misirkalyonigne

prezentabl (596)

Temmuz 2009 - 604 Entry - 43 Follower - 18 Following
Last Entrys:
tükenişin filmi. upuzun bir rüya gibidir. her mekan, her insan can çekişmektedir filmde. angelopoulos sinemasının geçmişini arayan adamı bu kez sınırları aşıp, savaşın kaotik balkan şehirlerini teper. zamandaki kopuşları, hafızanın dramatik sıçramalarını hep aynı ritimle, iç içe işler theo. tüm coğrafya tek bir kişide cisimleşmiştir, a.* tüm günahların kefaretini ödemeye gelmiş bir isa'dır adeta.

müthiş bir sağduyu, parlak bir akıl, teknik meziyet.

to vlemma tou odyssea - 1 favorites -
özetle sosyolog olmadan önceki sınıf bilincini hatırlamakta zorlandığını söylemiş ve didier eribon'nun retour a reims kitabında sen benim gibi yoksulluktan perişan olmuş bir eşcinsel değildin ki, hayatta hiçbir şeyin mücadelesini vermek zorunda kalmadan o bilince nasıl sahip olacaksın denerek madara edilmiş egemen dünyanın renksiz, ruhsuz profesörü.

raymond aron - 0 favorites -
post atabileceğim bir instagram hesabım olmadığı için gitmeme gerek kalmayan fuar. yeni orta sınıf ve sınıf huzursuzluğundan muzdarip seküler tayfa gezsin belki sığ dünyaları aydınlanır biraz.

contemporary istanbul - 3 favorites -
'basitliğin ihtişamı' ya da 'sıradanlığın görkemi' gibi genel geçer beylik sözlerle özetlemek haksızlık olacaktır stoner'ı; öyle ki yaşam her şeyi, her türden bakış açısına göre hep yeniden düşünmeyi ve hissetmeyi zorunlu kılıyor. yaşayanlar için de tanık olanlar için de böyle bu.

esas ustalık bir yazar olarak içinizdeki cevheri ve coşkuyu dizginleyerek, hiçbir akıl gösterisine kapılmadan, bilgece davranmaya çalışmadan, duru bir dille duygular dünyasında böyle gezinebilmek olmalı.

stoner - 1 favorites -
elektronik sigara, protez tırnak ve temelsiz bir özgüveni iyice karıştırıp geceden tiktok'a yatırıyorsunuz, sabah uyandığınızda z kuşağı kızınız hazır.

z kuşağı kızları - 4 favorites -
şu da var; dostoyevski karakterleri neye inanırlarsa inansın, hangi tarafta dururlarsa dursunlar, en süfli ve en anlaşılmaz yönleriyle çıkarlar karşımıza ama yetmez, karakter kendiyle de yüzleşir, itirafını yapar mutlaka, en edebi derinliğe bu katarsiste varılır.

kitap bittiğinde hikaye yerine otursa da damağımda kalan buruk tat kitabın sonuna eklenen, yayınevinin riskli bulduğu için basmaktan vazgeçtiği bölümle yerini doygunluk hissine bıraktı.

stavrogin burada tüm karanlık yanlarının yanında onu tanrı huzurunda arınmaya götüren öteki hikayeyi, küçük bir kız çocuğu olan matryoşa'yı istismar ettigi olayı anlatıyor uzun uzun. bu bölümü yazarın sıraya koyduğu şekilde okusaydık muhtemelen çok farklı bir duygusal tablo oluşacaktı, karakterler üzerinde kurduğumuz yargıların ağırlı bambaşka dağıtılacaktı.

bu anlamda bakış açımız ve değer yargılarımızın oluşumu üzerine yeniden düşünmek için de iyi bir fırsat olabilir cinler. yaşamın kendisi de buna benzer sırlar ve itiraflar arasında gidip gelen; hırslara teslim olmuş, zaaflara boğulmuş küçük insanların hikayelerinden ibaret zaten.

besy - 3 favorites -
tek bir satırı bile tüm yazdıklarını okumanız için yanıp tutuşmanıza yeter.

richard yates - 0 favorites -
elinde selfie çekmeye hazır telefonlarıyla refik anadol sergisi için kuyrukta bekleyenlerin yeni ilahı.

defakto'yu yaparken ne kadar yenilikçi değildiyse; filmleri, dizileri ve oyunları için de o ölçüde fare doğuran bir dağdır. en azından benim için hiçbir zaman edebi, felsefi ve şaşırtıcı değildi üzgünüm..

berkun oya - 2 favorites -
antropoloji çalışması falan değil düpedüz edebi şaheser.

sen yaban hayatta iktidarın izlerini arıyorsun ama biraz daha uğraşsan proust olacakmışsın, rilke olacakmışsın.

tristes tropiques - 3 favorites -
hayat nasıl her şeyin en güzelini orhan'a verir de keçi mehmet'i böylesine görmezden gelir?

(bkz: ajlan aktuğ)

kır gönlünün zincirini - 0 favorites -