behzat ç.'de bir sahne vardı;
aslı'nın şımarık arkadaşı, aslında ziraat mühendisi olan cevdet'e: ben senin yerinde olsam aç kalırdım ama yine de polis olmazdım.
cevdet: sen hiç aç kaldın mı?
sahne
her şey ayrı yazılır.
her 'şey' ayrı yazılır.
noktalama işaretleri kendinden önceki kelimeye bitişik yazılır ve kendisinden sonra boşluk bırakılır.
kafasına kamera takıp, olay olsun da internete atayım diye saçma sapan davranışlar yapan insanlardan kaynaklı. trafik ciddi bir meseledir, fenomen olma yeri değildir. millet çocuğuyla çocuğuyla yolculuk ediyor. sizin ergen beğenilme motivasyonunuzu tatmin edeceğiniz yer değildir trafik.
sezen aksu&muslum gürses- sebahat abla
doktor özelinde değil okumuş insanlara karşı bir düşmanlık var. okumamış kesimin en çok karşılaştığı iki meslek grubu öğretmenler ve doktorlar olduğu için düşmanlıklarını bu iki gruba gösteriyorlar hemen. sosyal hayatta mühendis, avukat vb. mesleklerle de karşılaşsalar onlara da aynı şekilde davranırlar.
futbolcudan çok siyasetçi ismi gibi.
mihriban türküsünü dinlerken bu başlık aklıma geldi. baştan aşağı mükemmel sözlerle doludur. abdurrahim karakoç'un şiiridir aynı zamanda.
sarı saçlarına deli gönlümü
bağlamışlar, çözülmüyor mihriban!
ayrılıktan zor belleme ölümü
görmeyince sezilmiyor mihriban!
yâr deyince kalem elden düşüyor
gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
lâmbamda titreyen alev üşüyor
aşk kağıda yazılmıyor mihriban!
önce naz sonra söz ve sonra hile
sevilen seveni düşürür dile
seneler asırlar değişse bile
eski töre bozulmuyor mihriban!
tabiplerde ilaç yoktur yarama
aşk değince ötesini arama
her nesnenin bir bitimi var ama
aşka hudut çizilmiyor mihriban!
boşa bağlanmamış bülbül gülüne
kar koysan köz olur aşkın külüne
şaştım kara bahtın tahammülüne
taşa çalsam ezilmiyor mihriban!
tarife sığmıyor aşkın anlamı
ancak çeken bilir bu derdi, gamı
bir kördüğüm baştan sona tamamı
çözemedim çözülmüyor mihriban!
cümle ile paragraf arasındaki farkı öğrenmeden kitap okumamak gerek.
teşkilata bak. tepe kadrosu oturmuş kendi binalarının güvenlik kameralarını izliyor.