklaşık 3 haftamı geceli gündüzlü gömdüğüm oyunu artık resmen mobbinge uğradığım için sildim. bir zamanlar yarı profesyonel oynadığım ancak 3 yıldır elime sürmediğim fifayı bugün itibariyle bırakıyorum. bizler fm'den, fifa oyuncu kariyerinden devam. şu rezilliği bir de momentuma karşı oynamak, hiçbir şekilde keyif hissettiremez, hissettirmemeli.
ilk filmin aksine, o sohbetin içine çok dalamadığınız bir before sunrise devam filmidir.
film çıktıktan 16 yıl sonra çok eleştirmek vs. istemiyorum ama daha kendi filmini analiz edemeyen bir yönetmen...
sürekli 'geç kalacaksın' , 'şoförü bekletiyorsun' vurgusu yapılması, sizde bu olayın gerçekçiliğini vurguluyor olabilir fakat geriyor kardeşim, geç kalacağı hiçbir yer olmayan bir adam sonuçta bu.
pişmanlıkla dolu aşk hikayeleri sadece gerçek hissettiriyor, ben ise film izlemek istiyorum.
hakkında 50 sayfa yazacak kadar güzel hisler biriktirdiğiniz, karakteri ise birkaç cümlede özetleyebildiğiniz, sade fakat bir o kadar katmanlı bir film.
film olmadığını hissettiren görüntülerden oluşmasından mıdır, yoksa corinne ablamızın güzelliğinden mi bilinmez, film 20 dakikaymış gibi hissettirdi.
3. sezondan sonra büyük ve orta halli takımların aşırı küçülmesine bir çözüm bulmasını istediğim menajerlik oyunu.
senin gençlerden yetiştirdiğin takım 5. sezonda şampiyonlar ligi alıyor fakat sevinemiyorsun, çünkü başarı senin başarından çok, büyük takımların başarısızlığı maalesef.
2. sezonda kadro değeri 1 milyar olan kulüp, 5. sezonda 300 400 milyona kadar düşüyor. orta halli kulüplerin, örneğin gs fb bjk ts, kadro değeri 50 ila 100 milyon arasındayken, 10 20 milyona kadar düşüyor. bu da oyunun kalitesini çok etkiliyor.
artık değişimden önce gelişim ana hedef olmalı, duy sesimizi sports interactive.
netflix türkiye tarafından hayyyvan gibi sansüre uğramasına rağmen, hiç kimsenin bu konu hakkında tek kelam laf etmediği filmdir.
vasat türk dizilerinin bölümlerine hashtag açıyorsunuz, filmin yarım saati kesilmiş neredeyse, bir tane tweet görmedim.
sözlüğe giriş dahi yapmadan sakin sakin dolaşıyordum, bu başlığa denk geldim, entryleri okudum, okudukça deli oldum!
bakın arkadaşlar, aile ortamı diye bir şey sadece ailede mümkündür. bunun dışında sizin aile ortamı diye iddia ettiğiniz şeyler genelde sizin 'daha sonra itiraz etmekte güçlük çeksinler' algınızı yarattığınız suni 'sınıf' ortamlarıdır.
esnek mesai şartı koşup, maaşını fazla verebilirsiniz, bunda sakınca yoktur ancak..
sabah 8 de işte olacak olan bir çalışanı gece 2 de arayıp, cevap alamadığınız için ona ne sitem etmeye, ne de işten kovmaya hakkınız vardır! gücünüz yetebilir fakat 'çalışanın hakkını' hiçe saymak zorunda kalırsınız.
çalışanlar sizin köleniz değil, askeriniz değil. insana saygı, hayata sevgi!
citizen kane'i sinema olarak herkes gibi çok etkileyici bulsam da, senaryosunu fazla karışık ve anlattığı hikayenin gerçek yaşanmışlıkları abartarak, gerçekliğin ortaya çıkartılan kurgusal hali gibi görmüştüm. açıkçası bu işin perde arkasını görmek, beni memnun etti, izlerken de hiç sıkılmadım.
tek sıkıntısı, senaryonun yazılışından çok hollywood'un otuzlu yıllarını anlatmasıydı. hali hazırda o yılları anlatan çok fazla film var, çoğunun mekanları bile aynı ve bu filmi çok düşürmüş. başta vaat ettiğiyle ilerleyişinde verdiği pek birbirini tutmadı.
yine de gary oldman mı döktürmüş, yoksa bizim mank harbiden böyle birisi miydi bilmiyorum, büyülenerek seyrettim. siyah beyaz olmasaydı bu kadar sevmezdim.
yaşa sinema.
ilk türk hayran yapımı harry potter evreninde geçen `james potter ve kayıp asa' filminin ikincisi.
ilk filmin ardından daha iyi bir iş olmuş. gösterdikleri gelişim, tüm eksikliklerine rağmen takdir edilesi.