her iki satır kod yazana burs mu vereceğiz diye soran biri olmuş.
biraz da arda'nın neden "iki satır kod yazan" herhangi biri olmadığını konuşalım.
şu an konuya dair hiçbir fikri olmayan koca insanların eleştirmek için çılgınca kusur aradığı işlerin hepsini arda daha lise öğrencisiyken yaptı. türkiye birincisi oldu, türkiyeyi temsil edip uluslararası dereceler aldı. aynı yarışmalarda aynı kulvarlarda ülkelerini temsil eden birçok öğrenci spesifik olarak çalışmak istediği alana dair birçok imkanı rahatça bulabilirken, arda sadece bakanlar tarafından yanında pozlar verip manşetler atıp sahte bir imaj yaratmak için kullanıldı, sözler verildi, ardından ardanın bu desteğe pratikte ihtiyacı olunca hepsi yüz çevirdi.
çalışıp kazansaydı diyenler oluyor. kendisini tanıdığımdan beri çalışıp kazanıyor zaten. pace üniversitesinden oyunculuk kabulü alıp sosyal medyayı sallamak yerine kendisine direkt olarak burs ve destek sözü veren insanlara gidip bunu talep etmesi haksız bir talep olmuş. ilginçsiniz.
arda gibi gençler çok nadir rastlanabilecek insanlar. türkiyenin onu hasta ettiğini görebiliyorum. keşke imkanım olsa da tüm eğitim-yaşam masrafları için burs verebilsem.
kendisine sorduğumda dinlediğim şeyler şu şekilde;
"alanımda bir uzman yok türkiye’de, firma yok. amerika'da lablar araştırma merkezleri var. buradaki firmalar vakıflar vb. ya ekonomiyi problem ederek ya ortak alanda olmadığımız ve onlara çalışamayacağım için burs vermedi.
birçok ülke de yurt dışı için bırak lisansı hazırlık programları için bile tam burs veriyor. çin’den ve sudi arabistandan orda öğrencilerle tanıştım. ülkem ödüyor diyorlar. bizde de “beyin güçünü engellemek istediğimiz için sizlere burs vermiyoruz” diyorlar. türkiye 1’si oluyoruz, türkiye’yi başarıyla temsil ediyoruz ama ne proje desteği var ne de eğitimimize en iyi şekilde devam edebilmemiz için destek olunuyor. diğer öğrenciler de bize de engel oluyorlar diye sesini çıkartamıyor, pasaportuma el konulur diye yaşadıklarını anlatamıyorlar. motivasyonları kırılıyor, yaptıkları işe devam etmek dahi istemiyorlar, depresyona girip reçeteli ilaç kullanıyorlar."
umarım hepsi bir an önce bu ülkeden kurtulur.
"azim" anlamına gelen mars 2020 rover'ı ismi.
astrobiyolojik araştırma amacıyla mars'a gidiyor. geçtiğimiz yıllarda bu misyon için mars'a ismini gönder kampanyası yapılmış ve en çok isim türkiye'den gönderilmişti.
nasa jpl'de çalışan astrofizikçi dr umut yıldız, fırlatmadan önce canlı yayın yapacak.
yayın ile ilgili tweeti:
"mars’ta yaşamı araştıracak olan nasa’nın #mars2020 misyonu bugün 14:50’de (tsi) fırlatılıyor. roket türkiye’den giden 2,5 milyon biletten biri sizinse fırlatmayı bizimle 13:30’da @popscit’den izleyebilirsiniz (biletiniz yanmasın)."
yayını
buradan izleyebilirsiniz.
youtube'daki bilim kanallarının listelendiği bir
blog yazısı
en son lucy izlerken bu kadar sıkılmıştım. lucy'yi sevmeyen insanın izlememesi gereken film.
ilk defa "çok iyi konu, harcandı" yorumlarına katıldığımı yazıyorum bu sözlükte. o kadar iyi başlayıp beklentiyi o kadar yükseltmişti ki sonunda üzüntüden ne yapacağımı şaşırdım. evet güzel bitmiş ama, o sona gelene kadar birçok güzel detay öylece geçiştirilivermiş gibi hissettim. ayrıca, filmin final müziği çok iyi olsa da filmde en ciddi anlarda birden araya giren "biri pot kırdı ve birazdan herkes bunun farkında varacak" sitcom efekti girmeseymiş iyiymiş, gerilim müziği diye girdikleri müziğin başlangıcı bana her seferinde komik bir şey olacakmış gibi hissettirdi.
en az 5 influencerı bu yüzden takipten çıkardım hatta sonradan keşfete düşmesin diye engelledim. bir günde bir hesaptan 6-7 yukarı kaydırın’lı trendyol’lu story görmek istemiyorum. normalde alışveriş yaptığım bir site iken şu anda ismini duymaktan neffffffrrrrreeet ediyorum umarım kurtuluruz sizden
iki tane kare ile yeni bir kare oluşturamazsınız. çok yakın iki sayı seçerseniz bile ancak tam düzgün olmayan bir dikdörtgen oluşturabilirsiniz. bu da benim ispatım!
ilk 40 dakika çok sıkıldım, bir şeyler oluyor ama olan biten hiçbir şey beni senaryonun içine çekip kilitleyecek bir şey yapmıyor, merak edecek yeni bir detay vermiyor. filmin başında neyi merak ettiğimiz belli, son 40 dakikaya gelene kadar bunu besleyecek bir şey hissetmedim. işlerin kötüye gideceğini hissettiğimde duygulanmaya hazırlandım, duygulanamadım bile. bütün karakterler bir şeyler hissediyor ama ben hissedemiyorum. sorun bende değil bence, sünger bob izlerken bile ağlayabilirim. bu filmde kendimi olayların içinde veya tanığı gibi hissetmedim. karakterlerin bile olayın içinde gibi olduğundan emin değilim. beklentilerimin çok çok altındaydı, ikinci kez izleyince yazayım dedim çünkü ilk izleyişimde yarıda bırakmıştım sıkılıp, bu sefer zar zor bitirdim ayıp olmasın diye.
çünkü yabancı dil biliyorlar bu da onların zeki görünmesine neden oluyor