tezgahlar arasında dolaşmanın zaman yolculuğu yapmak gibi hissettirdiği yer.
20 yıl önce nasılsa hala pek de değişen bir şey yok buralarda. tezgah tipleri, pazarcı sesleri, alışveriş fileleri, kırık havuçlar, patlak domatesler vb. hepsi yerinde hala. tokası kopmuş teyze terliği de yıllardır dokusu bozulmayan tezgahlar gibi herkesin her hafta gördüğü yerde duruyor hala.
burada dolaşırken bazen kocaman bir salata kasesinde gibi hissediyorum. kaşıkla her karıştırıldığımızda farklı bir güne uyanıyoruz gibi. domatesler aynı, terlikler aynı, kase aynı ama her gün farklı bir mücadele içinde geçiyor zannediyoruz. renkler şekiller değişiyor ama her gün aynı taklayı atıp benzer darbeler alıyoruz.
buzdolabının kapağında yerini herkesin bildiği, ölüme terk edilmiş limon gibi bir şehir
sokakta ayran simit satan amcadan soğuklar nedeniyle "siz şimdi ofise gidersiniz, rahatsınız. ben akşama kadar buradayım" serzenişiyle trip yedim.
gerginlik kaynağı sadece yazın sıcak havasından değil, soğuktan da gerilebilen bir şehir.
hayatta canımı sıkan tüm problemlerin insan kaynaklı olduğunu bildiğim halde insanlar okusun diye yazılar yazıyorum.
bilmem kaçıncısı yapılan etkinliğin karnaval mı festival mi olduğunu halka hala anlatamamış pr ajansına sahip türkiye'nin ilk sokak karnavalı.
edit: bu yıl 12. si düzenlenmiş.
benzer hislerde olan milyonlarca kişi olabilir etrafımızda ama herkes gülüyor görünür.
eski bir fargo kamyon sürmek istiyorsun. yetişmen için süreyi gözetlemeyeceğin bir seyahat olmalı. günün her saati ilerlemek istiyorsun. sabahın ilk saatlerinde dün gözüne girdiği için küfür ettiğin güneşi özlettiren bir soğukta da ilerleyebilirsin. yolda olmak yetecek sana.
yol önünde kıvrılır, görüş kapanır, bir hatıradan geriye aklında kalan son sahneler gibi buğulu bir camdan dünyayı izlersin. gördüklerin yetmez, hatırladıkların yardımına yetişir.
lastikler yola, sen direksiyona tutunurken yağmur yağmaya başlar. çoktan ölmüş bir adam, radyoda bilmediğin bir dilde şarkılar söyler. ses, sonsuza kadar yankılanır yarısı açık pencereden dışarı.
bu yoldan daha önce de geçmiştin, kaybolmadın ve hep geri dönmeyi başardın.
7 gezegen aynı hizaya gelmedikçe denk gelinmesi imkansız bir âna denk geldim.
bu nasıl bir dövme. bu nasıl bir denk geliş.
görsel
erkeklerin dudak altında üçgen sakal bırakma modasının bitmesi dışında iyi bir gelişme olmadığı dönemdir.
her doğru yanıtın ardından "ben sizi doğurtan
ebe seheri tanırım" deme hissi oluşturuyor.
bir sus artık çenenin yayını sikim diyemediğim zamanlar, "sen de haklısın" deyip konuyu kapatırdım eskiden.
ne düşünüyorsanız lafı kıvırmadan direkt gelişine söyleyin arkadaşlar.