takımın instagram hesabı artık bıkkınlık getirdi. liseli çocuklar ya da kahve hanedeki dayılar gibi sürekli bir veryansın içeren açıklama. birinin ağlama duvarına dönmüş gibi. 40 yıllık takımın hattına takipten çıkmak istemiyorum ama bu zihniyetin artık değişmesi lazım.

24 yıl sonra bu yıl, buraya kadar çok güzel oynadı milli takım. bu maçta kuvvetle muhtemel finalin ağırlığı bazı oyuculara fazla geldi ve maalesef oyun alperen, cedi ve larkinin üzerine kaldı. ara ara, beklenenden fazlasını yapan ademin desteği vardı.

çok kafa kafaya giden maçta zor sayı ürettik; kolay sayı yedik ama buna rağmen maçtan hiç kopmadık hatta büyük kısmını önde götürdük.

ne var ki artık son çeyrekte oyunun yükünü sırtlanan oyuncular yoruldu. son 3 dakikaya girerken 2 ataktan boş dönmesek farkı çift hanelere kadar taşıyabilirdik.

son 3 dakikada ise, kaçırılan hücum reboundı, isabetsiz atışlar, bir anda oyunu tersine çevirdi. diğer yandan almanlar çok iyi yüzdeyle isabet bulmaya maç sonunda da devam ettiler.

sonuçta üzücü ve kabullenmesi zor bir yenilgiydi zira maçı son anlarda verdik. ama final maçına yakışır bir mücadele için elimizden geleni yaptık. hazmetmesi zor olsa da sporda yenilmek de var ve buraya kadar geldiğimiz için milli takımımızın her ferdine teşekkürler.

alsancak mustafabey caddesi girişindeki şubesi temizlik konusunda 1/10'dur.

bir kere açık alandaki oturma yerleri pislik içindedir. kaldırımı, masaların altlarını bir kez olsun temizledikleri görülmediği için buralar tabakalaşmış pislik katmanları ile doludur.

tuvaletleri bambaşka zaten. kağıt havlu bulmak imkansızdır. sıvı sabun bir markanın sabun ambalajının etiketi sökülmüş halidir ve genellikle dokunmak istenmeyecek kadar kirli olur. ayrıca paspas kovası gibi şeyler de orada, ortada durur.

üst kat terasından bahçesine kadar tüm koltukları lekeli ve kirlidir.

her daim doludur çünkü bölgenin en ucuz kahvecilerinden biridir. ancak ne var ki temizlik konusunda bu kadar özensiz bir kafe civarda yoktur.

şahsen kapsamlı bir temizlik yapılmadan tekrar gitmeyi düşünmüyorum.

kendi seçmenini seçim gecesi ortada bırakarak travma yaşatmış olmasına rağmen; bugün ayakta alkışlanarak yeniden chpli olan kişi.

belli ki bıkmak, sıkılmak, mahçup olmak gibi bir dertleri yok. tek dertleri o spot ışıklarının altında olmak.

geçtiğimiz günlerde tüm ürünlerini denedim ve başarılı buldum.

piyasadaki alışılagelmiş bol şekerli, katkılı ürünlerin yanında sağlıklı ve özgün tatlara sahip olması hoşuma gitti.

farklı çeşitleri var, marka açısından bence asıl iyi olan kısmı herkes hitap edecek bir ürünü olması.

ayrıca ginger punch içip de acıydı demek bana göre acı biber yiyip acısından şikayet etmek gibi bir şey. ürün zaten kendi adıyla anlatmaya çalışmış mevzuyu. biberde o da yazmıyor tamamen şansa kalmış.

bir de şunu fark ettim; çok yapay şeylere, işlenmiş gıdalara fazla alıştığımız için galiba; bazı şeylerin doğal tatlarını unutmuşuz ya da bilmiyoruz.

sonuç olarak ben sevdim. özellikle turşulu olanı buzdolabımda kendine sürekli yer bulur oldu.

grev kaynaklı gelişmeler nedeniyle son 2 günde gösterdiği tutumu ve dik duruşuyla pozitif yönde etki bıraktı.

vermeye razı olduğu rakam da türkiye ortalamasının çok üstünde bunu ayrıca belirtmek isterim. önceki romantiğin bıraktığı enkazı toparlamak belli ki kolay olmayacak.

anladığım kadarıyla bu grevde talep edilen 82 bin maaş ve yılda 6 maaş prim; yani toplamda 18x82.

bu hesapla aylık maaş ortalaması 123 bin tl'ye geliyor.

türkiyenin yarısından fazlası(mavi, beyaz yaka dahil) asgari ücret ve ona çok yakın maaşlarla çalışıyorken; belediyelerin kendilerine böyle bir misyon edinmesini doğru bulmuyorum.

belediyenin ana amacı sahip olduğu kıt kaynakları sorumluluk alanındaki herkese eşit bir şekilde yaymak olmalıdır. kendi istihdamındaki bir zümreyi belirli bir refah seviyesinde çalıştırmak belediyenin görevi ve sorumluluğu olmamalıdır. zira bu sözde kahramanca tavrın sonuçlarını zarar olarak tüm izmir halkı çekiyor.

byd marka olarak son derece güçlü teknik altyapıya sahip orası şüphesiz. çinde çok büyük bir pazara da sahip.

ne var ki yeni nesil bu markanın türkiye stratejileri eski nesil. fiyatlandırma son derece başarısız. pazara girdiği ilk günden bu yana operasyonel olarak kendi elinde olmayan ani değişikliklerle karşılaşmış olsa da toplum nezdinde güven verecek somut adımları atmakta yavaş kalıyor.

hal böyle olunca dünyada tesla ile rekabet eden marka, türkiye pazarında bu seviyede maalesef temsil edilemiyor. toyota türkiye yönetiminin etkisiyle yönetiliyor olması bu durumu yaratan faktörlerden biri olabilir.

markayı en iyi şekilde tanıtmak ürünle olur. umalım ki en kısa zamanda, en doğru fiyatlarla ürünlerini türk müşterisi ile buluşturabilirler.

seçim gecesi ona oy veren milyonlarca insanım oyunu sahiplenmeyip ortadan kaybolan adam değil mi bu? üstlendiği son derece kutsal devlet yönetme adaylığının ağırlığı altında ezilen, seçmeninin karşısına çıkıp iki çift laf etmeyen bu adam değil de başkası mıydı.

türkiye'de kalifiye adam mı yok üç beş tane adamın etrafında dönüp duruyorsunuz. rezil olmanın mümkün olmadığını bu ülkede; en çok konuşması gereken anda ortalarda görünmeyip; hiç bir şey olmamış gibi bir zaman sonra çıkan bu adamdan medet umacak kadar mı çaresiz bu muhalefet.

maalesef yıllardır devam eden kötü belediyecilik hizmetleri, izmir'in göz bebeği semtlerinden birini, sıradan ve gelişmemiş herhangi bir şehrin herhangi semtine çevirdi.

alışveriş caddeleri, kaliteli yeme içme mekanları gitti, yerlerini kuaförler, kahveciler aldı. ısrarla dayanmaya çalışan bir kaç marka dışında elde kalan hiç bir şey yok.

yılların gül sokağı, tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşıyor. boş ve bakımsız mağazalar, kırık dökük kaldırımlar ve yürümeye yolları, rasgele her yere park etmiş, yaya trafiğine imkan vermeyen araçlar; sokağın yüz yılı aşkın güzelliğini yok etti.

mustafabey caddesi deseniz(nedense buraya ısrarla gül sokak deniyor), kalitesiz publar ve kafelerle dolu. escortlar ve onları görmeye gelen kitleyi dışarıda bırakırsanız küçük kaliteli azınlıklar hala eskinin hatırası ile buralarda vakit geçiriyor.

kordondan bahsetmek isterdim ama söyleyecek pek bir şey yok. buradaki yeşil alan, istanbul'da, herhangi bir ana arter yol kenarında göreceğiniz yeşil alan kadar değil; pis ve bakımsız.

trafik ve otopark sorunu hep vardı; ancak şehrin plansız nüfus artışı ve çarpık kentleşmesiyle anormal bir hale geldi. çözüm için ne yapılıyor derseniz; hiç bir şey.

bu liste kolaylıkla uzayıp gider. boşa nefes tüketmekten başka maalesef bir işe de yaramaz. bunlara karşılık bahaneler sonsuza kadar uzar gider ama vasatlığın başarı kabullenildiği bir dönemde başka türlüsü de beklenemez.