mvpatakan

anadolu çocuğu (314)

Ekim 2011 - 2357 Entry - 94 Follower - 60 Following
Last Entrys:
süper lig takımları yetmedi, şimdi 2.ligde sarıyer'i de düşürecek hoca.
sarıyer sezon başında da maç kaybetti ancak takımı izleyen herkes bu takımın ligde kalacak seviyede olduğunu görüyordu.
o yüzden sarıyer'i de düşürürse başarılarına bir yenisini daha eklemiş olacak. yürüyedur efsane!

yılmaz vural - 0 favorites -
insta reels izlerken karşıma çıkan şu videosu ile dünya starlığını bana ispatlamış isim. o bir dünya yıldızı ama dünyanın henüz haberi yok. olacak.

https://www.instagram.com/…q/?igsh=yjlldnd2dxi1agjy

mecid shamiloglu - 0 favorites -
goygoy, boşvermişlik, devrim, entelektüelite bir yere kadar.

ben de 4 sene önce toronto'da unprovoked dedikleri bu tarz bir saldırıya maruz kaldım metroda. gerçi toronto'da toplu taşıma kullanıp maruz kalmayan yoktur herhalde. benim olay sadece yumruk ileydi. yumruk atan da sıska bir afrikalı olduğu için küçük bir sarsıntının ardından sol direkt kontra çıkarmıştım. bu tarz rezillikler haftalık olarak yaşanıyor kuzey amerika'da. o çok medeni kuzey amerika'larında. saniyesinde polise şikayetim sonrasında olayı incelemeleri 6 ay, adamı yakalamaları 1.5 sene, mahmekeye çıkartmaları 2.5 sene sürmüştü.

bu kızın katlediliş videosunun full halini izlerken önce boşluk hissettim. sadece boşluk.
darbeyi yedikten sonra ki yaşadığı şok. hayatının gözlerinin önünden film şeridi gibi geçmesi, zamanının kısıtlı olduğunu anlaması ve vazgeçiş.

bu boşluğun, işinden evine sakince giden bir insanın böylesine bir son ile hayata veda etmesi ile alakası var, evet ama diğer tahmin edilir bir çok şey de bu boşluğun içinde. katilin sakinliği, civardaki mikropların olaya müdahil olmayışı, katilin bir çok eski sabıkasının çıkması vs.

iryna için artık bizim soracağımız soruların bir önemi yok. sebebi malum, hayatta değil. ancak ben de artık bu soruların ve cevaplarının da önemli olduğunu düşünmüyorum. sonumuz hep aynı yere çıkıyor çünkü. bir milim ilerleme kaydedemiyoruz.

her şeyden önce olayın basına yansıması abd'de süregelen demokrat-trump çekişmesinin bir ürünü büyük bir ihtimalle. bu tarz videoların, hele ki sansürsüz full halinin medya ile buluşması o kadar kolay değil. olayın yaşandığı charlotte, red state diye geçen north carolina'da blue bir şehir benim bildiğim kadarıyla.
cumhuriyetçi politikacılar ve sosyal medya hesapları işin üzerine hemen ırkçı bir tutum ile balıklama atladı. 'demokratlar zencileri dışarı salıyor onlar da sokakta insan öldürüyor' diye. ve tabii onlara karşı kılıçları çıkartan sjw'ler var. ortalık savaş alanı yine.
keza durum burada da aynı. bu olayı ırkçı söylemler ile açıklayan türkleri bir kenara bıraksak bile, ırk gözüyle bakmayan türklerin kendi ülkelerindeki olaylara dair düşüncülerini sorsak,söylemlerinin çoğu kürtlere karşı ayrımcı, kürtlere sorsak onların da söylemlerinin çoğu arap ya da suriye'lilere karşı ayrımcı dil ile olurdu muhtemelen. en azından suriye'de olanları, filistine' verilmeyen desteği vs gördüğümüzde ben böyle düşünüyorum.

işte bu zincirleme boşluk hala bende o kızın darbeleri yedikten sonra şok içinde etrafına bakınması anında, karadeliğin etrafında dönüp sonrada bilinmeze kaybolan ışınlar gibi dönüp dönüp kayboluyor.

10 yıldır toronto'da yaşıyorum. hukuk alanında demokratlıkta abd demokratlarını aratmıyorlar. zebellah gibi siyahi kardeşlerimizin ne yaparlarsa yapsınlar kısa süre içinde aramıza döndüklerine birebir şahit oldum.
bir marksist anarşist kominist leninist artık ne derseniz deyin, bir solcu olarak bunu ırka indiriyor muyum? tüm bu görünenlere, yaşadıklarıma ve gördüklerime karşın tabii ki hayır.
bir başka cevap vereyim, daha 2 sene önce bir müslüman otobüste random bir kişiye 'are you muslim' diye soruyor. aldığı cevabı beğenmeyecek ki, başlıyor hz ali kılıcı gibi bir şeyle saldırmaya

https://globalnews.ca/…eo-terror-attack-surrey-bus/

geçtiğimiz sene new york'ta yaşanan bir başka acı olayı hatırlarsınız. saldıran uçmuş bir latin lavuk.

https://www.youtube.com/watch?v=n_ikl3pjtug

yine kanada'da 2 sene önce bir kadın otobüste yakılmıştı. abd'de kim bilir neler oluyor bize yansımayan.

peki sorun ne? tv'lerde ki şiddet pornosu mu? suça yatkın kişilikler mi?

bu kokuşmuş sistemde bir çözüm aramak ve tünelin yollarında ışığa doğru gitmek o kadar zor ki. adalet binalarında başlayan, kolluk kuvveti ile devam eden, hayatımızın birebir içinde olan şirketleri de içine alan bu sistem o kadar kokuyor ki.
bu sistemin kokuşmuşluğunu ortalığa sermeden başka konuları konuşmak gereksiz.

öldürülen iryna'nın sosyal medyasına biraz baktım, ukrayna milliyetçisi. biraz daha araştırma yapıp nazi sempatizanı ve nato'ya güvendiğini de öğrensem şaşırmam. ortalama bir ukrayna'lı profiline benziyor.
tabii ki iryna özelinde bu önemli değil, ama bu işte bu kokuşmuş sistem ukrayna'yı bir cehenneme çeviriyor, silah gönderdikçe gönderiyor, kendi vergi mükellefinden alıp oraya gönderiyor, oradan alıp kendi ultra-zenginine gönderiyor, kendisi rusya ile göğüs göğüse çarpışmaktan kaçınıyor. paralı askerleri komutan olarak gönderip ukrayna vatandaşlarını döve döve cepheye o paralı askerlerin emrine gönderiyor. 2 yıldır ukrayna'da seçim yaptırmayan başkan komedyeni ağırlayıp kendi ülkesinde hakaretler ediyor, tv'de vergisi çalınan halk bunla eğleniyor. sonra yine bu savaşı başlatmış demokratların hukukunun bir sonucu olarak cani bir katil salıverilmiş halde gezerken, nazi de olsa, melek de olsa, ne olursa olsun o an için masumluğu kesin olan bir kızın boğazına hayvanca saldırıyor.
sonra yine kimin vicdanen haklı olduğuna dair demokrat ve cumhuriyetçiler arasında kıyasıya bir klavye savaşı izliyoruz.

adam uykusundan uyanıp bıçağını çıkartıyor, önünde ki hiç tanımadığı kızı öldürüyor ve sonrasında 'i got the white girl' diyor.
bunun islah edilmesinin şu anki demokrat-cumhuriyetçi anlatının çatıdan başlayıp en ince yapı taşlarına kadar tek tek sökülmesi ile başlayacağını düşünüyorum. netflix rezilliğinden şirketleşmeye kadar, sadece politikacılar yetmez. hepsinin sökülmesi lazım.

iryna zarutska - 7 favorites -
batı liberal demokrasisi en iyi oyuncularından birini sırf rusya'da oynuyor diye kadroya almamış.

gözümüzün önünde 1.5 yıldır israil soykırımını destekleyen yüzsüzlerin şu dokunuşlarına bitiyorum vallahi.

6 eylül 2025 türkiye isveç maçı - 3 favorites -
bu liberal arkadaşın hiç utanmadan ve detaya girmeden youtube kanalında israil basketbol takımı yorumlaması baya komik. bilmiyosa hatırlatiyim; israil güncel olarak son 1.5 senedir gözümüzün önünde soykırım yapıyor.

ona mı düştü israil eleştirmesi? soykırımcıları davet eden iki yüzlü avrupanın kupalarını izleyerek, anlatarak, reklam alarak olaya dahil oluyorsunuz. o yüzden kanalının adıyla ve yansıtmaya çalıştığın o 'düşünen ve duyarlı insan' alıgısıyla çatışmak istemiyorsan evet, bir şekilde gücünün yettiğince durduğun yeri belli etmen lazım. yoksa röportajlar yaptığınız maddi manevi hedo size kızar diye mi korkuyosunuz? yoksa futbol federasyonu sizi şampiyonalara davet etmez diye mi ürkeksiniz?

entelektüel bir bok çuvalı olmayan herkesin kendisine sorması gereken o muhteşem soru: ukrayna işgalinden dolayı rusları bir gecede hedefe koyan yüzsüz batı, neden israil'e kucak açıyor?

sizi bilmiyorum çok düşünen felsefi arkadaşlar, o bayrak altında ki sporcular hakkında hiçbir şey olmamış gibi konuşan birini görünce benim midem kalkıyor. ne turnuvayı izliyorum ne socrates yayınlarını. ama tabii siz her şeyin en iyisini bilirsiniz.

sorun, en iyi 10 düşük bütçeli italyan yeni gerçekçi filmi saysın size caner.

caner eler - 1 favorites -
çok sevdiğimiz kayra'nın çok kaliteli bir şarkısı.

https://youtu.be/erajkieybzc?si=v_xntvbnpz13d_hv

kapatın çayın altını - 0 favorites -
ya evrensel'de yer verdiği insanların işlerini takip etmeden yazı yazdırtıyor, ya da mit ile konuşmuş antlaşmış ve colani övenlere ses etmeden muhaliflik yapma yoluna tav olmuş.

hala daha hediye levent'i evrensel'de yazdırtmasının bir üçüncü açıklamasını ben kendime yapamıyorum.

hakkı özdal - 1 favorites -
9 sene önce kanada'ya ilk taşındığımda başlangıç segmentinde bi yol bisikletini 1000 usd civarında bir ücretle almıştım.

bazı markalar ile aranızda güvene dayalı duygusal bir bağ oluşur. kulaklıkta sennheiser benim için öyle.

bisiklette de specialized kesinlikle o konumda. türkiye'ye geri dönersem eğer yeni bir bisiklet almayı düşünüyorum ve eminim ki başka markaya gidemem. o kadar memnun kaldım kendisinden.

specialized - 1 favorites -
her 1.5 saniyede bir cut atıyolar videolarda. aklım almıyor bu mallığı.

tamam devir hızlı tüketim devri, kimsenin vıy vıy konuşan bayıklara tahammülü yok ama her kelime arasında ki nefes boşluklarını da kesmezsin be. a benim yeteneksiz ve çapsız kurgucum.

omnibus - 0 favorites -
ilk zola romanım oldu. benim için yavaş başladı hikaye. zola abimizin namını duysam da tarzı sanki bana göre değil deyip ilk çeyreğini bitiremeden ara vermiştim, ancak belli bir süre sonra tekrar okumaya başlayınca su gibi aktı roman.

benim aklımda kalan belli başlı ana konular; hikayesi anlatılan paris'li işçi takımının ne kadar düşük zekalı, dedikoducu ve çalışkan olduğuydu.
düşük zekalı diyorum çünkü basit bir düğün öncesi kır gezisinde bile organize olamama, en ufak şeyden dolayı düğünü terk etme tehtidi var. (bu arada zola'nın işçi tayfayı paris göbeğinde louvre sokması da takdire şayan yazarlık açısından, baya komikti aslında düşününce)
ve karakterlerin hepsinin de aslında bir hedefi ve bir bahanesi var. bu bahane-hedef döngüsü bitmiyor.
mesela coupeau'nun ablasının evden çalışması.
gervais oraya onlarla ilk çalışmaya gittiğinde de, en son açlıktan kırılıp dilenmeye çıktığında da aynı telaş, aynı koşuşturma, aynı sefillik var. o haftadan sağ çıkma hedefi ve neden hala daha rahata erememelerine dair bin türlü bahane.
işleri belli bir süreliğine yoluna koyanlar bile sistemin çarklarında ezilip tekrar oldukları yere geri dönmek zorunda kaldılar. lantier gibi. ya da yükselişi sekteye uğrayan gervais gibi.

upton sinclair'in şikago mezbahaları kitabında ki ana konulardan biri (ki 1800 sonu abd'sinin gerçekliği): işçilerden ihtiyacı kadar yararlanıp sonra kapı dışarı koyan ve sonra ihtiyacı olunca tekrar işe alan fabriklardı. insanlar sürekli ya çalışmak, ya da sefalet içinde yaşamak döngüsünde takılıp kalmışlardı. bunda da bunu çok net şekilde görebiliyoruz.

tabii bunun yanında insan evrimi, pskolojisi ya da hayatın anlamına dair bir çok şey de var kitapta. direkt olarak yok ama okurken herkes farklı yerden olayı ele almıştır eminim ki. 'yeter' ile tatmin olmayan, hep bir arayışta olan, ya başardığının hazzıyla ya da başaramamanın hayal kırıklığıyla teselliyi ve kendi benliğinden uzaklaşmayı alkolde arayan insan. eminim o zamanlar uyuşturucu yaygın olsaydı uyuşturucu kullanırdı hepsi. o yüzden bence alkol o kadar da ana konu değil. sadece hayatın amacını bulma yolunda omuzlarına çok yük binen insanların yoldan sapıtması için kolay yol alkol. alkol olmasa başka bir şey bulurlardı eminim. okurken hep onu düşündüm. gervais'in sürekli sayıkladığı 'şu dükkan benim olsa kıt kanaat geçinsek, bi odam olsa bana yeter'. kendine ait bir odan ve işin olduğu zaman o gerçekten yetiyor mu? o kadim soru. nerede yetecek? meyhanelerde gününü gün edince mi?

bunun yanında, alt tabakanın ahlakına dair de çok şey veriyor zola. dedikoduların nasıl değiştiğinin, insanlara ait yapıştırmaların nasıl uydurulduğunun ve ağızdan ağıza yayıldığının güzel bir portresi kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar gözümüzün önünde. ee ne demişler? insan kendisini başkalarının gözünde yaşayan bir canlıdır.

romanın öykü akışının yanında zola'nın roman boyunca insan karakterine dair ara sıra attığı müthiş derinlemeler de kitabı okurken tad almanızı sağlıyor.
benim aldığım tadlardan bir diğeri de roman boyunca susmayan o kendini kandırmalar. zola, bir karaktere yaptırdığı her harekette bir paragraf boyunca o karakterin bu hareketi yapmasında ki motivasyonunu anlatıyor. ve bence 12'den vuruyor. ben açıkçası 30'lu yaşlarımın başında fark ettim bu aşırı 'bahane üretme' illetinden zehirli bir canlı olduğumuzu. bırakmaya çalışıyorum. bu romanda ki karakterler yaptıkları her harekette, bunu ertesi hafta 180 derecede değiştirseler bile haklılar. çünkü ortaya yeni bahaneler çıkıyor, yeni bahaneler üretiliyor.

özet olarak ağırlığı olan çok kaliteli bir roman.

l'assommoir - 1 favorites -