adamın biri, bir gece büyük ikramiyeyi kazanıyor. karı koca koca çok seviniyorlar. adam "hemen şehre gideyim, sabah erkenden herkesten önce milli piyangodan paramızı alalım" diyor. karısı "bey, akşam akşam ne olacağı belli olmaz, sabah gidersin" diyor. adam kabul ediyor. yatıyorlar ama adamı bir türlü uyku tutmuyor. en sonunda dayanamayıp "bu böyle olmayacak, ben şehre gidiyorum hatun" deyip çıkıyor yola.
adam gece gece arabayı kullanırken birden telefonu çalıyor. kayınbiraderi arıyor. açıyor telefonu. "abi," diyor, duraklıyor. "ablam vefat etti" diyor. adam "tamam" deyip telefonu kapatıyor ve arabayı bir kenara çekiyor. arabadan inip, ellerini göğe doğru açarak bağırıyor:
"allahım. verdikçe veriyorsun, verdikçe veriyorsun."
adamın biri doktora gitmiş. doktor çay içiyormuş. "derdin ne anlat bakayım" demiş doktor. "doktor bey, bir ishal oldum, allah sizi inandırsın aynı şu içtiğiniz çay gibi" demiş. doktor "öeöeeh" diyip çayı bırakmış masaya. "tamam, anladım" demiş, almış reçete defterini, bi ilaç yazıp hastaya vermiş, demiş ki:
"bu ilacı iç" "sen bu ilacı içtikten sonra dişin bile kesmeyecek."
ben, kendim ve eniştem. sinemada da iyi iş yapar bu kitap.
dağ başında o sivri kulelerin her gün birine yıldırım düşer, yağmurlu günlerde.
ayrıca tasarım gözlerimi kanattı resmen.
ekonomi çok iyi, ekonomi çok iyi deyip duranlara sözüm. ekonomi çok iyi olsa dünya markaları neden türkiyeden ayrılsın. her sene ayrı bir marka türkiyeden çekiliyor, yerlilerse iflas ediyor zaten. insan para kazanabildiği yeri bırakıp gidermi. hatta çok iyi para kazanıyorsa rakipleri artar.
bonprix yerli alternatifi olmayan bir markaydı benim için. hemen hemen her ürünün neredeyse her bedenini satıyordu. yerli markalarda çeşit varsa hem kalite olmuyor hem beden olmuyor, kalite varsa hem çeşit olmuyor hem beden olmuyor. beden olan markalarda hem çeşitten hem zevten yoksun markalar. yahu ben aldığım ürünlerden birini özellikle bütün gücümle zorladım yırtmak için (bayağı ucuza gelmişti). bir tane dikişten bile çıt sesi gelmedi. o zorlamayla yerli ürünün bırakın dikişini, kumaşını bile ikiye ayırırdım eminim.
bazıları takmış yok onbeş günde geliyordu diye. ben memnundum. keşke hiç hızlı kargoya geçip stok yapmasalardı. belki bu zor zamanda biraz daha dayanabilirlerdi küçük bir ekip ile.
edit: yazarken değiştirdiğim iki yarım cümle birbirine karışmış. silmeyi unutmuşum.
limon kolonyası, bayat gül suyu ve hacı mis denen ucuz gül yağı.
20 gündür bir adsl arızası düzeltememiş firma. size de ne arızanın sebebi ile ilgili bir bilgi veriyorlar ne de tahmini giderilme gününü. saati demiyorum bak gününü. en son şikayet fromu doldutturdum müşteri hizmetlerinden. aynı gün geri dönüp 4 gün sonra internet gelecek dediler. iyi dedim, o kadar durduk 4 gün daha dururuz. ama yok adamlar sallamışlar resmen. verdikleri tarihin pazar gününe gelmesinden belliydi zaten internetin gelmeyeceği.
tanım. müşterilerine 20 gün gibi uzun bir süre hizmet vermeyerek, müşterilerini çağın dışında bırakan çağdışı şirket. sözde özelleşince hantallıktan kurtulacaktı devlet kurumu. yesinler sizi.
bu arada bu ilk uzun süreli arızamız değil. geçen senelerde sıksık internetimiz cuma gününden kesilir, pazartesi günü olmadanda gelmezdi. müşteri hizmetlerine yapılan arıza ihbarına rağmen. her zaman aynı şekilde olurdu. sanki biri mesai bitişi makineleri kapatıp çıkıyor gibi.
büyük şehirde yaşıyorsanız kendi altyapısını yapan farklı şirketleri tercih edin. bizim gibi şehir dışındaki ilçelerde yaşıyorsanız allah size sabır versin.
türkçe resmi sayfası
natribu.org dur.
natribu.orgsimgesel siktir git çekme resmi sayfası.
birisine siktir git çekmek istediğinizde bu linki gönderin. ve sitede belirtildiği şekilde siktir gitinizi çekin. "kaba, fakat zarif bir şekilde"
ayrıca siktir git yiyen kişiye bu durumun sebebi ve ne yapabileceği ile ilgili tavsileride var sitenin.