excimer, çizdirme, femto lazer, no touch, smile gibi terimler kafa karışıklığına yol açabilir, bunların hepsini detaylı bir şekilde tarih ve teknolojileriyle açıklayabilirim.
uzun bir yazı o nedenle başlıklardan herkes ilgilendiği kadar okuyabilir.
(göz çizdirme)
öncelikle "çizdirme" tüm bu olaylardan önce 1980'lerde sovyet bir göz doktoru olan fyodorov'un bulduğu "radial keratotomi" işlemi gerçekten de elmas bir bıçak yardımıyla korneaya belirli bir derinlikte simetrik kesiler yapılmasını içeriyordu, türkiye'de bu "gözlerinizi çizeceğiz" şeklinde bir tabirle popülerlik kazandı ve adı da tüm bu işlemlerin özeti olarak kaldı. artık kullanılan bir yöntem değil kendisi.
(excimer laser)
bundan sonra devrimsel bir şey keşfedildi: "excited dimer"ın kısaltması olan excimer lazerin (argon florür gazlarının elektrikle uyarılması sonucu oluşan 193 nm dalga boyunda bir lazer) dokuya uygulandığında herhangi bir termal hasar yaratmadan şekillendirilebildiği bulundu. bu lazer normalde mikro çip yapımında kullanılıyordu.
bu lazerle kornea denilen gözün en ön tabakasını yeniden şekillendirerek (örn miyopsa düzleştirerek, hipermetropsa dikleştirerek, astigmatsa da belirli yerlerini düzleştirerek) gözün kırma kusurundan kurtulabileceği fikri ortaya çıktı. bu arada ingilizce egzimır diye okunuyor ama egzaymer diye okunuşu daha yaygın (bence de daha güzel )
(prk)
sonrasında ise 1989'da, şimdilerde "no touch lazer" olarak da geçen "transepitelyal prk"nın atası olan prk (fotorekraktif keratektomi) yöntemi bulundu. burada yöntem şöyle: önce korneanın en ön tabakası olan ( kendini yenileyebilen) epitel tabakası uzaklaştırılıp altında kalan ve değişmeyen bölge olan stroma kısmına lazer yaparak şekillendirmek gerekliydi. epitel kazınarak, bir alkol yardımıyla gevşetilip temizlenerek uzaklaştırıldı ve altında kalan dokuya lazer uygulandı. sonuçlar çok yüz güldürücü oldu fakat bir problem vardı. doku iyileşene kadar hastalar 1 haftaya yakın ağrı çekiyorlardı ve yüksek numaralarda haze denilen tam korneanın saydamlaşamaması gibi bir problem oluyordu.
(lasik)
bundan sonra 1990'da buna alternatif lasik (lazer assisted in situ keratomileusis, meaning: lazer yardımlı korneanın yeniden şekillendirilmesi) bulundu. burada bir mikrokeratom ile ( bir nevi otomatik bıçak gibi düşünülebilir) korneanın epiteli ve bir miktar da stromasını birlikte kesilerek ( korneanın kalınlığı ortalama 540 mikron, burada kesilen miktar 100 mikron) gözün kendi dokusundan bir kapak (flep) oluşturuluyor, bu flep kaldırılarak yana çekiliyor ve ortaya çıkan dokuya lazer uygulanıyor, sonrasında ise flep tekrar kapatılıyor. yani ortada lazerin yaptığı hasarın üzerine korneanın kendi dokusuyla kapatarak yara yeri kapanmış oluyor. bu da çok daha hızlı iyileşme, daha stabil sonuçlar ve de daha haze oluşturuyor. lasık bu nedenle hala 34 yıldır altın standart fakat onun da dertleri var ve o da değişime uğradı. çok dik ve çok düz kornealarda ya da ince kornealarda flep oluşumu problem yaratmaktaydı bu nedenle prk hiçbir zaman ölmedi lasık alternatifi oldu, ama flep de darbelere karşı ( yumruk vs) hassas olduğundan kontakt sporla uğraşanlarda yine prk yapılmaktaydı. bu flep komplikasyonlarını azaltabilmek ve mekanik keratoma bağlı kalmamak için yeni bir yöntem geliştirildi femto-lasık.
(femto lasik)
femto saniye lazer, excimer lazerden farklı olarak( excimer ultraviyole dalga boyunda) dalga boyu 1053 nm yani infrared zonunda ve femto saniye saniyenin katrilyonda biri hızda (10 üzeri -15) lazer atışı yapar bu dokuyu ablaze etmez mikro bubblelar oluşturur yani bu şekilde korneada 10-15 saniye içerisinde 3 mikron aralıklarla milyonlarca lazer spotu atar. bu sayede mikrokeratomun bıçak ile yaptığı kesiyi lazerle yapmış oluruz. bu sayede fleple ilgili komplikasyonlar ve riskler çok daha azalmış olur. tekrarlanabilirliği vardır, bu nedenle günümüzde lasik yerini genelde femto lasik'e bırakmıştır. sonrasında hastaya yine lasikte olduğu gibi flebi kaldırıp excimer lazerle işlemi yapılır ve flep kapatılır. bu arada hem lasik hemde femto lasik'de ameliyat sonrası 3-4 saat bir miktar ağrı olur sonrasında geçer ve en hızlı net görme bu ameliyatta olur.
(no touch laser)
no touch laser literatürde transepitelyal prk diye geçer, o nedenle internete yazınca yabancı kaynak bulamazsınız. no touch adı pazarlama için bulunmuş güzel bir addır. farkı nedir, yukarıda anlattığım prk'da ilk önce alkolle epitel uzaklaştırılır yazmıştım, no touchda bu uzaklaştırma excimer lazerle yapılıyor. bu nedenle hastaya dokunmamış oluyorsun. güzel bir yöntem ama prk gibi ağrısı var ve lasikteki gibi yüksek numaralara haze riski yüzünden uygulanamıyor.
(i-lasik, kişiye özel lasik)
bu tabirler de pazarlama ismi ve güzel isimler ama orjinali wavefront guided tedavi. peki nedir bu, basitçe şöyle denebilir, miyop astigmat ve hipermetropi korneadaki tek düzensizlikler değil yüksek sıralı aberasyon denilen bazı defektler de korneada olabiliyor ve ayrı bir wavefront aberometresinde gözlerin filmi çekilerek bu excimer makinasına aktarılıyor sizin gözünüze özel bir ablasyon yapılıyor, yine güzel ama her zaman ve herkese gerekli olmayabilir, bunun kararını doktor verecektir.
(smile, smile pro, lentikül cerrahisi)
bu ise son 10 senede gelişmiş yepyeni bir teknik. bu aslında cerrahinin genel adı değil adı patentli. zeiss firmasının kendi bulduğu bir yöntem bu nedenle diğer firmalar için adı smıle değil, örn j&j firması sılk olarak çıkardı, neyse ama en çok bilinen ve oturmuş adı smıle, açılımı ise small incision lenticular extraction. tarifi şu: bu yöntemde excimer lazer yok yani doku ablasyonu yok, peki nasıl oluyor ? sadece femto lazer kullanarak korneanın içinden bir üstten bir alttan lazerleyerek doku 2 mm'lik bir korneal kesiden çıkartılıyor. şöyle hayal edilebilir: kornea dokusunu bir hamburgere benzetirsek prkda üst ekmek çıkartılıyor, köfte kısmı lazerle yok ediliyor lasikte üst ekmek kapak gibi kaldırılıp köfte kısmı lazerle yok ediliyor sonra üst ekmek geri kapatılıyor, smileda ise ekmeklere dokunmadan sadece köfte olan kısım tutup çıkartılıyor. hemen hemen hiç ameliyat sonrası ağrı yok, fakat net görme birkaç günü bulabiliyor. peki smıle neden lasık'i yok etmedi? çünkü halen hipermetropta kullanılmıyor, yüksek astigmat varlığında bazı lasık'e göre halen küçük dezavantajları mevcut olabiliyor. uzun dönem sonuçlarda smıle ve lasık sonuçları benzer bulundu. fakat hızla ilerlemekte zeiss 2023'de bu aletin çok daha hızlı versiyonunu çıkardı ve buna smıle pro dedi. diğer firmalar da başka adlarla ona yetişme yarışında.
tüm bu yöntemlerde uyanık oluyorsunuz çünkü lazere bakmak gerekiyor tam santralde olabilmesi için, ya yanlış yere bakarsam diyenler için, 1990'ların başında bir çinli mühendis eyetracker diye bir şey icat ediyor ve tüm excimerlara entegre ediliyor yani lazer esnasında makina gözünüzü takip ediyor, bu çok bir problem olmuyor.
ya gözümü kaparsam sorusu oluyor, gözü kapatamayın diye bir ekartör konuyor göz kapakları arasına, bu nedenle kapatamazsınız.
ağrılı mı işlemler ? göze uyuşturucu damla damlatıldığından hiçbir işlem ağrılı değil fakat dokunma baskı gibi şeyler hissedilir. keratom, femto-lazer, smıle sırasında özellikle başta bir baskı hissiyatı var 10-15 saniyelik.
sonuç:
prk, no touch lazer, lasik, femto-lasik, smile hepsi güzel ve etkili yöntemler, artıları ve eksileri mevcut. önemli olan gözünüzün uygun olması. hangi yöntemle olmanız gerektiğine doktorunuzun karar vermesi en uygunu.
gözcü olarak bildiriyorum, diğer branşlar bize hep "gözcü" der zaten, genelde hastalar göz doktoru diyor, ikisi de güzel bir problem yok. aslen gözcüler aralarında birbirine "oftalmolog" diyor bence o kadar güzel değil.
excimer, çizdirme, femto lazer, no touch, smile gibi terimler kafa karışıklığına yol açabilir, bunların hepsini detaylı bir şekilde tarih ve teknolojileriyle açıklayabilirim.
uzun bir yazı o nedenle başlıklardan herkes ilgilendiği kadar okuyabilir.
(göz çizdirme)
öncelikle "çizdirme" tüm bu olaylardan önce 1980'lerde sovyet bir göz doktoru olan fyodorov'un bulduğu "radial keratotomi" işlemi gerçekten de elmas bir bıçak yardımıyla korneaya belirli bir derinlikte simetrik kesiler yapılmasını içeriyordu, türkiye'de bu "gözlerinizi çizeceğiz" şeklinde bir tabirle popülerlik kazandı ve adı da tüm bu işlemlerin özeti olarak kaldı. artık kullanılan bir yöntem değil kendisi.
(excimer laser)
bundan sonra devrimsel bir şey keşfedildi: "excited dimer"ın kısaltması olan excimer lazerin (argon florür gazlarının elektrikle uyarılması sonucu oluşan 193 nm dalga boyunda bir lazer) dokuya uygulandığında herhangi bir termal hasar yaratmadan şekillendirilebildiği bulundu. bu lazer normalde mikro çip yapımında kullanılıyordu.
bu lazerle kornea denilen gözün en ön tabakasını yeniden şekillendirerek (örn miyopsa düzleştirerek, hipermetropsa dikleştirerek, astigmatsa da belirli yerlerini düzleştirerek) gözün kırma kusurundan kurtulabileceği fikri ortaya çıktı. bu arada ingilizce egzimır diye okunuyor ama egzaymer diye okunuşu daha yaygın (bence de daha güzel )
(prk)
sonrasında ise 1989'da, şimdilerde "no touch lazer" olarak da geçen "transepitelyal prk"nın atası olan prk (fotorekraktif keratektomi) yöntemi bulundu. burada yöntem şöyle: önce korneanın en ön tabakası olan ( kendini yenileyebilen) epitel tabakası uzaklaştırılıp altında kalan ve değişmeyen bölge olan stroma kısmına lazer yaparak şekillendirmek gerekliydi. epitel kazınarak, bir alkol yardımıyla gevşetilip temizlenerek uzaklaştırıldı ve altında kalan dokuya lazer uygulandı. sonuçlar çok yüz güldürücü oldu fakat bir problem vardı. doku iyileşene kadar hastalar 1 haftaya yakın ağrı çekiyorlardı ve yüksek numaralarda haze denilen tam korneanın saydamlaşamaması gibi bir problem oluyordu.
(lasik)
bundan sonra 1990'da buna alternatif lasik (lazer assisted in situ keratomileusis, meaning: lazer yardımlı korneanın yeniden şekillendirilmesi) bulundu. burada bir mikrokeratom ile ( bir nevi otomatik bıçak gibi düşünülebilir) korneanın epiteli ve bir miktar da stromasını birlikte kesilerek ( korneanın kalınlığı ortalama 540 mikron, burada kesilen miktar 100 mikron) gözün kendi dokusundan bir kapak (flep) oluşturuluyor, bu flep kaldırılarak yana çekiliyor ve ortaya çıkan dokuya lazer uygulanıyor, sonrasında ise flep tekrar kapatılıyor. yani ortada lazerin yaptığı hasarın üzerine korneanın kendi dokusuyla kapatarak yara yeri kapanmış oluyor. bu da çok daha hızlı iyileşme, daha stabil sonuçlar ve de daha haze oluşturuyor. lasık bu nedenle hala 34 yıldır altın standart fakat onun da dertleri var ve o da değişime uğradı. çok dik ve çok düz kornealarda ya da ince kornealarda flep oluşumu problem yaratmaktaydı bu nedenle prk hiçbir zaman ölmedi lasık alternatifi oldu, ama flep de darbelere karşı ( yumruk vs) hassas olduğundan kontakt sporla uğraşanlarda yine prk yapılmaktaydı. bu flep komplikasyonlarını azaltabilmek ve mekanik keratoma bağlı kalmamak için yeni bir yöntem geliştirildi femto-lasık.
(femto lasik)
femto saniye lazer, excimer lazerden farklı olarak( excimer ultraviyole dalga boyunda) dalga boyu 1053 nm yani infrared zonunda ve femto saniye saniyenin katrilyonda biri hızda (10 üzeri -15) lazer atışı yapar bu dokuyu ablaze etmez mikro bubblelar oluşturur yani bu şekilde korneada 10-15 saniye içerisinde 3 mikron aralıklarla milyonlarca lazer spotu atar. bu sayede mikrokeratomun bıçak ile yaptığı kesiyi lazerle yapmış oluruz. bu sayede fleple ilgili komplikasyonlar ve riskler çok daha azalmış olur. tekrarlanabilirliği vardır, bu nedenle günümüzde lasik yerini genelde femto lasik'e bırakmıştır. sonrasında hastaya yine lasikte olduğu gibi flebi kaldırıp excimer lazerle işlemi yapılır ve flep kapatılır. bu arada hem lasik hemde femto lasik'de ameliyat sonrası 3-4 saat bir miktar ağrı olur sonrasında geçer ve en hızlı net görme bu ameliyatta olur.
(no touch laser)
no touch laser literatürde transepitelyal prk diye geçer, o nedenle internete yazınca yabancı kaynak bulamazsınız. no touch adı pazarlama için bulunmuş güzel bir addır. farkı nedir, yukarıda anlattığım prk'da ilk önce alkolle epitel uzaklaştırılır yazmıştım, no touchda bu uzaklaştırma excimer lazerle yapılıyor. bu nedenle hastaya dokunmamış oluyorsun. güzel bir yöntem ama prk gibi ağrısı var ve lasikteki gibi yüksek numaralara haze riski yüzünden uygulanamıyor.
(i-lasik, kişiye özel lasik)
bu tabirler de pazarlama ismi ve güzel isimler ama orjinali wavefront guided tedavi. peki nedir bu, basitçe şöyle denebilir, miyop astigmat ve hipermetropi korneadaki tek düzensizlikler değil yüksek sıralı aberasyon denilen bazı defektler de korneada olabiliyor ve ayrı bir wavefront aberometresinde gözlerin filmi çekilerek bu excimer makinasına aktarılıyor sizin gözünüze özel bir ablasyon yapılıyor, yine güzel ama her zaman ve herkese gerekli olmayabilir, bunun kararını doktor verecektir.
(smile, smile pro, lentikül cerrahisi)
bu ise son 10 senede gelişmiş yepyeni bir teknik. bu aslında cerrahinin genel adı değil adı patentli. zeiss firmasının kendi bulduğu bir yöntem bu nedenle diğer firmalar için adı smıle değil, örn j&j firması sılk olarak çıkardı, neyse ama en çok bilinen ve oturmuş adı smıle, açılımı ise small incision lenticular extraction. tarifi şu: bu yöntemde excimer lazer yok yani doku ablasyonu yok, peki nasıl oluyor ? sadece femto lazer kullanarak korneanın içinden bir üstten bir alttan lazerleyerek doku 2 mm'lik bir korneal kesiden çıkartılıyor. şöyle hayal edilebilir: kornea dokusunu bir hamburgere benzetirsek prkda üst ekmek çıkartılıyor, köfte kısmı lazerle yok ediliyor lasikte üst ekmek kapak gibi kaldırılıp köfte kısmı lazerle yok ediliyor sonra üst ekmek geri kapatılıyor, smileda ise ekmeklere dokunmadan sadece köfte olan kısım tutup çıkartılıyor. hemen hemen hiç ameliyat sonrası ağrı yok, fakat net görme birkaç günü bulabiliyor. peki smıle neden lasık'i yok etmedi? çünkü halen hipermetropta kullanılmıyor, yüksek astigmat varlığında bazı lasık'e göre halen küçük dezavantajları mevcut olabiliyor. uzun dönem sonuçlarda smıle ve lasık sonuçları benzer bulundu. fakat hızla ilerlemekte zeiss 2023'de bu aletin çok daha hızlı versiyonunu çıkardı ve buna smıle pro dedi. diğer firmalar da başka adlarla ona yetişme yarışında.
tüm bu yöntemlerde uyanık oluyorsunuz çünkü lazere bakmak gerekiyor tam santralde olabilmesi için, ya yanlış yere bakarsam diyenler için, 1990'ların başında bir çinli mühendis eyetracker diye bir şey icat ediyor ve tüm excimerlara entegre ediliyor yani lazer esnasında makina gözünüzü takip ediyor, bu çok bir problem olmuyor.
ya gözümü kaparsam sorusu oluyor, gözü kapatamayın diye bir ekartör konuyor göz kapakları arasına, bu nedenle kapatamazsınız.
ağrılı mı işlemler ? göze uyuşturucu damla damlatıldığından hiçbir işlem ağrılı değil fakat dokunma baskı gibi şeyler hissedilir. keratom, femto-lazer, smıle sırasında özellikle başta bir baskı hissiyatı var 10-15 saniyelik.
sonuç:
prk, no touch lazer, lasik, femto-lasik, smile hepsi güzel ve etkili yöntemler, artıları ve eksileri mevcut. önemli olan gözünüzün uygun olması. hangi yöntemle olmanız gerektiğine doktorunuzun karar vermesi en uygunu.
sadesi marketlerde bulunamamaktadır.
95 model renault fairway jikleyi çekmeden kışın çalışmıyordu
low/high chaos olayı kalkmış ve mana sürekli doluyor oynaması daha rahat olmuş
abraham schlossman ve adolf posner'in 1948'de 9 vaka ile yaptıkları çalışma sonucu tanımladıkları sendrom, diğer adıyla "glaucomatocyclitic crisis(glokomasiklitik kriz) olarak bilinir. gözün damar tabakası uvea'nın bir parçası olan "corpus ciliare"nin iltihabı yani "cyclitis" ile glokomun bir arada gözüktüğü nedeninin belirlenemediği nadir görülen bir sendromdur. 20-50 yaş hastalığıdır. genellikle tek gözü tutar. atakların süresi birkaç saatten birkaç haftaya kadar değişkenlik göstermektedir. atak sırasında göz içi basıncı 50-60 mmhg'ye çıkabilmekte fakat ataklar arası göz içi basıncı normal sınırlarda kalmaktadır. hafif orta derecede ön kamara reaksiyonu olmakta, hastada gözde hafif bir rahatsızlık-ağrı hissi, bulanık görme, ışık haleleri görme gibi şikayetler olabilmektedir. genellikle kendini sınırlayan prognozu iyi bir hastalık olsa da bazı vakalarda optik disk hasarı, görme alanı değişiklikleri gibi komplikasyonları olabilmektedir. hastalığın ayırıcı tanısı diğer üveitik glokom hastalıklarının örn: fuch's heterokromatik sikliti, jra, sarkoidoz, herpetik keratoüveit gibi hastalıkların dışlanması ile konulabilmektedir. tedavide inflamasyonu baskılamak için steroid içeren göz damlaları veya nonsteroid antiinflamatuar damlalar ve göz içi basıncı düşürebilmek için antiglokomatöz damlalar kullanılmaktadır. göz içi basıncının kontrol altına alınamadığı vakalarda periferik iridektomi, trabekülektomi gibi glokom ameliyatları yapılmaktadır.
latince akıl "mens" demektir, aklın olmadığı durumlar; delilik, aptallık durumu için "amentes" terimi kullanılır ama gariptir ki amentes aynı zamanda aşık demektir. hatta aşıklar delidir yada akılsızdır( her iki şekilde de yorumlanabilir) manasında meşhur bir söz vardır:"amentes sunt amentes."
sözde erkek değil normal bir erkektir, kafası bir hekimin hastasını bir cinsel obje olarak değil de hasta olarak gördüğünü idrak edebilecek kapasitede bir erkektir. hekimliğin kutsal bir meslek olduğunu ve hekimin kadını erkeği olmadığını bilecek çağdaşlıktadır.
doğrusu "konjunktivit"tir.kelime kökeni "membrana conjunctiva" olan fakat kısaca "conjunctiva" diye kullanılan birleştirici zar anlamına gelen, göz kapaklarının arka yüzünü ve gözün ön tarafını saran zarın enflamasyonu.